AK Parti ile MHP arasındaki Cumhur İttifakı, FETÖ terör örgütü tarafından 15 Temmuz gecesi hain darbe girişimi esnasında doğal olarak başladı.
Öncesinde MHP lideri Devlet Bahçeli, Erdoğan ve AK Parti hükûmetine çok sert muhalefet yapıyordu.
AK Parti ve MHP tabanı birbirine büyük oranda çok yakındı.
Ülkücülerle Akıncılar arasında da geçmişte çok sert muhalefet ya da rekabet vardı.
Olması da oldukça doğaldı.
Birisinin adı “Milliyetçi Hareket” diğerinin adı “Millî Görüş” idi.
İkisinin ayrıştıkları meseleler olsa da ortak noktaları “millî olmak” idi.
Elbette milliyetçiliğin tonları vardı.
Millî Görüş’ün de kendi içinde farklılıkları vardı.
Millî Görüş ‘İslamcı’ bir akımın da temsilcisi idi.
Bugünün Davutoğlu İslamcılığı ile AK Parti içindeki İslamcılar arasında oldukça farklar var, olması da gayet normal.
Normal olmayan husus ise Davutoğlu’nun ‘yerli’ imiş gibi görünen ‘İslamcı’ yaklaşımı ile aynı düşüncede AK Parti içerisindeki birilerinin oldukça etkin pozisyonlarda olmasıdır.
Yanlış anlaşılmasın ‘İslamcılık’ karşıtı değilim.
İslamcılık adı altında İslam’ın ve Türk’ün Müslüman, Müslüman’ın Türk olduğu temel gerçeğinin farkında olmadan. Farkında olmadan ya da farkında olarak ‘otorite’ olarak gördükleri Batı emperyalizmi ile birlikte olanlara karşıyım.
Bunlar AK Parti’nin lideri için “gücünü milletten alan Tayyip Erdoğan” mottosunun ne anlama geldiğinin de farkında olmayan, farklı bir agenda için çaba gösteren isimlerdir.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin tabiriyle ‘suyu bulandıranlar’dır.
Bazıları, ‘yerli ve millî’ söylemi ya da duruşunu alay konusu yapabiliyor.
Ama bugün İslamcılarımızın bir kısmı da solcu, sosyalist ve komünistlerimizin neredeyse tamamı da ‘yerli’ değildir.
Emperyalist Batı’nın etkisi ve güdümü altındadırlar.
Kendi toplumuna, Türk milletine dürbünün ters tarafıyla bakan eski SETA yönetiminin manipülasyonu ile Davutoğlu başbakan yapılmıştı.
Yaptıkları ortada.
Biraz geriye gidip 7 Haziran’da AK Parti’nin -unutanlar için o dönem parlamenter sistem vardı, bazılarımızın hafızası çok zayıf olabiliyor- CHP ile koalisyon kurması için çabalayanlar kimlerdi?
Kimler, AK Parti’den Erdoğan’ın izlerini silmek, resmini AK Parti’deki yöneticilerin odasından kaldırmak için genel başkan yardımcılarının odalarını arşınlıyorlardı.
Şimdi bu isimler nerede ve hangi pozisyonlarda?
Bu isimler şu an kimlerle hareket ediyor?
Hani bir kural vardır.
“İnsan en çok görüştüğü beş kişinin ortalamasıdır.”
Bunların ortalamaları da toplamı da birdir.
Farklı tonlamalarda olmalarına bakılmaz.
Kısa bir süre önce birileri, ‘’AK Parti ile CHP birlikte hükûmet kuracak.’’ diye bir söylenti yaydı.
Kelli felli adamlar da buna inandı.
7 Haziran sonrası CHP ile AK Parti koalisyonu kurdurmak isteyen ekip ile aynı ekip idi bunlar.
Hep soruyorum yine sorayım “7 Haziran sonrasında AK Parti ve CHP koalisyonu kurulsa idi, bugün AK Parti hangi pozisyonda olurdu?”
Ben söyleyeyim, AK Parti varlık sebebini kaybeder,
AK Parti diye bir parti kalmazdı.
AK Parti, CHP’nin temsil ettiği zihniyete karşı kurulmuş bir partidir.
CHP ile aynileşen AK Parti varlık sebebini kaybeder.
Oysa MHP lideri Bahçeli “Önce ülkem ve milletim, sonra partim, sonra kendim.’’ ilke ve düsturuyla siyaset yapan birisi oldu. Bir menfaat beklentisi olmadı, istese olabilecekken Kabine’de yer almadı.
Erdoğan, MHP lideri Bahçeli'nin "AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi MHP'nin samimi dileği ve temennisidir." sözleriyle ilgili Bahçeli'nin devlet adamı yaklaşımıyla açıklama yaptığını belirterek "Sakin, herhangi bir tartışmaya fırsat vermeden yapılan bir açıklama. Konuyu bu şekilde kapatmış olması, bence gayet isabetlidir. Bizler Cumhur İttifakı olarak asla duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz." dedi.
Erdoğan’ın ağzından bu açıklamaların yapılması oldukça önemli idi. Nitekim MHP lideri bayram münasebetiyle Alparslan Türkeş’in kabrini ziyareti esnasında sorulan soruya "Yapısal reformların gerçekleşeceği, kurumsal yapının yerleşeceği, demokratik yaklaşımların daha da gelişeceği bir ortam milletin huzurunda bulunurken 'hükûmet çatlayacak' gibi milleti karamsarlığa iten, geçim pahalılığından, hayat pahalılığından bahsediyorlar; ama toplumda hayatı zehirlemekten bir türlü vazgeçemiyorlar. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanı’nın kararlı tutumu, Cumhur İttifakı'nın birleşenlerinin uyumlu çalışmaları ve millet için her türlü fedakârlığa hazır olmaları gelecek için Türkiye'nin önemli meselelerinin çözümünde de çok büyük bir programı hayata geçirecektir. O bakımdan ümitliyiz, güvenliyiz. Cumhur İttifakı devam edecektir; bizde çatlama olmaz, biz ne kerpiciz, ne toprağız; kaya gibi Cumhur İttifakı'yız.’’ diyerek kararlılığını tekrar vurguladı.
Cumhur İttifakı’nın iki liderinin bu şekilde açıklama yapmış olması sonrası “suyu bulandıranlar”ın vazgeçeceği anlamı çıkarılmasın.
Onlar vazgeçmeyecekler.
Onlar 7 Haziran 2015’ten beri vazgeçmiyorlar.
Vazgeçmeyecekler.
Mübarek Kurban Bayramı’nızı tebrik ederim. Sağlık ve huzur içerisinde nicelerine kavuşmak nasip olsun.
Milletimizin birliği, dirliği daim olsun.
Yorum Yazın