Her işimiz "mış gibi"...
Her işimiz "yalan"dan...
En kötüsü de bunlara alışıp sıradanlaştırmamız...
Sonra da çocuklar dürüst olmayıöğrensinler, yetişkinliğe rol yapmadanhazırlansınlar istiyoruz...
Olmaz!
Bize bakıyorlar çünkü...
Evdeki hâllerimize...
Okuldaki düzene...
Toplumsal başarı kriterlerimize bakıyorlar...
Ve hayatta nasıl "yırtacakları"nı oradan öğreniyorlar.
***
Bir öğretmen okurum anlatıyor:
"Milli Eğitim Müdürlüğü'nden yazı geldi. Kitap okuma günleri düzenleyin, diye...
Sonra öyle oldu...
Dersin ortasında okulun kütüphanesinden okul yönetimi her çocuğun önüne koyulacak bir kitap getirdi.
Biz şaşkınken anlaşıldı ki..
Kitabı okur gibi yapmaları istenmiş, bütün iş fotoğraf çekimiymiş.
Sonra kitaplar toplandı, hızla kütüphaneye götürüldü.
Ertesi gün okulun internet sitesinde fotoğraflar yayınlandı.
Nasıl mı?
'Okulumuzda kitap okuma günleridüzenlendi' başlığıyla..
Ben istediğim kadar bu çocuklara dürüst olmalarını, kimseyi kandırmamalarını söyleyeyim, boş.."
***
Bu anlattığım olay fıkra değil...
Youtube işi mizah şakası değil...
Sıradan bir eğitim vakası...
Ama daha önemlisi...
Artık bu tutum hayata dair kolektifalgımız olup çıktı...
Fazlasını da istemiyoruz...
İyi ve düzgün fotoğraf verelim; gerisinin yamukluğunun önemi yok diyecek hâle geldik.
Başarı denen şey artık o "fotoğraf"ın içinde yer alıyor; hayat da giderek mitomanik hâle geliyor.
Tek bir sosyal korku var yani...
"Fotoğraf" bozulursa korkusu...
Arkasının boş olduğu gerçeği ortaya çıkarsa endişesi...
Her başarı arayışının ardından koşa koşa panik ve depresyonun gelmesi de bundan...
***
İşin başında "mış gibi"lerle dolduruyoruz her yeri işte!
Törenler, kutlamalar, dersler...
Hepsi "yalan"dan...
Çocuklar bütün bunları anlamıyor,oyun olarak görüyor sanıyorsanız,kendinizi fena aldatıyorsunuz...
***
NOT DEFTERİ
Halbuki yeni girdiğimiz çağ bıkkınlık çağıydı. Bıkkınlık her yerden, binaların su oluklarından, kararmış gökyüzünden, toplantılardaki kesik cümlelerin arasında, sloganların bezgin tekrarlanışından, duvarda unutulmaya terk edilen afişlerin üzerindeki kostikten, her yerden akıp duruyordu... (ÖMER F. OYAL / Önceki Çağın Akşamüstü)
Yorum Yazın