"Üzgünüm ama yeni yılın ilk çeyreği dünyada tam bir mükemmel fırtına olarak yaşanacak"
Bir ekonomi kanalını izliyorum. Uzman isimler, üç aşağı beş yukarı bu cümleyi kuruyorlar.
Mükemmel...
İçinde hafif bir huzursuzluk taşısa da güzel bir kelime.
Oysa kastedilen basbayağı berbat bir finansal/ ekonomik kriz durumu...
TV'yi izlerken, "kendimize acımıyoruz, bari kelimelere acıyalım; böyle takla attırmayalım, iyi şeyleri kötüye kullanmayalım" diye geçiriyorum ama kim dinler!
***
Deyimin orijinal hali "Perfect Storm", malum. Bazen "mükemmel fırtına", bazen de "kusursuz fırtına" diye çevriliyor. Bir meteoroloji terimi aslında.
Nadir görülen koşulların bir araya gelmesiyle oluşan yıkıcı kasırga...
Pandemiyle birlikte sosyal ve ekonomik olaylar için de sık kullanılmaya başlandı. Bir afeti kusursuzluk veya mükemmeliyetle tanımlamak modern insanın zihni hakkında bir fikir veriyor, değil mi?
İyi şeylere de korkunç diyoruz, hatta "dehşet bir şey" diye coşkuya kapılıyoruz.
Başımıza gelecek var, belli!
***
Michelin'den yıldız alan restoranların "bunu sonuna kadar hak ettiklerini" yazan yazar ve yorumcularımız bu kanaate nereden ulaşmışlar acaba, aklıma takıldı. Restoranlarımız daha yeni yıldız alıyor; üstelik artık ahı gitmiş vahı kalmış Michelin'den...
Fakat sanırsınız ki, yazarımız, tüketicimiz, boğazına düşkünlerimiz, sosyal medya fenomenlerimiz falan ezelden "gurme"ler.
***
Diyorlar ki..
Bu listeyle, bu yıldızlarla birlikte restoranlarımız dünyaya açılmışlar.
Eh, sayılır!
Zaten olay bir turizm operasyonu olarak gerçekleşti.
Tıpkı saç ekimi vesairedeki başarılarımız (!) gibi...
Ancak restoranlarımız dünyaya açılırken biz dünyaya kapanıyoruz. Nasıl bir şeyse artık, Avrupa bizlere vize vermez hale geldi mesela. Biraz da bunu konuşsak diyorum.
***
Raflarda yeni bir dergi var: Mızmız. Kendini "Duygu ve Düşünce Dergisi" olarak tanımlıyor. Meraklısına duyurulur. Ali Lidar'ın dergideki şiirinde geçen şu dizeye özellikle takıldım: "Ölümü yeterince gördüm sıtmaya razı değilim."
***
Boş verin Michelin yıldızlarını, ben size sokaktan haber vereyim. Kokoreççiler lezzete takla attırmaya başladılar. Hepsinde ayrı bir kalite yükselişi...
Kuru fasulyeciler ise dökülüyor; kullanılmaya başlanan yağlar kaliteyi yere serdi.
Yorum Yazın