Günümüzün en yıkıcı kaybı, mahcubiyet duygusu ve utancın kaybıdır.
Nasıl iki kere iki dört ediyorsa, bu da o kadar açık.
Mahcubiyetin kaybı şu...
Yüzlerimiz ara ara pembeleşse, bakışlarımızı etraftan kaçırmaya zorlayan bir duygu içimizi sarsa bile fark etmiyor; kaldığımız yerden yolumuza devam ediyoruz.
"Öyle olmasaydı, iyi olurdu" denmiyor mesela; "Olduysa oldu; keyfine bak!" deniyor.
Sadece belediye başkanları ile danışmanları arasındaki diyaloglardan bahsetmiyorum...
Çok yaygın bir eğilim artık; herkes birbirine bu tavsiyeyi(!) veriyor; biz de içimizden "Amaaan, boşver!" deyip geçiyoruz.
***
Ancak utanç daha başka...
Sosyo-kültürel bir tutum ve toplumsal harç olarak "utanç" da sizlere ömür olmak üzere...
Yalan söylemiş olmak, yalanı ortaya çıkmış olmak, varlığını yalanlar üzerine kurmak durumlarını düşünelim...
Hiç hafif değil, çok ciddi biçimde utanç verici şeyler, değil mi?
Basbayağı rezalet...
Sana yönelen tatsız bakışlar, seni işaret eden parmaklar ve "benlik duygusu"nun zemininin birdenbire ayaklarının altından kayıvermesi...
Var mı böyle bir şey?
Bunlardan utanan kaldı mı?
Varsa da ne kadar azaldılar?
***
Oysa utanç hem kişilik/ benlik bilincini pekiştiren hem de toplumsal bağları ören bir şeydir.
Eğer insanlar utanmamaya başlamışsa, toplum da dağılmaya başlamıştır.
Daha ötesi de şudur...
Birtakım örgütler, yapılar, kurumlar sistemli olarak yalan üretiyorlar ve bunu müthiş bir rahatlıkla strateji haline getiriyorlarsa...
Toplumu hücrelerine kadar dağıtmayı kafalarına hedef olarak koymuşlar demektir.
***
Yazımın başlığını anlamışsınızdır şimdi.
Son elektrik hadisesini ve Başkent Elektrik'in açıklamasını okuyunca...
Pes dedim.
Bu artık bardağın taştığı yer...
Çocuklarımızı bu haberlerden uzak tutmak gerek.
Popüler kültür ve sosyal medyanın taze bilinçlere verdiği zarara bir de siyasi gevşeklikler eklenmesin!
Kritik mesele bunlar, çıtır çerez eğlencelikler değil.
***
NOT DEFTERİ
Kendimden kaçmak için her yolu denedim. Hatta Svahili dilini öğrenmeye bile kalktım; benden fersahlarca uzakta olsa gerekti. Çalıştım, çok uğraştım; ama boşuna, Svahili dilinde bile kendimi anlıyordum. (ROMAIN GARY / Yalan-Roman)
Yorum Yazın