"Kıbrıs'ta iki devletli çözümden başka çıkış yolu yoktur. İster kabul edersiniz ister etmezsiniz. Federasyon mederasyon diye bir şey yok, geçin artık o işleri." Başkan Erdoğan, çarşamba günkü partisinin Grup Toplantısı'nda tarihi konuşmalarından birini yaptı. Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik Türkiye'nin olumlu adımlarına her seferinde küstah açıklamalar ve adımlarla karşılık veren Yunanistan ve AB, hak ettiği cevabı aldı: "Kıbrıs meselesi Türk ve Kıbrıs halklarının ortak davasıdır. Türkiye dimdik ayaktadır. Gereğini de gerektiği zaman yapmasını bilir. Miçotakis'e bir hatırlatma yapayım: Sen bazı dağlara güveniyorsun. O güvendiğin dağlara kar yağdı, hiçbirinden sana fayda gelmez. Ama biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Yola da böyle devam ederiz. Onun için Çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın..."
Başkan Erdoğan'ın bu çıkışı yaptığı gün, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında geniş bir heyet KKTC'ye gitti ve adayı yeniden ayağa kaldırma amaçlı çok yönlü kararlar bir bir devreye sokulmaya hazırlanıyor. Konu Kıbrıs olunca, bir bilene danışalım dedim ve Akdeniz Karpaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Nesip Öğün ile görüştüm. Öğün Hoca'ya "Kıbrıs konusunda AB ne kadar samimi?" diye sordum, bakın cevabı ne oldu:
"Hafızalarımızı hızlıca tazelemek istersek; 24 Nisan 2004'te adada eşzamanlı yapılan referandumda Kıbrıslı Rumlar yüzde 75.3 ile BM Annan Planı'nı reddetti, Kıbrıslı Türkler de yüzde 64.9 oranında BM Planı'na evet dedi. Hemen sonrasında hem Kofi Annan hem Avrupa Dışişleri Bakanları Konseyi, 'Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmaya kararlıyız' diyerek kararlılık vurgusu yapmıştı. Ama sonunda tam tersi oldu. Türklerin evet demelerine karşılık, Rumların daha yüksek oranda hayır cevabına rağmen Kıbrıs Rum tarafı 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ye üye yapıldı. Üstelik, AB'ye üye olmak için sınır probleminin olmaması şartına rağmen bu sonuç alındı. Türk tarafına yönelik ambargo ve izolasyonları kaldırmayan AB, resmi söylemde iki taraf arasındaki ekonomik dengesizliği gidermek ve AB Konseyi'nin kararı doğrultusunda, gayri resmi söyleminde ise 'Sizi AB'ye alamadık ama ağzınıza bir parmak bal çalalım' manasında; doğrudan ticaret tüzüğü, mali yardım tüzüğü ve yeşil hat tüzüğü çıkardı. Fakat bunların hiçbirinin uygulamada Türk tarafının lehine bir sonucu olmadı."
Prof. Dr. Mehmet Nesip Öğün Hoca'nın durum tespiti ve gelinen nokta itibarıyla muhataplarımızın bugüne kadar samimi olmadığının defalarca görüldüğünü söylediği açıklamaları yerden göğe doğru. Gelinen noktada; uzun yıllardır devam eden Kıbrıs sorununun pansuman tedavilerle çözülemeyeceği, AB'nin müdahil olması gereken durumlarda eşit ve adil davranmadığının her seferinde görüldüğü çok açık. İşte tam da bu sebeplerle ekonomisi güçlü, bağımsız, tüm kurum ve kuruluşlarıyla etkin, liyakatin her durumda uygulandığı, anavatan Türkiye'nin her daim yanında olduğu bir KKTC'nin yoluna devam etmesi yönünde atılacak her adım artık zaruridir...
Yorum Yazın