Aile Bakanı Derya Yanık’la Ankara Çocuk Evleri’nde görüştüm, aklımdaki soruları sıraladım. Refakatçisiz çocukların kimlik tespitinin nasıl yapıldığını anlattı. Haliyle söyleşinin yoğunluğunu çocukların tarikatlara verildiği iddiasına ayırdık. Yanık çok net konuştu: “Kesinlikle yalan. Böyle bir ihtimal dahi bizim için kabul edilemez.”
Depremin en ağır yükünü çocukların taşıdığını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’la Ankara Çocuk Evleri’nde yaptığım görüşme sırasında daha iyi anladım.
Enkazın altından sağ olarak kurtarılmış ama daha henüz isimleri bile tespit edilememiş birkaç aylık bebekler... Onlar dünyanın farkında değil ama dünyanın bütün yükleri binmiş omuzlarına.
Yusuf Kabancı henüz 5 aylık. Annesi ve babası depremde hayatını kaybetmiş. Yusuf enkazın altından sağ çıkarılmış. Anne kucağını kaybetmiş ama devlet sahip çıkmış.
Zehra Kilisli yedi aylık bir bebek. Onun da annesi, babası vefat etmiş. Adana’dan getirilmiş. Dedesi iletişime geçmiş. Yakında ailesine teslim edilecek. Beş aylık olan Naif bebek de Adana’dan getirilmiş. Naif onun gerçek ismi değil, çocuk bakım evinde verilmiş.
Aile Bakanı Derya Yanık bebeklerle tek tek ilgilendikten sonra bu kez bir köşeye oturduk, aklımdaki soruları sıraladım. Haliyle söyleşinin yoğunluğunu çocukların tarikatlara verildiği iddiasına ayırdık. Aile Bakanı Derya Yanık çok net konuştu. “Kesinlikle yalan” dedi ama yetinmedim, tekrar tekrar sordum. “Böyle bir ihtimal dahi bizim için kabul edilemez” diye konuştu.
Bakan Derya Yanık enkazdan kurtarılıp çocuk evine getirilen bebeklerle tek tek ilgilendi.
1625 ÇOCUĞUN KİMLİĞİNİ TESPİT ETTİK
-Sayın Bakan öncelikle depremden kurtarılıp size teslim edilen ne kadar çocuk var?
Refakatçisi olmayan ve kayıt altına aldığımız çocuk sayısı 1838. Bu çocuklardan 1286’sını ailesine teslim ettik. 85 çocuğumuzu da hastanelerdeki tedavilerinin ardından kuruluş bakımına aldık. 467 çocuğumuz halihazırda hastanelerde tedavi görüyor. 1838 çocuğumuzdan 1625’inin kimliklerini tespit ettik. 213 çocuğun da halihazırda daha kimlik tespiti yapılamadı. Öncelikli olarak tabii ki çocuklarımızın sağlıklarının yerinde olduğunun tespiti, varsa tedavi ihtiyaçlarının karşılanması, ikinci önceliğimiz kimliklerinin tespiti ve ailelerine bir an önce ulaştırmak.
MORGDAKİ ÇOCUKLARIN DAHİ KİMLİĞİNİ TESPİT EDİYORUZ
- Kimlik tespitini nasıl yapıyorsunuz?
Sağlık Bakanlığımızla, İçişleri Bakanlığımızla, TÜBİTAK’la oluşturduğumuz bir yazılımla bize gelen ihbarları değerlendiriyoruz. Sosyal medyada gelen bilgiler oluyor, çağrı bırakılıyor, vatandaşlarımız ihbar olarak bildiriyorlar ve biz bu verilerin tamamını sisteme giriyoruz ve çocuğun ayırıcı özellikleri varsa onları da değerlendiriyoruz. Biraz önce bebeklerimizden birinde ben vardı. Örneğin saçı, göz rengi, yüzünde veya vücudunda varsa doğum işaretleri gibi ayırıcı özellikleri de sisteme giriyoruz. Gerekiyorsa DNA testleri ile kimlik tespitlerini yapıyoruz. Hatta şunu ifade edeyim, sadece hastanelerdeki ya da bizim kuruluş bakımından aldığımız çocuklarımızın değil, vefat eden çocuklarımızın dahi kimlik tespitlerini yaptık ve en azından ailelerine bu bilgiyi veriyoruz.
ÇOCUKLAR AİLELERİNE NASIL TESLİM EDİLİYOR
-Ben akrabasıyım, yakınıyım diye beyan edenlere çocuklar veriliyor mu?
Bu beyan yeterli değil. Bir defa yakınlık derecesinin ispat edilmesi ve bizim yakınlık derecesi tespit etmemiz gerekiyor. Değilse doğrudan doğruya kuruluşumuzun bakımına alıyoruz. Tabii ki bizim de en çok istediğimiz şey, çocuklarımızın bir an önce ailelerine veya yakınlarına kavuşmaları. Ama çocuğun bakımı, gözetimi noktasında uygun şartlarının olup olmadığını, psikolojik sosyal ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanamayacağını da takip ediyoruz ve bunları tespit ettikten sonra çocuklarımızı yakınlarına teslim ediyoruz.
ÇOCUKLARIN TARİKATLARA VERİLDİĞİ YALAN
-Refakatsiz çocukların cemaatlere, tarikatlara verildiği iddiası var. Bu konuda ne diyorsunuz?
Yalan. Çok net, çok net yalan. Büyük yalan. Bakın, ilk günden itibaren hangi aşamada, ne tür çalışmaları yaptığımızı düzenli olarak kamuoyuyla paylaşıyoruz. Refakatsiz çocuklarımızı, depremzede çocuklarımızı, ebeveyni olmayan yahut ebeveyninin şu anda bakım ve gözetimini sağlayamayacağı çocuklarımızı doğrudan doğruya kuruluşlarımıza alıyoruz. Bakım ve gözetimini biz yapıyoruz. Hatta koruyucu ailelik talepleri biliyorsunuz çok yoğun. Yani bir hafta içerisinde 310 bin koruyucu aile başvurusu var. Bunun için bile çıktık dedik ki, kim olursa olsun gerekli incelemeyi ve değerlendirmeyi yapmadan bu çocuklarımızı veremeyiz. Ailelerini bulmadan, kimliklerini tespit etmeden çocuklarımızı koruyucu ailelere teslim edemeyiz.
BU İDDİALAR ÇOK KASITLI
Bu kadar hassasiyet gösterirken, bu kadar dikkat gösterirken cemaatlere, vakıflara, şunlara, bunlara verildiğinin söylenmesi çok kasıtlı. Çok açık söylüyorum, hiç kimse kusura bakmasın, bu kadar hassas olduğumuz bir konuda milletin sinir uçlarıyla oynamanın alemi yok. Biz bu çocukların ailelerine dönmeleri için uğraşıyoruz. Biz bu çocukların bu yaşadıkları büyük travmayı atlatmaları için uğraşıyoruz. Biz bakın 40 küsur bin kayıp verdik. Böyle bir zamanda toplumun hassasiyetleri üzerinden birtakım siyasal sonuçlar almaya çalışmak en iyi ifadeyle insafsızlıktır, vicdansızlıktır, kimse bunu yapmasın. Eee kaldı ki çocuklarla ilgili hassasiyetimizi de paylaşıyoruz. Gönüllü desteğe, her türlü katkıya Bakanlık olarak da açık olduğumuzu ifade ediyoruz ama kalkıp da hiçbir gerçek tarafı olmadan bu tür iddiaların ortaya atılması gerçekten çok yakışıksız.
ÇADIRLARDA PSİKOSOSYAL DESTEK
- Bir de çadır kentlerde, konteyner kentlerde olan çocuklara, psikososyal destek açısından neler yapılıyor?
Depremzede vatandaşlarımızın tamamıyla alakalı olarak çadır kentlerde psikososyal destek çalışmalarımız ilk günden itibaren başladı. Bizim için afet ve acil durumlarda psikososyal destek sıfırıncı dakikada başlar. Arkadaşlarımızın sahaya o kadar hızlı intikal kabiliyeti vardır. Bir sıralama söz konusudur. Burada da tabiatıyla en dezavantajlı gruplardan başlayarak psikososyal desteğe başlarsınız. Çocuklar, engelliler, yaşlılar, kadınlar ve sonra toplumun, afetzedelerin tamamı şeklinde devam eder. Çocuklarımızla alakalı hızlıca oyun çadırları, oyun grupları oluşturduk. Çünkü çocuk açısından oyun bir iyileştirme biçimidir, sağaltım biçimidir. Oyun terapileri başladı.
BEYKOZ’DAKİ EV İDDİASI DOĞRU ÇIKMADI
-Beykoz’da tarikatlara ait bir eve çocukların götürüldüğü iddia edildi.
Haberi duyar duymaz arkadaşlarımız gittiler, yerinde inceleme yaptılar. Kollukla temasa geçtiler. Dolayısıyla bizim herhangi bir ihmali, gerçeği örtmek, ıskalamak, ihmal etmek gibi bir lüksümüz yok. Çocukların ebeveynleriyle beraber olduğu, deprem bölgesinden ailesiyle birlikte geldikleri, kendilerini getiren kişi ile de yıllardır bir dayanışma içerisinde oldukları kendileri tarafından ifade edildi. Aksi iddialar doğru çıkmadı. Dolayısıyla hiç aslı astarı olmayan bu tür iddialar, bu tür yakıştırmalar böyle zamanda depremzedelere ve toplumun geri kalanına zarar vermekten, zihinleri bulandırmaktan başka bir amaca hizmet etmiyor.
TEK BİR ÖRNEK GÖSTERİLEMEDİ
-Çocuklar tarikatlara, cemaatlere verildi diyenler size bir örnek sunabildi mi?
Hayır. Sadece iddia edildi. Bakın, tırnak içinde ifade ediyorum, şöyle dendi, böyle iddia edildi, tek bir örnek yok. Efendim işte çocuk kaçırılıyor, nerede kaçırılıyor kardeşim, bana gösterin. Yok. Kayıp durumunun önüne geçebilmek için biz Sağlık Bakanlığımızla yaptığımız çalışmada morgdaki çocukları bile resimledik. Morgdaki çocukların bile kimlik tespitini yaptık ki aileler aradığında bu çocuk şu anda yaşamıyor diyebilelim. O belirsizlik ortadan kalksın. Dolayısıyla bilen bilmeyen, herkes bu anlamda bir iddia ortaya atıyor. Milletin hassasiyetinin maksimum seviyede olduğu bir zamanda korkutmak, kışkırtmaktan başka bir sonuç çıkmıyor.
İNCELEMEYE HAZIRIZ
-Bir örnek gösterirlerse onu incelemeye hazır mısınız?
Bakın Allah korusun, öyle bir şey olmasın diye bütün tedbirlerimizi alıyoruz. Ama varsayalım ki bir ihtimal olsa bile biz hemen gereğini yapıyoruz. Hemen arkadaşlarımız, kolluk güçleri, diğer kurum ve kuruluşlar, bizim meslek personellerimiz hızlıca intikal edip gerekli incelemeyi yapıyorlar. Gerçekten böyle bir tehdit olmuş olsa veya tehdit söz konusu olduğunda, tehdidin ihtimali bile belirdiğinde biz gereğini yaparız. Gereğini yapmaktan da kaçınmayız.
Yorum Yazın