Adını bile anmak istemediğim malum vaka, istisnasız hepimizin "ama"sız, "fakat"sız, "neden"siz, "çünkü"süz ve hiçbir gerekçeye sığınmaksızın karşı çıkması gereken, en sert tepkiyi vermemizi icap eden bir konudur tartışmasız. Vaka kendi başına bir suçtur, bu vaka üzerinden İslamiyet'i hedef almak kötü niyetten başka bir şey değildir. Bu konu ne bir ideolojinin ne de bir siyasetin konusudur, olmamalıdır. Yapan her kim ya da kurumsal bir yapı ise, adalet sorumluları ve gerçekleri ortaya çıkarmalı, en sert cezayı vermelidir. NOKTA...
***
TÜRK ASKERİNİN MİSYONU...
"Coğrafya kaderdir" sözünün en fazla karşılık bulduğu topraklar sanırım bizim yaşadığımız topraklardır. Olumlu veya olumsuz bu kaderi, kendi lehimize çevirmek de bizim elimizde ama. Bunu en iyi uygulayan millet ve devlet de çok şükür Türk milleti ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. En büyük güvencemiz de güvenlik güçlerimizdir. Ordumuz da gözbebeğimizdir.
15 Temmuz darbe kalkışmasının üzerinden daha 1 ay geçmeden Fırat Kalkanı Harekâtı ile sınırlarımızın dibinde Kürt devleti kurmak isteyenlere en güzel cevabı verdiğimiz gibi, birbirini izleyen iç ve dış operasyonlarla bu zorlu coğrafyada ne kadar güçlü bir devlet olduğumuzu da defalarca kanıtladık.
Bin yılı aşkın süredir ordularımızla sadece ülkemizde değil, bölgemizde, Orta Doğu'da barışın ve istikrarın sembolü olmamız boşuna değil. Tam da bu konuyla ilgili çok değerli bir kitap önereceğim size. Tuğgeneral Remzi Albasan'ın "Orta Doğu'da Türk Askeri Misyonu" kitabı, Asya'dan Orta Doğu'ya ve Anadolu'ya gelen atalarımızın askeri misyonunu çok güzel özetlemiş. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Özel Kalem Müdürü de olan Albasan Paşa'nın kitabı, son 20 yılın özeti gibi.
Orta Doğu coğrafyası, Türk askerini kendilerine yönelik tehditlere karşı bir teminat olarak görüyor. Kosova'dan Somali'ye, Bosna'dan Katar'a, Irak ve Suriye'nin kuzeyinden Azerbaycan'a ve Libya'ya kadar son 20 yılda yaşanan olaylar, kitabın ortaya attığı tezi güçlendirirken, tarih boyunca Türkler ve Araplar arasındaki ilişkinin boyutları, Türk-Arap kültürüne kazandırdıkları, İslamiyet'in hamiliğini yapmaya kadar giden süreç sade ve anlaşılır bir dille ortaya konulmuş.
Türk askeri kültürü, aynı zamanda Türk devlet kültürü olarak gelişmiş. Köklü ve dinamik devlet anlayışının bir tezahürü olarak Türk devletleri, hüküm sürdükleri coğrafyalarda hem bölge halkına hem de insanlığa hizmette çok etkili rol oynamışlar. Bu kültürün en karakteristik özelliklerinden biri, sivil hedeflerin genel olarak Türk ordularının hedefleri dışında olmasıdır. Türk ordu kültürü, hegemon ve yıkıcı güçlere karşı daima halklarla iletişim içinde olmuş, bugün olduğu gibi tarihte de askeri fonksiyonu dışında insani hizmet ve desteklerle bölge halkının yaralarını sarmıştır.
Türk milleti için söylenen "Asker millet" ifadesinin bugün de yaşandığı anlatılan kitapta, Türk devletlerinin yüz yıllardır tarih sahnesinde var olmasının, istiklal ruhu ve vatan sevgisinin bir göstergesi olduğu vurgusu yapılıyor. İstisnasız bütün milletin "Peygamber ocağı" olarak gördüğü gözbebeğimiz ordumuz sadece Türkiye için değil, bölgesi, hatta bütün coğrafyalardaki mazlum halklar için de kurtarıcıdır. Ben de huzur, barış ve beka adına Allah'tan, Mehmetçiğimizin gücüne güç katmasını diliyorum.
Yorum Yazın