Atv'nin yeni dizisi Destan, daha ilk bölümüyle yukarıdaki ismi herkese ezberletti.
Diziyi proje aşamasından ilk çekimlerine kadar yerinde takip etmiş, "Atv yeni bir Destan yazacak" demiştim. İki muazzam platoda, tam 1500 kişinin emeğiyle hayata geçirilen Destan, daha başlamadan pek çok ülkeye satılmıştı. Nitekim ilk bölümüyle beni mahcup etmedi. Benim gibi dönem dizilerinden büyük beklentileri olanları bile fazlasıyla tatmin etti.
İlk bölümde iki muazzam oyunculuk izledim. Biri, Akkız'ı oynayan Ebru Şahin'di. Onun, rolüne nasıl asker gibi hazırlandığını bu sütunlarda yazmış, "Yerli Zeyna geliyor" diye müjdeyi vermiştim. Ebru Şahin at binmeden yay kullanmaya, yakın dövüşten kılıç sahnelerine kadar tüm aksiyonlarda Hollywood'un kadın yıldızlarına taş çıkaracak bir performans sergiledi. Duygusal sahnelerde ise insanın ciğerine işleyecek bir oyunculuk ortaya koydu. Ama ilk bölümün gerçek yıldızı Selim Bayraktar'dı. Alpagu'nun göründüğü her sahne ayrı bir oyunculuk resitali gibiydi.
Gördük ki Orta Asya'dan beri Türk'ün Türk ile imtihanı kaderimize yazılmış. Düşmanlarımızdan daha çok en yakınımızdakilerle boğuşuyoruz. Bugün de farklı değil. Darbe ile yapamadıklarını dolar ile başarmaya çalışan hainlere karşı tek çarenin "Tek, bir, bütün, yekpare" olmak gerektiğini, bunun için de tarihteki saklı gücümüzü kullanmamız, özümüze dönmemiz gerektiğini anlatıyor Destan...
Dizi ayrıca Türklerde kadının konumunun ve etkisinin ne denli büyük olduğunu hatırlatıyor. Yani söylendiği gibi ataerkil değil, anaerkil bir toplum olduğumuzu. Peki Ecelerden, Kadın Han'lardan, eski koca cinayetlerine nasıl geldik?.. Toplumumuzu yönlendiren karar mekanizmalarının başı, sözü dinlenen, saygıda kusur edilmeyen, kutsal varlığımız kadını nasıl eski koca dehşetine mahkum ettik? Biz, kahraman, korkusuz analarımızı, bacılarımızı ne zaman sokağa çıkamaz hale getirdik? İşte asıl sorgulamamız gereken mesele bu...
Teşkilat'taki Squid Game
TRT 1'in Teşkilat dizisinin son bölümü büyük sansasyon yarattı. Çünkü son zamanların en ilgi gören yabancı dizisi Squid Game'e müthiş bir gönderme vardı. Uluslararası insan ticaretinin baronları, ellerine geçirdikleri göçmenleri satranç taşı gibi kullanarak dev bir alanda oyun oynuyorlar. Yalnız oyunun gerçek satrançtan bir farkı var: Alınan taşı temsil eden göçmenin kafası balyozla eziliyor. Yani gerçekten ölüyor...
Squid Game'de de çocukluğumuzun oyunu "Ende tura bir, iki, üç"ün ölümcül versiyonu oynanıyordu. Komut veren robotun hareket sensörü takılı gözlerinden kaçamayıp, hareket eden yarışmacı tüfekle vuruluyordu.
Ende tura ve satranç... En masum oyunları bile önce şiddete sonra reytinge tahvil eder olduk. Allah sonumuzu hayır eyleye...
Müsilajın öğrettiği
Atalarımız boşuna "Bir musibet bin nasihatten iyidir" dememişler. Müsilaj belasını devletimiz tüm gücünü kullanarak kısa sürede savuşturdu çok şükür. Ama müsilajın aslında denizlerimize büyük fayda sağladığını da salı sabahı Atv'nin Kahvaltı Haberleri'nde öğrendim. Prof. Dr. Mustafa Sarı dedi ki: "Bu seneki lüfer bolluğunu aslında müsilaja borçluyuz. Geçen sezon büyük balıkçı tekneleri müsilaj nedeniyle lüferin küçüğü çinekopu avlayamadılar. Onlar da büyüyüp gelişerek lüfer olma fırsatını yakaladılar. Müsilaj bize denizin bir sihirbaz olmadığını, şapkasından sürekli balık çıkarmadığını öğretti. Balıkları yağmalamak yerine sürdürülebilir bir balıkçılık sistemine ihtiyacımız var."
Gelecek yıl lüfer bulamazsınız anlayın ki müsilaj belasından tamamen kurtulmuşuzdur.(!)
Şeref kürsüsü
Güldür Güldür'de bir seyirci, Kemal Sunal ile ilgili anlattığı anısıyla herkesi duygulandırdı: "Cebimde 20 lira vardı. 'Kemal ağabey şunu benim için imzalar mısın?' dedim, 'Ben Atatürk'ün bulunduğu kağıda yazı yazmam. Git bana kağıt getir' dedi."
Zap'tiye
Kim Milyoner Olmak İster?'in ilk iki sorusunda elenip sosyal medyada caps olanlar için özel bir 'iade-i itibar' bölümü çekilsin.
Ne demiş?
İrem Derici seksi pozunun altına yazdığıyla yine olay yarattı: "Kendime halleniyorum."
Yorum Yazın