Ramazan Ayı gelip çattığında ahali toplanıp, İsmail Dümbüllü' nün kapısına dayanır, "İsmail Efendi senden bu Ramazan temaşa seyretmeyecek miyiz" diye sorarlarmış. Her defasında da merhum İsmail Dümbüllü aynı cevabı verirmiş, "Efendiler, ben Güllaç tatlısı mıyım da Ramazan'dan Ramazan'a hatırlarsınız beni"!
Malumunuz, dün 12 Mart'tı, İstiklal Marşı'mızın kabülünün 101. yılı! Ne zaman 20 Aralık (20 Aralık 1873 Mehmet Akif Ersoy'un doğum tarihi), 27 Aralık (27 Aralık 1936 Mehmet Akif Ersoy'un ölüm tarihi) bir de 12 Mart gelip çattığında akla gelirim, dolayısıyla da Anadolu yollarına düşerim.
Dün, Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin daveti üzerine Denizli'de, Bergama Belediyesi'nin davetiyle de İzmir Bergama'daydım.
Denizli'ye her gidişimde, gözlerim Denizli'de ilk tiyatro oyunumu (Kırılan Güller 1987) sahnelediğim sinema salonunu arar. Şimdi lokanta desem lokanta değil, kahvehane desem kahvehane değil, günümüzün diliyle cafe restoran olmuş!
Oyun bitip İzmir'e geçerken, telefonum çaldı, baktım şair, yazar, (yukarıda arz ettiğim, "Kırılan Güller" isimli tiyatro oyununun yazarı, Sayın Hasan Sağındık 'ın ilk albümüne de ismini veren, "Yusuf Yüzlüler" şiirinin yazarı) Mehmet Karanfil, "Buca Cezaevi yıkılıyor ..."!
Buca Cezaevi...
Kırılan Güller tiyatro oyunun yazılma sebebi merhum Halil Esendağ, Selçuk Duracık'ın idam edildiği Buca Cezaevi...
1950'lerde yapılmış, bu zamana kadar 600 000 (altı yüz bin) kişinin yattığı Buca Cezaevi...
Dile kolay, 600 000 can...!
Kimi cana kıymış, çoğu kader kurbanı, kimi "Altıncı Filo'ya defol", kimi "Vatan, bayrak, devlet için, ne Amerika ne Rusya ne de Çin için, milliyetçi Türkiye için" deyip zindanlarda yatmanın adını, Medreseyi Yusufiye koymuş...
Amerika dört bir yanımızda sınırlarımızın dibinde, Rusya bölge dizaynında, Çin malum...
Demek, Buca Cezaevi yıkılıyor!
Yerine ne yapılacak acaba?
AVM olmaz, yapılırsa da orada kazanılan paranın bereketi olmaz olamaz, çünkü o para ahlı olur!
"Buca Cezaevi keşke yıkılmasaydı" deme vakti geçmiş!
Buca Cezaevi, biz unutsak da yaşananları bugünlere getirmiş.
Unuttuk, unuttuk, unuttuk...!
Unuttuğumuz için de bocalıyoruz!
Hem de en diri, en iri olmamız gereken zamanda...
Ah ki ne ah...!
Her iki oyun bitip otele çekildiğimizde, Ukrayna Rusya savaşında neler oldu bitti merakıyla, televizyonda bir haber kanalını açtım, Ukrayna askerinin bir opera binası ve müzelerin önüne kum torbalarıyla siper yapıp, opera binasını korumaya çalıştığı haberini gördüm!
Bombalar patlıyor, Ukrayna Lviv meydanında, senfoni orkestrası konser veriyor!
Dün sabah da aynı meydanda aynı orkestra, Ukrayna Milli Marşı'nı çalarak güne başlıyor!
Hemen yanıbaşımızda, Ukrayna'da birileri müzeleri, konser salonlarını koruyarak kültür sanatla, millet oluyor.
Buca Cezaevi yıkılıyor!
Şimdi öğrendim, Ukrayna Devlet Başkanı 2016' da, "Halkın Hizmetkarı" isimli bir dizide oynuyor, o dizi 2022' de tam da savaşın göbeğinde 15 ülkeye satılıyor, 20 ülkeyle de satış görüşmesi devam etmekte!
Dizinin adı, "Halkın Hizmetkarı", Zelenski' nin partisinin adı da "Halkın Hizmetkarı"!
Üstelik, Zelenski o dizide devlet başkanı olan bir öğretmeni (!) canlandırıyor!
Kültür sanat, artık ülkeleri dizayn ediyor.
Müzeler, konser salonları, sergi salonları, tiyatrolar ve sinema salonları bu dizayna karşı tek silah!
Buca Cezaevi yıkılıyor!
Sizler bu satırları okurken, ben yıkıntıların arasında can çekişen iniltileri çekiyor olacağım!
Yorum Yazın