Dünyayı sorguluyor, insanı anlamaya çalışıyor, vahiy geleneğini araştırıyor. Ama her defasında öfkeye kapılıyor. Niye? Çünkü "Anlamıyorum, anlayamıyorum" diyor. Her şeyi gündelik siyasetin içine sıkıştırmaya çalışan yeni moda bakışa esir olmuş. Eh, olmuyor tabii! "Önce meselenin büyüklüğünü ve derinliğini kabul etmen gerekir" diyorum; "Sonra anlayacaksın!" Yüzünü buruşturuyor. Ekrem Demirli Hoca'nın bir sözü aklıma geliyor: "Anlamanın anahtarı tazimdir. Anlamak istediğin şeye hürmetin yoksa, anlayamazsın."
***
Trajikomik... İlk önce insanları kolektif bağlarından koparıp "gemisini kurtaran bireyler" haline getirdiler. 1980'ler ile 2020 arasındaki neoliberal kültür macerası bundan ibarettir. "Anı yaşamak" türünden gündelik hayat tavsiyeleri de bu zihinsel bulanıklığı iyice pekiştirdi. Şimdi aynı insanları 50 yıl, 500 yıl sonrasıyla korkutmaya çalışıyorlar. Dün baktım, neredeyse bütün medya "iklim değişikliği" öcüsünü bu yoldan anlatmaya çalışıyordu. Neymiş? Hiç önlem alınmazsa, 500 yıl sonra yeryüzünde hâlâ yaşayabilen insanlar kalırsa, ancak astronot giysileri gibi koruyucu giysilerle dolaşabilecekmiş. Zaten yüz yıl sonra dünyanın yarısı çöl olacakmış... Kendi ömründen ve hazlarından ötesini düşünmeyi unutan çağımız insanı ne yapabilir ki? Elbette esas maksat global korku rejimine ideolojik zemin üretmek. Yeni sıkıyönetimler için gerekli çünkü. Korkan, hizaya girecek. Olay bu!
***
Ağızlar alışmış bir kere... "Beklenmedik bir olay" diyoruz. "Olmayacak şey" diyoruz... Hata ediyoruz. Artık öyle bir çağdayız ki, konu ne olursa olsun, "beklemeyen" de, "olmayacağını düşünen" de hata ediyor.
***
TV'deki ve Youtube'daki yemek programlarını dikkatle izliyorum. Televizyonda "zengin çocukları" duruma hâkimler. "Ah, şimdi Bebek'te olmak vardı ama stüdyoda elmalı tart yapıyorum şekerim" havasından geçilmiyor ama tarifleri güzel. Youtube'da ise dümdüz halk var. Derme çatma fakat samimi bir ortam. Her videosu milyonlar tarafından izlenen ama yine de heyecandan kamerayı hamurun içine düşüren ev kadınları ayrı bir âlem! Bakalım, benim bu bağımlılığım ne kadar sürecek? Henüz kilo yapmadı!
***
Michel del Castillo "Şairin Ölümü"nde ne diyordu: "Her şey için hep çok geçtir, özellikle de sevmek için."
Yorum Yazın