Her Ramazan ayı güzeldir, mübarektir, bereketlidir. Ama bu seferki hepsinden başka... Yüreğimizin bir köşesi, güller açıp bu güzelliği karşılamanın mutluluğunu ve heyecanını yaşarken, öte yarısı susuz kalmış gonca gibi boynunu bükecek. Çünkü depremin acıları daha çok taze. Bu yaraya mil çekecek kor bıçaktan mahrumuz henüz. Sele kurban verdiklerimizin bile teni kurumadı daha. Keşke millet olduğumuzu, bir olduğumuzu hatırlamamın daha kolay yolları olsaydı...
İşte o nedenledir ki, bu Ramazan yara saracağız, birbirimize el uzatacak, kol kanat gereceğiz. Sahurda, iftarda her yuttuğumuz lokma boğazımızda yumru olmasın diye, "Allah'ım, sen olmayanlara da nasip eyle" diye dua edeceğiz. Her ibadetimizin sonu şükre, sabra, tevekküle çıkacak. Üzerimizde bir dam olduğu, duvarımızın yerinde çadır bezi olmadığı için bol bol şükredeceğiz. Orucumuzu suyla açarken, suyun alıp götürdüğü hamile hemşireye ve kızına Fatiha yollayacağız. Çorbaya kaşık sallarken, deprem bölgesinde karton bardaktan çorba içerek sahur yapanlar da gıyaben soframızda olacaklar. Bu Ramazan'da "Fitremi, zekatımı, fidyemi nereye vereceğim?" diye çok düşünmeyeceğiz. Yönümüz de belli, adresimiz de... Bir afetzedenin dudağının köşesinde küçücük bir gülümsemeye bile vesile olmak, en büyük sevabımız olacak... Malum, bu Ramazan'a aynı zamanda seçimin gerilimiyle de giriyoruz. Sakın ola ki hırsların, menfaatlerin, siyasetin yol açtığı insani zaafların bu mübarek ayın ruhunu gölgelemesine izin vermeyelim. Kardeşlik ayının hakkını verelim. Önce bir yaralarımızı saralım, bağışlanalım, arınalım, sonra didişmek için çok zamanımız olacak.
Yalanın üssü Twitter
İki hafta önce uyarmıştım. Demiştim ki, "Sizlere naçizane tavsiyem, en kirli seçim oyunlarına karşı uyanık olun. Özellikle sosyal medyayı mantık ve vicdan süzgecinden geçirmeden tüketmeyin. Hani pandemi döneminde market poşetlerini sirkeli suyla silip öyle eve alıyorduk ya, hah işte sosyal medyayı da evinize dezenfekte etmeden almayın. Çünkü dışarısı mikrop kaynıyor."
O günden bugüne hemen her gelişme bu öngörümü doğruladı. FETÖ ve PKK trolleri Twitter üzerinden seçimi manipüle etmeye yönelik yalanlar yaymaya başladılar. Sahte anketler, düzmece skandallar, montajlanmış demeçler vs... Üstelik işin içinde Twitter'ın kendisi de vardı. Kurgulanmış algoritmalar nedeniyle bu soysuzların paylaşımları öne çıkartılıyor, defalarca kullanıcıların önüne geliyor, gerçekleri anlatanların haber ve yorumları ise gölgeleniyordu. Sonunda Twitter'ın sahibi Elon Musk da olayı itiraf edip, "Algoritmalarımızda sorunlar olduğunu biliyor ve düzeltmeye çalışıyoruz" demek zorunda kaldı.
Aman diyeyim, Twitter'ı akıl eleğinden geçirmeden tüketmeyin!
Depremde çocuklarınızı boğmayın
Bugün önemli bir "depremde sağ kalma" tekniğini daha sizlerle paylaşacağım. Bilgiyi, günlerce deprem bölgesinde çalışan kurtarma ekiplerinden aldım.
Ebeveynlerin deprem sırasında ilk yaptıkları iş, canlarından çok sevdikleri çocuklarının üstüne kapanarak, onları korumak. Ama bu "refleks" son derece dramatik sonuçlar doğuruyormuş. Konuştuğum uzmanlar, pek çok çocuğu, sağ kalan anne ve babalarının bedenleri altında boğulmuş halde bulduklarını söylediler. Asıl yapılması gereken ise çocuğun üstüne kapanmak değil, cenin pozisyonu alarak onu da karnımıza doğru çekip, aynı pozisyonu almasını sağlamak ve özellikle de kafasını koruma altına almak olmalı. Aklınızda bulunsun.
Gaf kürsüsü
"Rus ve Belaruslu sporcuları olimpiyatlarda görmek istemiyorum" diyen Kanada Spor Bakanı Pascale St-Onge'a bir muhabir, "Irak'ı, Afganistan'ı işgal eden ABD ve Filistin'i işgal eden İsrail'in sporcuları için de bunu istediniz mi?" diye sorunca, Bakan çareyi, kendini asansöre kapatmakta buldu.
Zap'tiye
Altılı masaydı, sofraya dönüştü. Başına da Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu adında iki garson tahsis edildi.
Ne demiş?
"Bazılarının eşi öldüğünde onun için gün bir daha doğmaz." (Atv'nin dizisi Ben Bu Cihana Sığmazam'da Cezayir'in sözü)
Yorum Yazın