Yarın, AK Parti'nin kuruluşunun 21. yılı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kaleme aldığı, "Değerli dava ve yol arkadaşlarım" hitabı ile başlayan mektubunun içeriği bende ilginç çağrışımlar uyandırdı. Cumhuriyetimizin kuruluşunun ikinci yüzyılına girerken Erdoğan'ın değindiği çerçeveyi ve ortaya koyduğu hedefleri bir kenara not ettiğimizde...
Atatürk'ün Nutuk'unun 1. bölümündeki giriş cümlesini hatırlamak gerekiyor:
" (Hicri) 1335 (1919) senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzarai umumiye... Osmanlı Devleti'nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumî'de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde..."
(Benim uyarladığım şekli ile) Benzerlik bu ya... Cumhurbaşkanı Erdoğan da 21. yıl mektubunda şöyle diyor:
"Türkiye'nin
Vesayet sancıları ile kıvrandığı
Geri kalmışlığın yükünün altında ezildiği
İstikrarsızlık ve güvensizlik bataklığında çırpındığı
Dört bir yandan hak ve özgürlük taleplerinin yükseldiği...
Velhasıl, tarihin en bunalımlı dönemlerinden birini yaşadığı süreçte, üstlendiğimiz bu ağır sorumluluğun hakkını vermek için gece gündüz çalıştık!" Bir diğer benzerlik de...
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin 10. yılı dolayısıyla yaptığı konuşmada şu hususu özellikle vurguluyor:
"Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir." Bana göre, ilgi çekici iz düşüm o ki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ülkeyi yönettiği yılların özetini ve gelecek tasavvurunu şöyle paylaşıyor:
"20 yılda asırlık bir demokrasi ve kalkınma hamlesi gerçekleştirdiğimizi memnuniyetle müşahede ediyoruz.
Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, sanayiden spora her alanda Türkiye'nin sadece eksikliklerini gidermekle kalmadık, gelecekte yapacağı atılımların da altyapısını kurduk. Şimdi bu güçlü altyapının üzerinde 2023 hedeflerimizi hayata geçirerek ve 2053 vizyonumuzu inşa ederek, ülkemize ve milletimize verdiğimiz sözlerin tamamını yerine getirmek istiyoruz."
***
Takdir edileceği üzere bu yazının konusu, Atatürk-Erdoğan kıyaslaması yapmak değil. Tarihi olayları ve tarihe mal olmuş şahsiyetleri döneminin özgün koşulları ile değerlendirmek esastır. Kanımca Cumhurbaşkanı da mektubunu yazarken daha çok son yılların kırılma noktalarından hareket etmiştir. Ancak, ülkeyi yönetme sorumluluğu, cumhuriyeti demokratikleştirme ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarma ideali, tabii ki milli ortak paydamızı yaşamamız ve yaşatmamız için bir gereklilik.
1. Cumhurbaşkanı Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin değerini, laik temelde inşa edilmesinin önemini her geçen gün daha fazla idrak ediyoruz.
Halkın doğrudan oyları ile seçilen ilk cumhurbaşkanı veya sıralama itibariyle 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da cumhuriyet çatısı altında, milli paydayı tahkim etme ve küresel düzeyde ülkeye sınıf atlatma mücadelesinin bugünkü temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor.
Şartları farklı olsa da "Büyük Türkiye mücadelesinden" simgesel yakınlıklar taşıyan beyan ve hitaplar, bizleri köklerine yabancılaşmış bir milletten, geçmişinden güç alarak özgüvenle geleceğe yürüyen Türk milleti gerçeğine götürüyor. Sanırım bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetimizin 100. yılına denk gelen 2023 seçimlerine ayrı ve özel misyon yüklüyor.
Bir asır sonra Türkiye... Kat ettiği mesafe ile güncel sorunlar arasında bir tercihe doğru yürüyor.
Şunu biliyoruz ki...
Milletin iradesinin hakiki manada devlete yansıdığı, devleti yönetenlerin ise şeffaflık ve hesap verebilirliği baz aldığı, güçler ayrılığının anayasal ahenkle işlediği, kalkınma odaklı Türkiye'de çözülemeyecek problem yoktur. Çare, her zaman millette ve demokrasinin evrensel ilkelerindedir.
Yorum Yazın