Hıncal Uluç

Hıncal Uluç

Mail: jdgklgkd@homail.com

Bravo TRT Müzik!.. İşte bu!..

Durup dururken mesajlar yağmaya başladı, cebime.. Aileden.. Kardeşlerden.. Önce Kemal.. Sonra Serpil.. Hatta bana bugüne dek bu konuda tek mesaj atmayan Öcal Ağbimden..
"TRT Müzik'te şu program var, şu gün şu saatte. Haberin olsun.."
"TRT Müzik'te yeni bir program başladı. Harika.."
"TRT Müzik'te bir yığın yeni program var. Hepsi çok güzel.."
Önce aldırmadım. Çünkü TRT Müzik'ten umudumu kesmiş, açmaz olmuştum. Sabah kahvemi içerkenki gazetemi okuma sırasında ve asıl öğleden sonraki ortalama 3 saatlik okuma saatlerimde TRT Müzik hep açık olurdu.
Evde sessizliği sevmem bir.. Loşluğu sevmem iki.. Hele de okurken. Fonda bir müzik olmalı.. Salon da ışıl ışıl.. Okurken gündüzleri bile iki spot lambası tepemde yanar, öylesi..

Müziğin sesi ve o ışıklar ruhumu aydınlatır, keyfimi yukarda tutar..
Ama TRT Müzik giderek keyfimi kaçırmaya başladı.. 24 saat klip yayınlayan televizyon, durmadan tekrar yayın yapar mı?.
Nasreddin Hoca, "Eski ayları kırpar kırpar yıldız yaparlar" demiş. Bunlar TRT'nin o bitmez tükenmez arşivinden kırpmaya dahi üşeniyorlar ve nasılsa yaptıkları bir kırpığı on defa yayınlıyorlar..
Takıldım ya. Bakmaya başladım. Baktıkça, TRT'nin, vergileri ile o yayınların masrafını ve o TRT Müzik çalışanlarının maaşlarını ödeyen tam 81 milyon insanı eşek yerine koymalarına tahammül edemedim.
Abartmıyorum.. Tam 81 milyon.. Yeni doğmuş, kuvözdeki bebekler, yoğun bakımda bitkisel hayat yaşayan beyni durmuş yaşlılar dahil herkesten, ama herkesten vergi alıyor TRT.
O bebeğin kuvözünü ısıtan ve aydınlatan elektrikten komisyon alıyor. O yaşlının nefes almasını sağlayan makinenin kullandığı elektrikten komisyon alıyor. Hayatında televizyon görmemiş köylünün evindeki 60 mumluk ampulü yakan elektrikten komisyon alıyor..
Bu ülkede televizyon vergisini ödemeyen hiç ama hiç kimse yok..
Şu TRT Müzik yazısını yazarken bile TRT Müzik dahil, adında TRT olan her ama her kurumun masraflarını ve maaşlarını ben ödüyorum, bilgisayarımın kullandığı elektrik üzerinden.. Öyle bir yasası var TRT'nin..
Sebep!. TRT Anayasal bir kamu kuruluşu..
Kuruluş amacı, halkın sadece eğlence ve dinlencesine hizmet etmek değil. Bilgi, kültür, sanat seviyesini yükseltmek ve haber alma hakkını tarafsız ve kusursuz kullanmasını sağlamak.
Bunları yapmak için yayınlarında reytingi değil, bu kutsal amacı düşünsün diye, reklama, yani reklamı getiren reytinge ihtiyacı olmasın diye, bu kamusal gelir kaynağını düşünmüş, kanun koyucu.. "Özel TV'lerle rekabet yapmaya ihtiyacı olmasın ki, ekrana palavraları değil, izleyeni geliştiren programları getirsin" demiş.
Demiş de ne olmuş?.

İşte bu.. Klip programları bile halkı hiçe sayıyor..
TRT Müzik kadrosu, bir programı kesip kırpıp yapıyor. Bir yayınlıyor, 40 sırtüstü yatıyor. Çünkü o program 40 tekrar.. Yeni hiçbir şey yok.. Pardon var..
Belli kişilere verilmiş haftalık özel programlar çekilip yayınlanıyor. O belli kişiler, geri kalan her programda bir şekilde yer alıyorlar..
Programın adı değişiyor, bunlar bir şekilde o adı değişik programda da yer alıyorlar..
"Nedir bu rezillik?. Bu torpilin sebebi ne" dedim..
Ben bu ülkenin ilk TRT muhabir ve yazarlarının başında gelirim. TRT açıldı. Ben Cumhuriyet'te TV sayfası hazırlamaya başladım öylesi. Her hafta çarşamba günleri TRT binasına gider, tüm servisleri dolaşır, haberleri çıkarır yazar, sonra da eleştirilerimi sıralardım. Bu yüzden daha o günlerden bazı kişilere, nasıl ve niçin torpil yapıldığını iyi bilirim..
Turgut Özal'ın "Benim memurum işini bilir" lafı özetledi her şeyi ya.. O devirde vardı da, bu devirde neden olmasın?.
Yazdım.. Bana haber sızdırdılar..
"Bunlar için Beştepe'den, yukarılardan emir geldi. Hıncal üstlerine gitmesin. Onun için izin olmaz.." Yahu Beştepe'den kim, "Şunu değil, bunu çalın" diye TRT'yi arar?. Böyle bir şey gizli kalır mı?. Mümkün mü?.
Ama şöyle bir şey mümkün..
ekranı parselleyen üç dört kişi, "Benim arkamda Beştepe var" derse, TRT'de hiç kimse bunu soruşturmaya cesaret edemez..
Ya sahiden varsa..
O zaman "Bana ne" der, omuz silker, onu her programa koyarsın..
Bunların hepsini defalarca ama defalarca yazdım. Hatta TRT'nin Başkan Yardımcılığı'na bağlı olduğunu öğrenip o makama da açık mektup yazdım.
Tek satır cevap veren, arayan, soran olmadı..
Baktım. Gazetelerin TV yazarlarının da umurlarında değil. O akşam kendi guruplarının kanallarında hangi dizide neler olacak, onları yazıp köşelerini kapıyorlar..
Ben de yazmaz oldum. Sinirlenmemek için de TRT Müzik'ten vazgeçip, yabancı müzik kanallarını açmaya başladım, okuma saatlerimde..
Taa ki, bu mesaj yağmuruna kadar..
TRT'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü değişti ya.. Demek TRT Müzik'te bir yansıması olmuş yeni atamaların. Ben de bakmaya başladım..
Gerçekten birbirinden nefis yeni programlar..
Ve görüyorsunuz.. Hemen her program yeni ve hemen her program üzerinde emek var..
Mesela herhangi bir programda, gene eskisi gibi bir klip yayınlanıyor. Ama bu klip eski, ne bileyim 30 kırk senelik falansa, TRT arşivinden seçilmiş, iki önemli yenilik var..
Bir klibin üzerine, o şarkıyı ve solistini tanıtan bilgiler bindiriliyor. Emek harcanıyor yani. Sebep..
Seyirciye saygı ve hizmet.. Eskiden olmayan şey.
İkincisi.. Eski TRT yayınları, o eski TV'lerinizi hatırlayın. Kareye yakındı. 4/3 oranındaki boyutlarıyla..
Bugün bu oran 16/9 oldu. Yani iyice yatık bir dikdörtgen..
Şimdi kareyi, dikdörtgen gibi yayarsan görüntüdeki solistler de yayılıyor. Boyları kısalıyor, enleri genişliyor.. Dünya güzeli o assolistler mesela, bodur, tıknaz, koca popolu, kalın belli yaratıklara dönüşüyorlardı.
Şimdi o 4/3 çekilmiş arşiv klipleri oynatılırken, ekran bölünüyor. Bir yanında 4/3 oranında eski TV boyutunda arşiv klibi. Kalan yan tarafta, o klip hakkında yazılı bilgiler..
Özellikle Siyah Beyaz ve Hey Gidi Günler programlarında..
Arşivden, kaldırılmış. Yerine çok daha güzelleri konmuş. Hiç takıntısız programlar.. Bir zamanlar arabeski yasaklayan TRT şimdi "Arabesk Projekt" diye harika bir program yapıyor, iyi mi?.
Yukardan torpilliler(!) aynen devam, ama yeni torpilliler(!) de var. Mazhar Alanson, bol müzikli bir talk şov yapıyor mesela.. Piyanoda büyük usta, müzik adamı, aranjör, şef Turhan Yükseler olarak.. İlkini izledim. MFÖ'nün M'si ve F'si beraber yani.
Bayıldım..
Tavsiyeleri kardeşlerden gelen programlara da bayıldım.. Ben salonda iken açık olan kanalı yeniden TRT Müzik yaptım..
"Yeni.. Yeni.. Yeni.." Bayıldım. Eleştiride özgür olan, alkışı da bilmeli, teşekkürü de..
Yeni TRT Müzik'e ve bu yayınlarda emeği geçen herkese teşekkür kere teşekkür..
Dün (önceki gün) günlerden salıydı. Öğleden sonra, gazetelerimi okumaya başladım, salon orta masasının üzerindeki apartman kulesinin başına geçip.. Geçen hafta cumadan başlayarak, cumartesi, pazar (Ki ekleriyle beraber), pazartesi ve salının gazetelerini dört saatte devirdim. Beş günlük gazete birikmiş..
Suçlusu TRT Müzik.. Salondaki divana uzanırken, TRT Müzik'i açıp, gazetelerin olduğu masayı başucuma çekiyorum ya.. Her defasında TRT Müzik'e takılıp, elime bir tek gazete alamamışım.. (Allah'tan kendi gazetemi mutlak okuma prensibim değişmemiş de, bizimkiler birikmemiş.)
Yani, yeni TRT Genel Müdürü Sayın Mehmet Zahid Sobacı.. Sizden şikâyetçiyim.. Geldiniz her şey değişti. Ben şimdi TRT Müziği fon müziği gibi dinlemeye değil, kapılıp, esas işimmiş gibi seyretmeye başlayınca, gazetelerim birikmeye başladı.. Ne zaman okuyacağım, gazete, dergi ve hatta kitaplarımı..
Sayın Sobacı, görüyorsunuz, insan oğlunu memnun etmek mümkün değil..
Yapsan bir türlü, yapmasan bir türlü..
Ama siz beni boşverin. 81 milyonu düşünün.. Yapın.. Daha iyisini yapın!. Hep daha iyisini..
Teşekkürler.. Tekrar kere tekrar teşekkürler!.
(TRT Müzik'in logosu da değişti. Eskisi daha güzeldi bence.. Hatta ondan da eskisi, Yücel Yener devrinde yapılan TRT logosu, gelmiş geçmiş en güzeliydi. Yeni gelenler yeni logoya meraklı, değiştiriyorlar, ama her defasında düşüyor. İkincisi.. Logo öyle zırt pırt değişmez. Kurumun sembolü, simgesidir çünkü.. Kurumun ağırlığı ve güvenilirliğinin simgesidir, değişmeyen logo.. Her gelenle değişen logo, markalaşır mı, güven verir mi?. Ağırlığı olur mu?. Saygın olur, sayılır mı, oyuncak gibi atılan, yenisi yapılan şey?.)

***


YENİDEN ENKA AÇIKHAVA'DA...
Yıllardan beri Şarık Ağabey'i anarak, ona dualar ederek gittiğim, yaz gecelerimi güzelliklerle dolduran ENKA Açıkhava'daydım, salı akşamı.. Ankara'dan gelen kardeşim Kemal ve eşi Nükhet'le birlikte..
Girişin önünde arabadan inerken ordaki son gecemi hatırladım..
15 Temmuz gecesiydi.. Sahnede Yeni Türkü vardı. Ara verildi ama, tribünler kıpır kıpırdı. Herkesin elinde telefon. Fısır.. Fısır..
Bir şeyler oluyor.. Ara bitti. Yeni Türkü geldi sahneye.. Derya "Bir şeyler oluyor. Zaten görüyorsunuz, tribünler nerdeyse boşaldı. Biz de final şarkımızı okuyup programı kapıyoruz" dedi ve şarkıya girdi..
"Haber düştü devlete de.." Haber hem de nasıl düşmüştü, biliyorsunuz.. Ardından pandemi ve yasakları derken, ENKA ancak bu sene ağustos sonunda açılabildi. Ben de Ankara'dan gelenleri alıp yollara düştüm..
"Tuluğ Tırpan ve Arkadaşları" adına daha çok yakışan bir konser.. Tuluğ piyanoda.. Müthiş davulcu, adına Yamaha'nın özel davul yaptığı Volkan Öktem ve ilk defa izlediğim genç basçı Eylem Pelit, 4 ayrı türden soliste eşlik edecekler.
İlk gencecik Selin Körükoğlu geldi. 2001 doğumlu. Çok şirindi sahnede.. Sonra Aşkın Arsunan'ın o unutulmaz caz orkestrasının solisti Derya Tarhan, harika Latin, Brazil cazıyla tribünleri ayaklandırdı.
Sonra, ben ilk defa izliyorum. maNga'nın (Editörüm düzeltmez inşallah. Böyle yazılıyor adları..) Ferman Akgül, ünlü halk ozanlarının, bu arada dedesi Aziz Üstün'ün deyişlerini, Tuluğ'un düzenlemeleriyle söyledi. Hele dedesinin türküsü nefisti. En son da Fatma Turgut geldi. Ünlü bir rock'çımızmış. Onu da ilk defa görüyorum.
Finalde sanki benim için özel yapılmış.. Dördü birden geldiler, sahnedeki Üçlü'nün önüne ve hep birlikte Derya Tarhan'ın bir kere daha hit yaptığı o ünlü, çok ünlü Veysel'i söylediler..
"Uzun ince bir yoldayım.."
Gecenin en güzeliydi.. O Yedili'ye bir de tribün korosu eşlik edince..
ENKA Yaz Geceleri devam ediyor. Benim size tavsiye edeceğim ilk etkinlik 9 Eylül Perşembe gecesi Borusan Kuartet..
Esen, Nilay, Efdal ve Çağ, harika bir Yaz Gecesi repertuvarı yapmışlar. Kısa kısa 11 parça.. Sarıkamış Türküsü var mesela. Çağ söyleyecek bir de türküyü. Sultani Yegâh Sirto ve Nihavent Longa coşturacak. Piazzolla'nın ve Şostakoviç'in neşeli parçaları arada..
"Klasik" adından korkmayın sakın. Tam bir neşe ve keyif gecesi..
Ardından Cem Davran ve arkadaşları 14 Eylül Salı "Üçü Bir Arada" adlı oyunu sunacaklar.
21 Eylül'ü mutlak not edin.. Üç büyük isim bir arada..
Marguerite Duras yazmış.. "Yeni Bir Şarkı.."
Melis Birkan ve Caner Cindoruk da oynuyorlar. Kaçırmayın derim
Tüm yaz programı ve daha geniş bilgiler için tıklayın.
www.enkasanat.org

***


TEBESSÜM
İki sıkıntıdan patlamış uykulu krupiye, Las Vegas'ın zar masalarından birinin başında beklerken sabaha karşı çok ama çok güzel bir genç kadın gelmiş.
Elindeki 10 bin dolarlık iki fişi masaya koymuş. "Bu 20 bin dolar benim son param. Sizce mahzuru yoksa bana şans getirdiğine inandığım bir şey yapacağım. Zarları topless atacağım" demiş. Krupiyeler ses çıkarmayınca, zaten askısız büstiyerini beline kadar sıyırmış. Zarları almış, çalkalamış, fırlatmış. Zarlar karşı duvara çarpıp geri gelmişler, dönmüşler ve durmuşlar.
Kadın haykırmış.. "Evet.. Evet.. Kazandım. Kazandım.." Zarları almış öpmüş önce.. Sonra iki krupiyeye de sarılmış, öpmüş. Sonra kazandığı fişleri yanda duran kovaya doldurmuş ve gitmiş. Krupiyeler birbirlerine bakmışlar. Nihayet biri sormuş.
"Yahu ne attı bu kadın?."
"Ben bakmadım ki?. Sen bakıyorsun sandım!."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
Ah eylül!. Sen, ruhumu uyandıran mevsimin giriş kapısısın!. Peggy Toney Horton

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar