Yıldıray Çiçek

Yıldıray Çiçek

Mail: yildiraycicek@turkgun.com

CHP ve Kılıçdaroğlu milli güvenlik sigortasıdır(!)

Son yıllarda sürekli olarak ‘CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun milli güvenlik tehlikesi oluşturduğuna’ dair yazılar yazdım ama bu kararımı Cumhurbaşkanlığı 1. tur ve 2. tur seçimleri öncesinde ve sonrasında yaşanan ilişki ağına bakınca tamamen değiştirdim. Evet, düşüncem artık yazı başlığındaki gibi nettir; CHP ve Kılıçdaroğlu Türkiye’nin milli güvenlik sigortasıdır.

Bu radikal düşünce değişikliğini niye yaptığımı elbette merak ediyorsunuzdur. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu uyguladığı ihanet politikaları ve hainleri eylem-söylem olarak harekete geçiren motivasyon siyaseti ile Türkiye üzerinde hesap yapan iç-dış tüm odakları, bölücü örgütlerin hedeflerini, taleplerini, nerde-nasıl konumlandıklarını, Yunanistan’ın, Ermenistan’ın, Amerika’nın Türkiye üzerindeki kimin eliyle plan yaptıklarını ve hatta sahte Atatürkçüleri, sahte Ülkücüleri, sahte milliyetçileri, sahte muhafazakarları hep açığa çıkarmıştır. Tarihte buna benzer örnekler de vardır. Heyhat, Kemal Kılıçdaroğlu bu manada son yılların en büyük orkestra şefi olmuştur.

Biliyorsunuz ki düşmanın gizlisi tehlikelidir. Açıktan düşmanlık yapanlara karşı önlem almak, onlarla mücadele etmek daha kolaydır. İşte Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte Türkiye’ye en büyük faydası içimizdeki tüm hainleri etrafına toplayarak iyot gibi açığa çıkarmasıdır. Kim nerede, ne yapıyor, ne düşünüyor onun sayesinde artık geniş bir bilgi sahibiyiz. Türkiye, Kemal Kılıçdaroğlu’nun vatana olan bu katkısını asla unutmamalıdır. Bu misyonu ile Türkiye Cumhuriyetine büyük katkılar sunmaya devam edebilir. O yüzden Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başında kalması ülke yararınadır.

Devletin âli menfaatlerini düşünen herkesin Kemal Kılıçdaroğlu’na Necip Fazıl Kısakürek’in “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın, Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.” bakışıyla bakmasında inanın çok büyük bir fayda vardır.

Kemal Kılıçdaroğlu terör örgütü PKK’nın, YPG’nin, PYD’nin, DHKP-C’nin, FETÖ’nün tüm unsurlarıyla beraber, aynı zamanda sahte Atatürkçüleri, sahte milliyetçileri, sahte Ülkücüleri, sahte muhafazakârları etrafında toplayan bir sessiz güç olmuştur.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ve dahi eylemleri tüm bunlara öyle bir aşırı dozaj vermiştir ki, çıldırmış, kudurmuş gibi özgüven patlaması yaşatmış, bilinçaltlarını lağım çukuru gibi patlamıştır.

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan güvence ve cesaret alan terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’liler adeta seferberlik başlatarak;

“Cezaevlerinin kapısını kıra kıra PKK’lı tutsakları çıkaracağız”

“Önderimiz Öcalan’ı serbest bırakacağız”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık sürecini sorgulayacağız”

“Özerkliği, bağımsız Kürdistan’ı kuracağız” naraları attılar.

Kandil’deki teröristbaşları da, Kemal Kılıçdaroğlu’na sırtlarını dayayıp(!) Bu AKP-MHP faşist rejimi iktidarda kalırsa Türkiye'nin geleceğinin de ne olduğunu ortaya koyuyor. Bu bir iç savaşa çağrıdır. Bunun zeminini adım adım hazırlıyorlar. AKP-MHP faşizmi, Türkiye'de iç savaşın zeminini adım adım döşüyor. Bu İmralı işkence, tecrit sistemine, karşı çok güçlü mücadele etmek gerekiyor.” diyerek Kılıçdaroğlu’na açık destek verdiği, Cumhur ittifakını tehdit ettiği onlarca video çekti. Kandil’deki sürüngenler, Kemal Kılıçdaroğlu’na nasıl güvendiyse 1.tur seçimleri sonrası teröristbaşı Duran Kalkan "Muhalefet çok fazla sonuç alır gibi gözüküyordu ama tam tersine Kemal Kılıçdaroğlu bizi hayal kırıklığına uğrattı” yorumunu yaparak, 2. Tur sonrasında ise teröristbaşı Murat Karayılan Erdoğan’ın karşısındaki rakibi bir Kürt’tü ve bir Alevi’ydi. Bunun için oy verilmedi. Açık ki, Türkiye Cumhuriyeti sisteminin biçimlendirdiği sosyoloji, bir Alevi Kürt'ün cumhurbaşkanı olmasına yol vermiyor. Kılıçdaroğlu aslında diyalogları ile birçok kesimi bir araya da getirmeyi başardı. Bu konuda kişiliği hakkında denilecek bir şey yok. Ama kimliği reddedilmiştir” açıklamalarını yaparak derin bir hayal kırıklığına uğradıklarını ifade etmişlerdir.

Biliyorsunuz, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’lerin çok sevdiği YPG’liler ve PYD’liler de seçim öncesi bir umut ve beklenti sarmalında seferberlik halindeydiler.

PKK/PYD elebaşı Salih Müslim’in "Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verin" çağrısı yaparak  "2016'dan beri Türk ordusu sahada Afrin'de her yerde yaptıklarını görüyoruz. Şimdi bir fırsat gelmiştir bu sandıkta. Sandıkta yenebilirsek bütün intikamları bir kişiden almış oluruz" açıklamasını yapması, bölücü çığırtkan Şivan Perver’in “Kürdistan hayalini gerçekleştirmek için sandığa gidin Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyin” açıklaması seferberlik kuşatmasına örnekler olmuştur.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sistemi, 7 kıtada ne kadar Türkiye düşmanı varsa iyot gibi açığa çıkardığı gibi onları fareli köyün kavalcısı gibi peşine takmıştır. Bu durum Türk devlet refleksinin mücadelesine kolaylık sağlayacaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu, yurt dışı düşman unsurlarının hareket alanını daha net takip etme kolaylığı sağladığı gibi, Türkiye’de habis niyeti olanlarla kurduğu ittifaklar sayesinde de ortada çözülecek bulmaca bırakmamıştır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu misyonu yabana atılmamalıdır. CHP’nin başına olur da gerçek manada Atatürkçü, milliyetçi, vatansever biri geçerse hainlerle işbirliği kurmayacağı için Türkiye bir anti virüs programını kaybetmiş olacaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkeye sunduğu bu katkıyı böyle bir ironi üzerinden değerlendirirseniz inanın onu büyük bir veli nimet olarak görebilirsiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu süreçte bir diğer büyük hizmeti de MHP’ye ve Ülkücü Harekete olmuştur.

“HDP’nin desteğinden çok memnunum” diyerek çıktığı yolda 7 kıtadaki tüm PKK’lıların desteğini alan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, MHP ve Ülkücü Hareketin içindeki bazılarını kendine figüran yaparak, kimin nasıl devşirilebileceğini, kimin menfaatleri doğrultusunda başkalaşacağını göstererek MHP ve Ülkücü Hareket içindeki arınmaya büyük katkı sunmuştur. Düne kadar MHP’li, Ülkücü diye bilinen, piyasada böyle isim yapmış, daha sonra da kırk kapı gezen bu kişiler Kemal Kılıçdaroğlu’nun çizgisinde buluşarak PKK’yı, HDP’yi, terörist Demirtaş’ı savunur hale gelmiştir. Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde bu ideolojik maskaralıkları sergileyenler bir bir deşifre olmuştur.

Örnekler mi?

Milliyetçi-Ülkücü maskesiyle ortada dolaştırılan Mansur Yavaş ağzını yamulta yamulta "HDP de mecliste olup derdini anlatmak istiyordur, meşrudur. Demirtaş’ın bir açıklamasını gördüm, PKK silah bırakmalıdır diyor. Belki HDP bu şekilde meclise girip PKK’ya yeter artık silah bırakın diyecek." diyebildi.

Geçmişte DYP ve AKP’de siyaset yapma sicili olmasına ve mevcutta CHP üyesi olmasına rağmen sürekli “Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı” sıfatıyla ekranlarda dolaştırılan Alaattin Aldemir “Kürtler bu coğrafyada bizden önce de vardı. PKK, Kürt sorununu çıkaran bir yapı değildir. Kürt sorunu olduğu için PKK çıkmıştır” diyebildi.

Bugüne kadar ortada Milliyetçi-Ülkücü diye dolaşan ama son yıllarda CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun propagandacısı olan Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ "Bir kere bağlama çalan adamdan, türkü söyleyen adamdan zarar gelmez. Selahattin Demirtaş’ın ben türkülerini dinledim, bağlamasını dinledim. HDP'nin Türkiye partisi olması yolunda çok ciddi adımlar attı. Ben Selahattin Demirtaş'ın son dönemlerdeki açıklamalarını tarihi buluyorum.” ve "HDP'nin ne kadar vatansever olduğunu aday çıkarmama kararıyla anladık." diyebildi.

Şehidimiz Gün Sazak’ın oğlu olan ve geçmişte MHP’de görevler alan 2014 yılından itibaren canla-başla CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na çalışan Süleyman Servet Sazak’ın “Baba katiliyle baban bir safta!” misali babasının katillerinin safından  FETÖ ve PKK’nın sembol ismi için “Osman Kavala’yı ideolojik olarak kendimden farklı görürüm. Bu günden itibaren Osman kardeşimdir, adalet bu kararı verenlere haramdır” diyebildi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanlarının çoğu, çeşitli imalarla, kaçak güreş taktikleriyle, perde arkasından suflelerle Kemal Kılıçdaroğlu’na destek olsa da bunlardan biri olan Azmi Karamahmutoğlu, referandum ve yerel seçimlerden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerine de Kandil/HD(P)KK ittifakıyla giren Kemal Kılıçdaroğlu’na açıktan destek olmak için "Bu seçimin galibi Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır. Ben oyumu değişimden yana oy kullanıyorum" diyebildi.

MHP nerede durursa, karşısında yer almayı kendine amaç edinmiş, MHP dışında ANAP, DYP, İYİ Parti gibi partilerde bulunmuş olan, son olarak CHP limanına demirleyen Yılma Durak ise HDP’siz nefes alamayan Kemal Kılıçdaroğlu için "Sayın Genel Başkanım Kemal Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin bugünkü şartları içerisinde bir şans olarak görüyorum. Bunu samimiyet ile söylüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, şansımızdır.” diyebildi… Hangi özelliğinden dolayı aldığı belli olmayan “Doğu’nun Başbuğu” sıfatını kullanıp, gerçek Başbuğ olan Alparslan Türkeş’e sağlığında “Türkeş’in işi bitti” diyen Yılma Durak’ın yeni “Genel Başkanı” Kılıçdaroğlu olmuş. Bu gidişle soluğu HDP’de ve Pervin Buldan’ın yanında alırsa asla şaşırmayalım. Ömrü yeterse muhakkak onu da yapacaktır.

Bu devşirilme konusunda örnek vereceğimiz o kadar isim var ki, MHP ve Ülkücü camia bu isimleri deşifre eden Kemal Kılıçdaroğlu’na müteşekkir olmalıdır. PKK’nın siyasi uzantısı HDP’yi ve terörist Demirtaş’ı övecek kadar alçaklaşan, HDP/Kandil destekli CHP’ye omuz verecek kadar sapıtanları bize çok net gösterme fırsatı veren Kemal Kılıçdaroğlu’na biz çok müteşekkiriz.

Tarih, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hainleri iyot gibi açığa çıkarma misyonunu asla unutmaz. Yani meselenin özeti şudur:  “Gündüz geceye muhtaç, bize de Kılıçdaroğlu lazım.

Her şey zıddıyla var olur. Zıttı sayesinde vardır. Kemal Kılıçdaroğlu’nu milli duruşu ve mücadelesi olanlar otokontrol sağlamak için takip edebilir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu nasıl takip edeceğinize dair bir de tarihten örnek verelim.

Abdülhamid Han, çok önemli bir karar vereceği zaman, hemen vezirini çağırır;

“–Git, Rus elçisine sor bakalım, bu meselede ne diyor?” dermiş.

Vezir gider, Rus sefirine mevzuyu anlatır ve;

“–Bu hususta ne düşünüyorsun?” diye sorarmış!..

Elbette Rus elçisi, bizim menfaatlerimizi düşünecek değil. Siyâsî incelikten de mahrum olduğu için bodoslama, «kara»ya ak, «ak»a kara diyecek!..

Vezir bu istikamette aldığı cevabı, gelip Sultan Abdülhamid Han’a anlatırmış:

Abdülhamid Han da;

“–Tamam! Elçinin dediğinin tam tersini yapın!” dermiş.

Her defasında da Rus elçisinin söylediklerinin «tam tersi» yapılır ve böylece, kararlarda «tam isabet» kaydedilirmiş!..

Siz de Kemal Kılıçdaroğlu ne diyorsa tersini yapın, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını ve geleceğini muhakkak korursunuz. Kemal Kılıçdaroğlu’nun milli güvenlik sigortası olma halini şimdi tam anladınız değil mi?

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar