Çok katıldığım bir alıntıyla başlayalım... Amerika'da yaşayan bir ekonomi profesörü, "Ben, bu kadar seçim kaybeden bir ana muhalefet partisi genel başkanının parti başında kaldığı başka bir ülke bilmiyorum. 11 mi oldu, 12 mi oldu kaybedilen seçim sayısı? Varsa bilen, buna bir örnek versin" demiş.
Ne kadar doğru söylemiş değil mi? En azından işe doğru sorularla başlamış. Tez yazacak öğrencilere, "Önemli olan ilk başta doğru soruları sormaktır" deriz hep.
Muhtemelen bu hocamız da öğrencilerine yaptığı danışmanlık kurallarını izleyerek meseleyi anlamaya çalışıyor. Önce verileri koymuş ortaya. Burada puzzling (şaşırtıcı) bir durum keşfetmiş. Şimdi bir anlama çabası var. Cevabı bulabilecek mi bilmiyorum; ama en azından gidiş yolu iyiye benziyor.
Kim mi bu ekonomi profesörü? Daron Acemoğlu. Türkiye kökenli bir isim. Amerika'nın en prestijli üniversitelerinde görev yapmış ve yapmaya devam eden, sıkça Türkiye üzerine yazıp konuşan bir akademisyen. Ekonomik kalkınma ve büyüme konuları asıl ilgi alanı. Ekonomik kalkınmanın da siyasi ve hukuki kurumlara bağlı olduğu iddiası en önemli tezlerinden biri.
Ama bir özelliği daha var. Bu arkadaşımız seçim öncesinde CHP'nin sıkı taraftarıydı. CHP'nin meşhur toplantısında Jeremy Rifkin gibi derse benzer bir sunum da yapmıştı. Bir anlamda CHP'nin danışmanlarından biri olarak sunulmuştu. Aynı Acemoğlu, seçim sonrasında CHP'de bir şeylerin ters gittiğini keşfetmiş gibi. En azından rakamlar öyle diyor. Kendisini bu keşfinden ötürü kutlamak isterim. Dediğim gibi doğru soruları da sormaya başlamış. Henüz cevabı yok; ama bulmasını umut ediyoruz.
Ama benim anlamadığım şu: Bu noktaya gelmek için 12 seçim beklemek biraz fazla değil mi? Halbuki hakkını verelim, ülkemizde birçok insan daha 6'ncı veya 7'nci seçim hezimetinden sonra "Kılıçdaroğlu ile olmayacak galiba" noktasına gelmişti. "Neden gitmiyor? Nasıl hâlâ kalabiliyor?" diye sorunlar bile olmuştu.
Hatta diyebilirim ki, bu tezin telifi Hakan Bayrakçı'ya aittir. Dünya demokrasi tarihinden örneklerle mukayeseler yaparak Kılıçdaroğlu'nun nevi şahsına münhasır bir vaka çalışması (hadi anlayacağınız dilden yazayım outlier) olduğunu Hakan Bayrakçı yıllarca bin bir türlü üslupla anlatmadı mı? Kusura bakmayın ama şimdi bunlar çok yeni keşifler gibi sunuluyorsa en azından Sayın Bayrakçı'ya referans vermek bilimsel ahlakın ayrılmaz bir parçası olmalı.
Şaka bir yana, seçim öncesi CHP'ye danışmanlık yapanların bugün Kılıçdaroğlu'nu sorgulamalarını anlamsız buluyorum. Amacım bir akademisyeni hedefe koyup onunla alay etmek değil. Bir örnek olarak gözüme çarptığı için buraya taşıdım. Hangi eğitim düzeyinden olursa olsun CHP ile ilişkisi bu seviyede olan, CHP'yi aklına sığdıramayan ama hâlâ onun peşinden koşan milyonlarca insan var. Bu sadece bir örnek. Ve bence asıl sorulması gereken soru da bu. Hadi o koltuğu bırakmıyor da siz neden hâlâ peşinden koşuyorsunuz?
Acemoğlu, CHP'ye yaptığı sunumda literatüre bir "orijinal katkı" daha yapmış ve Türk ekonomisi için sonuç olarak "eğitim şart" iddiasını seslendirmişti (buraya da bir gülme emojisi bırakmak isterim). Ama gördüğüm kadarıyla insan ne kadar eğitimli olursa olsun CHP'nin ve Kılıçdaroğlu'nun peşinden 12 seçim koşabiliyor. Bakın hiç şüphem yok. 13. seçim sonrasında da aynı şeyler olacaktır. O zaman ne diyelim? Kıssadan hisse: Eğitim her derde deva değilmiş.
Yorum Yazın