Putin neredeyse davul zurnayla ilan ederek Ukrayna'ya girdi. Karşılığında ABD ve NATO tarafından çok fena kınandı. (!) Eminim Putin dün gece utancından uyuyamamıştır. (!)
Aynı ABD ve NATO, iki yıl önce Suriye'den NATO üyesi Türkiye'nin Kilis'ine füze yağıp da çocuklar ölürken onu bile yapmamıştı. Belli ki bu sefer çok kızmışlar. (!)
Önceki gece herkes ABD Başkanı Biden'ın yapacağı açıklamaya kilitlenmişti. Sanıldı ki esip gürleyecek, Putin'e haddini bildirecek. Nerdeee? Sadece "yaptırım" kelimesini ağzında geveleyip durdu. Şaşırdım mı? Hayır. Çünkü ABD ve ortakları her sorunu parayla çözmeyi bilir. Dolar'la, Euro ya da Sterlin'le tehdit eder. O kadar... Çünkü şirket olmayı, millet olmaktan üstün tutan bir geleneğin çocuklarıdır.
Peki ya ABD'nin bugüne kadar hangi yaptırımı sonuç vermiş? Bize SİHA vermediler, kralını yaptık. İran'a koyduğu ambargo sadece orada ilaç bulamayan bebeleri öldürdü, İran ordusunu ise dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinden biri yaptı.
Lafı uzattığımın farkındayım ama her zaman olduğu gibi bu felaketten de çıkaracağımız dersler olduğunu düşünüyorum:
DERS 1:
Bu dünyada sırtını kimseye dayamayacaksın. Kimseyle göbek bağın olmayacak. Bakın, Avrupa'nın petrol ve doğalgaz musluğunu elinde tutan Putin'e kimse ilişebiliyor mu?... Adam Afganistan'da, Suriye'de, Çeçenistan'da, Belarus'ta, Kırım'da ve şimdi de Kiev'de istediği gibi at oynatıyor. İşte bu nedenle Karadeniz'de gaz bulmaya devam etmeli, yerli ve milli savunma sanayii hamlemize hız vermeliyiz. Aksi halde Ukrayna gibi önce ABD ve NATO tarafından gaza getirilen, sonra yalnız başına ayının önüne atılan ülkelerden biri oluruz.
DERS 2:
Savaşlar artık iki saatte bitiyor. İstihbarat ile hedef belirleme, uydu ve casus uçaklarla bilgi toplama çok önemli. Eğer o hedefleri uzaktan vurma yeteneğiniz de varsa zafer çok kolay. Artık kara kuvvetleri sadece alınan yerlere bayrak dikmeye yarıyor. Atatürk bunu 100 yıl önce görüp, "İstikbal göklerdedir" demiş. Ayrıca yine 100 yıl önce yaptığı Montrö Antlaşması'yla bugünkü 3. Dünya Savaşı'nı önlemiş. Hem ülkesinin hem de dünyanın refah ve mutluluğunun formülünü ise dört kelimeye indirgemiş:
"Yurtta sulh, cihanda sulh..."
Ne büyüksün Atam...
Ukrayna'da televizyon yok mu?
Savaşın ilk saatlerinden beri kafamda aynı soru dolaşıp, duruyor: "Ukrayna medyası nerede?" Ülkeleri cehenneme dönmüş. Dört yanda insanlar ölüyor, binalar yıkılıyor. Ama oradan gelen haber ve görüntüler hep yabancı ajanslar ve orada bulunan diğer ülkelerin muhabirlerinden geliyor. Oysa savaşların yarısı artık propaganda ile kazanılıyor. Eğer ülkeniz haksız bir saldırıya uğramışsa, dünyada kamuoyu yaratmak en büyük silahınız olmalı. Bunun da yolu yazılı ve görsel medyanın gücünü kullanmaktan geçiyor. Oysa Ukrayna medyası yerine sadece sosyal medya çalışıyor.
Bana göre son yıllarda savaşın acı yüzünü gösteren en önemli görüntülerden biri, gönüllü olarak askere yazılan Ukraynalı bir babanın kızıyla otobüsün önünde vedalaştığı sahneydi. Hiçbir senaristin yazamayacağı, hiçbir yönetmenin çekemeyeceği bu duygu sağanağı pek çok insan gibi benim de beynime ve yüreğime kazındı. O görüntü bile bir amatörün cep telefonu sayesinde dünyaya ulaştı. Kim bilir orada daha ne dramlar yaşanıyordur? Ama Ukrayna medyası her nedense derin uykuda...
Gaf'let kürsüsü
Ukrayna'da insan hak ve özgürlüklerinin katledilmesine seyirci kalıp, sadece yaptırım ve kınama ile geçiştiren NATO, BM ve AB'nin ne kadar "içi boş" kurumlar olduğu ve sadece "kısaltmalardan" ibaret kaldığı açık seçik ortaya çıktı.
Zap'tiye
Filler tepişir, çimler ezilir. Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da görünen ve görünmeyen tüm kurşunlar gelip anaların bağrına saplanır.
Ne demiş?
"Ayıyla dansa kalkarsan, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir." (Rus atasözü)
Yorum Yazın