Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması üzerine sert bir tartışma ortamına girdik. Bir yanda kutuplaşma, diğer tarafta eylemler nedeniyle asıl tartışmamız gerekeni tartışamıyoruz. Oysa yüzde 1’lik, yüzde 2’lik dilimlerde Türkiye’nin en parlak öğrencilerini alan Boğaziçi Üniversitesi bir süredir ciddi bir gerileme içinde. Boğaziçi’ne gönül veren öğretim üyelerinin üzerinde kafa yorması gereken bir tablo duruyor önümüzde.
Boğaziçi eylemlerinin devam ettiği, birilerinin Boğaziçi üzerinden yeni bir Gezi çıkarmak için çaba gösterdiği bir zeminde, benim çığlığımın duyulmayacağından eminim. Ama Boğaziçi Üniversitesi gibi dünya standartlarında kaç üniversitemiz var? Sesimi kimse duymazsa duymasın. Ama karanlıkta bir mum yakmaya çalışacağım.
Boğaziçi Üniversitesi’nin LGBT ile DHKP-C, TKP-ML gibi terör örgütlerinin içine sızdığı eylemlerle, Kâbe resmine hakaretle değil, bilimle anılması gerekiyor. Çünkü Oxford da Harvard da Yale de terör örgütleriyle aynı fotoğraf karesinin içine girmek istemezler. Peki Boğaziçi bunu hak ediyor mu?
Boğaziçi Üniversitesi’nin dünya üniversiteleri sıralamasında yerine iki uluslararası, bir de ulusal veri ışığında bakacağız
THE VERİSİ
Times Higher Education sıralamasına bakıldığında Boğaziçi Üniversitesi son 5 yıldır adeta paraşütle yere çakılıyor.
2015 yılında 139. sıradayken 2021 yılındaki yeri 601-800 aralığında.
Elbette ki bu 2015 yılından birkaç gün önceden başlayan bir gerilime süreci.
2015 yılında 139. sırada olan Boğaziçi, 2016’da iki katından fazla bir düşüş yaşamış. 2016 yılında 401-500 aralığına gerilemiş.
2017 ve 2018 yıllarında da aynı sıralamada yer alıyor. Bu durumun düzelmesini beklerken, tam aksine, Boğaziçi 2019 yılında 501-600 sıralamasına düşüyor.
2020 ve 2021 yılında da gerileme artarak devam ediyor. Türkiye’nin övünç kaynağı olan Boğaziçi 601-800 sıralamasına geriliyor.
PEKİ QS’TE TABLO NASIL?
Bir diğer uluslararası kriter olan Quacquarelli Symonds’taki sıralamada da bu gerileme çok net bir şekilde yer alıyor.
2015 yılında QS’te 399. sırada iken, 2021’de geldiği yer 651-700 aralığı oluyor.
2015 yılında dünya sıralamasında 399’da yer alan Boğaziçi, 2016’da 441-450 aralığına geriliyor.
Ve üzücü olan, her yıl bu gerilemenin artarak devam etmesi.
2017’de 471-480 aralığındayken, 2018 yılında 491-500 sıralamasında yer alıyor.
2019’da 571-580 aralığında kendine yer bulan Boğaziçi, 2020 ve 2021 yıllarında ise 651-700 aralığına geriliyor.
ODTÜ’NÜN VERİLERİNDE DURUM NE?
Yurtiçi verilerinde de parlak bir durum söz konusu değil. ODTÜ’nün takip ettiği URAP sıralamasında da bu gerileme net bir şekilde görülüyor.
URAP listesinde 2015 yılında 575. sırada yer alırken, 2021 yılında neredeyse tam iki katı bir düşüşle 1096. sıraya gerilemiş.
2015 yılında URAP listesinde 575 sırada yer alan Boğaziçi, 2017’da 612’ye, 2017’de ise 671. sıraya gerilemiş. İlginç olanı, gerilemenin artan bir hızla devam etmesi. 2018 yılında 699, 2019’da ise 809. sırada yer almış. 2020 yılında 1019. sırada kendine yer bulan Boğaziçi, 2021 yılında ise 1096. sıraya gerilemiş.
BAŞKA BOĞAZİÇİ YOK
Hacettepe’nin, ODTÜ’nün ciddi bir sıçrama içinde olduğu bir dönemde Boğaziçi ciddi bir gerileme içinde. Beni asıl üzen ise bu. Bu yüzden Boğaziçi için tehlike çanları çalıyor.
Başta Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri olmak üzere, işin bir de bu yüzüne bakalım. Çünkü başka Boğaziçi yok.
KILIÇDAROĞLU’NUN SORUNU HANGİSİYLE?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’la mı yoksa demokrasiyle mi, tam anlamış değilim.
15 Temmuz’da darbe oldu. Kılıçdaroğlu, “kontrollü darbe” dedi. Darbe yapan FETÖ’yü değil, darbeyi püskürten Erdoğan’ı suçladı.
‘SÖZDE CUMHURBAŞKANI’ DEDİ
15 Temmuz’da darbe oldu. 5 gün sonra OHAL ilan edildi. Türkiye’nin geçmişinde zaman zaman sıkıyönetim ve OHAL’le yönetilmesine; İnönü, Ecevit, SHP ve CHP dönemlerinde sıkıyönetim ya da OHAL ilan edilmesine rağmen Kılıçdaroğlu, “Asıl darbe 20 Temmuz’da yapıldı” dedi.
Erdoğan, 24 Haziran 2018 seçimlerinde kendisinin iki katından fazla oy alıp, 26 milyon vatandaşın oyuyla Cumhurbaşkanı seçildiği halde, “Sözde Cumhurbaşkanı” dedi.
TEHLİKELİ KENAN EVREN BENZETMESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin darbe anayasası ile yönetilme ayıbına son vermek için yaptığı yeni anayasa teklifine ise “Kenan Evren’in kafasından senin ne farkın var” diye yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu ya darbenin, darbe lideri Kenan Evren’in ne olduğunu bilmiyor ya da milli irade ile bir sorunu var. Çünkü milli iradenin ürünü olanlarla, darbe ürünlerini birbirine karıştırıyor.
BU MUHALEFETLE ANAYASA ZOR
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, yeni anayasa çağrısında bulundu ama bu muhalefetle yeni bir anayasa yapılması mümkün değil. Dün Akşener ile Kılıçdaroğlu’nu izledim. Himalaya Dağları bize ne kadar uzaksa, muhalefet de AK Parti ile yeni bir anayasa yapmaya o kadar uzak.
MUHALEFETİN ORTAK ANAYASA PLATFORMU
Muhalefet partilerinin görüşme trafiğinin temelinde yeni anayasa çalışmaları vardı. Kılıçdaroğlu, parlamenter sistemi esas alan yeni anayasa için muhalefetin ortak bir platform oluşturulması için çalışıyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ Mİ DEDİNİZ
Yeni anayasanın püf noktasını cumhurbaşkanlığı seçim sistemi oluşturuyor. Çünkü bu ülkede darbeler cumhurbaşkanı olmak için yapıldı. Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle birlikte vesayet odaklarının müdahale imkânı ortadan kaldırılmış oldu. Muhalefetin parlamenter sistem önerisinde ise tekrar eskiye dönülüyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDEN ÖRNEKLER
Eski demek, ne demek?
1)Prof. Dr. Ali Fuat Başgil cumhurbaşkanı adayı olduğunda 27 Mayıs’çılar onu başbakanlığa çağırıp, “Boş mezar yerleri hazır” diye tehdit edip adaylığını çekmesini ve Ankara’yı terk etmesini istediler. Başgil değil Ankara’yı, Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
2) 12 Mart’ta Faruk Gürler’in cumhurbaşkanı seçilmesi için Meclis’in üzerinde jet hızını aşan uçaklar uçuruldu. Ecevit, “Kuliste yürürken generaller omuz atıyordu” demişti.
3) Demirel, “12 Eylül darbesi Kenan Evren’i Çankaya’ya çıkarmak için yapıldı” dedi ama çok kan aktı.
4) Abdullah Gül, Meclis’te Cumhurbaşkanı seçildiği halde 367 kararı ile iptal edildi. Aynı gün 27 Nisan e-muhtırası verildi.
5) Önceden cumhurbaşkanı seçerken “Asker ne der” deniliyordu. Şimdi ise “Millet kimi seçer” diye soruluyor.
Bu bile başlı başına bir devrim.
Yorum Yazın