Bu havalar nasıl havadır ahali?

Kesin olan şu, bu havalar bizim havamız değil ki, bir türlü ritim tutturamıyoruz.

Haziran'ın ortasında, Ankara'da sele kapılarak üç canımız gitmiş!

Kütahya Lütfiye Köyü 'nde fırtınadan yüzlerce çam ağacı devrilmiş, tarlalar sökülmüş!

Köylü dayı, "67 yaşındayım ben böyle bir şey görmedim, duymadım" diyor.

Dün, Ankara'da okullar tatil oldu, ben yarı yoldan dönmek durumunda kaldım, oysa havanın günlük güneşlik olduğunu söyledi, Ankaralılar!

Son bir kaç haftadır, Anadolu'dan pis bir duman yükseliyor!

Buğday, arpa tarlaları tuhaf bir şekilde yanıyor!

Son 15 günde, 337 dönüm buğday tarlası yanmış!

Türkiye bir yandan da dünya aç kalmasın diye, Rusya Ukrayna arasında mekik dokuyor, Ukrayna limanlarında mahsur kalan ağzına kadar buğday dolu tankerler çıkabilsin diye...

Şunun şurasında birkaç ay içerisinde, o gemiler limanlardan çıkmazsa, o buğdaylar filizlenecek, tarlalarda ekilen buğdaylar da tarlalarda çürüyecek!

Bir yanda ambarlarda tarlalarda çürüyen buğday, diğer yanda bir lokma ekmeğe muhtaç milyarlar!

Ya seneye...?

Ya bir sonraki seneye...?

Ne zaman kıtlık söylentisi başlasa 2000'li yıllardaki, "Küresel Kriz" gelir aklıma; Arjantin'de bir market yağmalanıyor, omuzunda bir hayvan budu olan bir adamın omuzuna bir satır iniyor ve düşen budu arkadan gelen, kapıp gidiyor!

O zaman para krizi vardı, buğday da vardı.

Şimdi, para olsa da alacak ekmeğin olmamasından bahsediyorum!

Ne tuhaf!

Babaannem seferberlikte, süpürgelik tohumunu öğütüp ekmek yaptıklarından bahsederdi!

Trablusgarp, Balkanlar, Yemen, Çanakkale, Milli mücadelede neferin çantasında Anadolu'nun tarhanası vardı!

Anadolu'nun şeker pancarından üretilen şekerlerle yendi, Anadolu insanı sıtma hastalığını!

İlk tohum, bu Anadolu toprağına düşmüş, korkmayın bizi aç bırakmaz.

Lakin, ilk kardeş kanı da bu topraklara düşmüş!

İşte, buna dikkat...!

Hem de çok, ama çok dikkat...!

Çok kan döküldü, bu bereketli Anadolu toprağına...!

Hem de kardeş kanı!