Çukur dizisinde senaryonun içine yerleştirilen reklam ve tanıtımlar seyirciyi fena halde rahatsız ediyor. Düşünün, dizinin en heyecanlı yerinde Medet ile Cumali damda mangal yapmaya başlıyor. Medet yanında getirdiği sarı güç deterjanının faziletlerinden filan söz ediyor. O pek bir maço bildiğimiz Cumali de bir anda altın gününe gelmiş temizlik meraklısı teyze kesiliyor. Görüntü her şeyden önce dizinin inandırıcılığını zedeliyor. Seyirciyi daldığı hikayenin içinden adeta dürterek çıkartıp, "İzlediğin her şey bizim para kazanmamız için" gerçeğiyle baş başa bırakıyor. Evet, belki senaryonun içine eklenen bu reklamlar para kazandırıyor ama Çukur'u fena halde ucuzlatıyor.
Gelelim son bölümdeki mantıksızlığa: Celasun, Amca'nın tuzağına düşüp, çekmecesindeki fotoğrafı alarak, Yamaç'ın evine götürüyor. Tabii takip edildiği için köstebek olduğu da böylelikle ortaya çıkıyor. İyi hoş da, Celasun o fotoğrafı alıp, adrese götürmek yerine telefonunun kamerasıyla çekip, Yamaç'a gönderemez miydi? Belli ki Celasun'un (Kubilay Aka) suyu ısındı, Çukur'da son turlarını atıyor. Amca tarafından infaz edilmesi yakındır..
Diziyi hep olumsuz yönde eleştirecek değiliz ya, biraz da takdir ve teşekkür. Çukur son bölümde merhum Barış Akarsu'ya anlamlı bir selam gönderdi. Yamaç, Aliço'nun evine çöken mafya bozuntularına operasyona giderken aracının teybinde Barış Akarsu'dan 'Islak Islak' şarkısı vardı. Barış'ın "Yüreğinizden sevgiyi eksik etmeyin. Sevgi her şeyin anahtarıdır" sözü ise duvar yazısı olarak karşımıza çıktı.
İşte benim öğretmenim
Geçen hafta bizim Gaf Kürsüsü kutucuğunda şöyle yazmıştım: "Ankara'da müdürlük için sınava giren öğretmen, çamaşırına sakladığı cep telefonu yardımıyla kopya çekerken yakalandı. İstanbul'da ise komşusuna karakolda saldıran kadın öğretmen, hasmının yüzüne kalem sapladı. Artık tuz koktu, tuz!.."
Aslında ben de biliyordum bunların münferit olaylar olduğunu. Gerçek öğretmenlerimizin ise haklarının asla ödenmeyeceğini... Nitekim güzel bir örnek için fazla beklemem gerekmedi. Hafta sonu haber bültenlerinde gözlerim buğulanarak izledim Satı Çekerek adlı köy öğretmeninin yaptıklarını...
Öğretmenimiz, öğrencilerine "En büyük hayaliniz nedir?" diye sormuş. Van'ın İran sınırında bulunan bir köyünde yaşayan 11 yaşındaki Havin Hannarici de "Ben bugüne kadar hiç doğum günümü kutlamadım. En büyük hayalim doğum günü kutlamak" deyince, Satı öğretmen köyde adeta seferberlik ilan etmiş. Hayırseverlerin de yardımıyla müthiş bir sürpriz hazırlamış. Havin karşısında palyaçosundan jonglörüne, pastasından balonlarına kadar muhteşem bir doğum günü sürpriziyle karşılaşmış. Şimdi bir düşünün bakalım. Siz Havin ve arkadaşlarının yerinde olsanız, bundan böyle okumaktan, o öğretmeni mutlu etmekten başka bir şey düşünür müsünüz?
Öğretmen sadece matematiği, Türkçeyi, fiziği öğreten kişi değildir. Öğretmen, karla kaplı köy yolunu iş makinesiyle değil, yalnızca yüreğini kullanarak açıp, çocukları hayallerine ulaştıran, onların kalplerine umut tohumları eken kişidir...
İyi ki varsınız Çalıkuşları...
Kırmızı Oda seansı
Olay, ibretlikti. Psikiyatri temelli Kırmızı Oda dizisini izleyen 11 yaşındaki kız, üvey babası tarafından tecavüze uğrayan Kumru'nun hikayesini izlerken bir anda gözyaşlarına boğulmuştu. 48 yaşındaki annesi kızını karşısına aldı ve uzun uzun konuşturdu. Zavallı kız, öz babasının kendisine aynısını yaptığını söyledi annesine... Anne, babaları evden gider gitmez polisi aradı...
Pandemi yüzünden evde geçirilen zamanın artması eminim ki ensest olaylarının çoğalmasına sebep olmuştur. Korkarım ki yakında bu dehşet tablosu istatistiklere dökülecektir. Bir başka acı gerçek ise psikiyatrik tedavi ve seanslara ihtiyaç duyan insanlarımızın sayısının hızla artıyor olması.
Gaf kürsüsü
Lerzan Mutlu, programında konuk ettiği Nevra Serezli'ye "Yıldız Kenter ile Müşfik Kenter kaç yıl evli kalmışlardı?" diye sormasın mı? (Yıldız ve Müşfik Kenter kardeştiler)
Zap'tiye
Aşılama sırası 60'lı yaşlara kadar geldi. Aşılananlar kendilerini hem bahtiyar hissediyor, hem de ihtiyar.
Ne demiş?
Yemek çıkışı muhabirlere yakalanan Demet Akalın "Ay çok yedik, çok gazım var şu anda" deyince, muhabirlerden biri fırsatı kaçırmadı: "Biz de gazınızı almaya geldik zaten..."
Yorum Yazın