Özal’ın tenkit edilecek yönleri vardı. Körfez Savaşı’ndaki fazla Amerikancı tutumu gibi. ANAP’taki yolsuzluk söylentilerinin üzerine gitmemesi gibi. Ama Özal, 12 Eylül’ün baskıcı ortamından sonra bir zihniyet devrimi gerçekleştirdi. Türkiye’yi dışa açtı. AB’ye tam üyelik başvurusunu yaptı. 141-142 ve 163. maddeleri kaldırdı. Komünizm ve şeriat suçlamasıyla solcuların ve dindarların cezaevlerinde çürümesinin önüne geçti.
ÖZAL, ASKERİ VESAYETİ GERİLETTİ
Askeri vesayetle mücadele etti. Seçilmişleri protokolde hak ettiği yere getirdi. Başbakan’ı 8. sıradan alıp cumhurbaşkanı ve meclis başkanından sonra üçüncü sıraya yerleştirdi. Demirel’in deyimiyle, “70 sente muhtaç olan” Türkiye’de doları yasak olmaktan çıkarıp, Türkiye’ye savunma sanayiyi, ihracatı öğretti.
TÜRK HALKI ÖZAL’I ANLADI
Özal’ın vefat yıldönümünde Semra Özal, “Türk halkının büyük bir bölümü yaşarken de onun kıymetini bildi, gereken değeri verdi” derken haklıydı. Türk milleti kutuplaşmaları ortadan kaldırıp dört eğilimi birleştiren, Türkiye’ye değişimi öğreten, vizyon sahibi Turgut Özal’ı sevdi ve destekledi. Özal’ı en az ailesi ve partisi ANAP anladı. Gereksiz şeylerle Özal’ı yıprattılar.
TÜRKİYE EL DEĞİŞTİRDİ
12 Eylül yönetimi ve statüko Özal’la mücadele edemeyeceğini anlayınca Demirel’in önünü açtı.
Özal’ın vefatından sonra Türkiye adeta el değiştirdi. Değişimci, reformist, Batı’ya açık Türkiye gitti. Yerine statükocu bir Türkiye geldi. O Türkiye bizi 90’lı yılların terör cehennemine ve 28 Şubat’ın başörtüsü yasaklarına sürükledi.
DEMİREL TARZI MUHALEFET
Demirel, Özal’la mücadele ederken onun değişimciliğiyle, vizyonuyla, serbest piyasa ekonomisiyle mücadele etmedi. Özal’ı ve ANAP’ı geçim sıkıntısı, traktörüne haciz gelen köylü, çocuğu işsiz olan baba, işyerine haciz gelen esnaf üzerinden vurdu. Tütün üreticisine, “Onlar ne verdilerse ben 5 lira fazlasını vereceğim” dedi. Traktörüne mazot koymakta zorlanan çiftçinin, geçim sıkıntısından bunalan halkın, iflas eden esnafın umudu oldu. “Kurtar baba” denildi. Kurtar baba denilerek geldi ama Türkiye’yi daha beter batırdı. Ancak siyasette bazen küçük görünen sorunlar büyük sonuçlar doğurabilir.
ANAP ÖRNEĞİ İYİ İNCELENMELİ
Şimdi Erdoğan’ın Türkiye kazanımlarının önünü kesmeyi hedefleyen, Türkiye’nin rotasını eski Türkiye’ye çevirmek isteyen muhalefetin Demirel taktiğini izlediğini görüyorum. O nedenle AK Parti’nin, ANAP örneğini iyi incelemesi gerekiyor.
TÜRKİYE KUTUPLAŞIYOR
Türkiye’nin sorunları var. Özellikle ekonomi ve işsizlik can yakıyor. Uzun süren pandemi kısıtlamalarının ekonomik ve siyasi etkileri her geçen gün artmaya başladı. Ama daha önemlisi Türkiye kutuplaşıyor. Türkiye geriliyor.
‘ÇARE ERDOĞAN’ DİYOR
Demokrat Parti’nin “yeter, söz milletindir” dediği, Özal’ın dört eğilimi birleştirdiği, AK Parti’nin erdemli siyaset yürüyüşünü başlattığı dönemlerde değiliz. Ama millet bunalmış durumda.
Millet çözümü yine AK Parti’den bekliyor, çare olarak Erdoğan’ı görüyor. Ama çözüm bulamazsa yeni arayışlara girebileceğinin de sinyalini veriyor.
Erdoğan güçlü bir lider. Türkiye’yi içinde bulunduğu bu durumdan çıkaracak durumda. Çok tartışılan MetroPOLL’ün anketinde bile millet muhalefetin ekonomiyi daha yöneteceğine inanmıyor. Çare olarak Erdoğan’ı görüyor.
YENİ SİYASETE İHTİYAÇ
TÜrkiye’yi içinde bulunduğu gerilim ortamından çıkaracak yeni bir siyasete, yeni bir tarza ihtiyaç var.
Zamanın ruhu yeni bir siyaset istiyor.
Yusuf Akçura’nın “Üç Tarz-ı Siyâset”inden esinlenerek, “yeni bir tarz-ı siyaset” diyorum.
Erdoğan, Sultanbeyli’de Mahruze Teyze’yi giderken çocuklar, “Tayyip Dede” diyor, vatandaşlar, “Başkanım çaya bekleriz” diye sesleniyor.
Tayyip Erdoğan, millet demek.
Bu gerilimi ortadan kaldıracak, muhalefetin kutuplaştırıcı siyasetini boşa çıkarabilecek hamleyi ancak Erdoğan yapabilir.
YENİ SİYASETİN ESASLARI
Yeni siyaset tarzı samimi olmalı. Merhametli olmalı. Kucaklayıcı olmalı.
Yeni siyaset kerim siyaset olmalı.
Zaten insani olmayan siyasi olmaz.
ERDOĞAN NEYE TEPKİ GÖSTERDİ?
Küçük bir konu ortaya atılıyor. Sonra bu gündem haline geliyor. AK Parti ilk başlarda bunu önemsemiyor ya da önemini fark etmiyor ama sonra bir bakıyorsunuz ki, o konu ciddi bir gündem maddesi olmuş.
Son dönemlerdeki ‘128 milyar’ tartışmasından bakın, içki konusundan çıkın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin en yetkili karar organı olan MYK’da bu duruma tepki gösteriyor.
“Önemsemediğimiz meseleler, cevap vermeye gerek duymadığımız konular büyüyor. Bunlara cevap vermeliyiz. Bunlara zamanında cevap vermek lazım. Bunların gündem oluşturmasının önüne geçmemiz lazım” diyor.
Erdoğan doğru söylüyor.
Siyaset her zaman olgular üzerinden değil, çoğu zaman algılar üzerinden yapılıyor.
Siyaset bir ölçüde algı yönetimidir.
Siz gerçek öyle değil, deseniz de kitlelerin algısı farklı yönde oluştuysa onu değiştirmek mümkün olmuyor.
ALPASLAN KUYTUL VE ‘PAMUKÇU HOCA’ KONUSU
Alpaslan Kuytul’un avukatlarını destek talep etmek için geldikleri CHP Grup Başkanvekili’nin odasında tanımıştım.
Her ramazanda da camilere yönelik eylemleriyle kendilerini Türkiye’ye tanıtıyorlar.
28 Şubat’ın Aczimendileri gibi.
Her 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda otobüslere doldurulup Ankara’ya getirilirler, Anıtkabir civarında uzun sakalları, cübbeleri ile asalarına vurarak dolaştırılırlardı.
Gereken fotoğrafı verdiklerine inanılınca göstermelik bir operasyonla toplanıp, şehir dışına çıkarılırlardı.
Alpaslan Kuytul’un ekibi ise Diyanet’in imamlarının arkasında namaz kılmayı reddediyor ama her ne hikmetse pandemi nedeniyle camilerde teravih namazı kılınmadığı zaman bunlar teravih namazı kılmak için camilerin önünde toplanıyorlar. Maksat teravih değil. Cami istismarı.
Camilerde toplu halde namaz kılma yasağı kalkınca bunları cami civarında görmek mümkün değil.
Bu selefi grup Gaziantep’te büyük gruplar halinde itikâfa girmek için camilere girdi.
Onlara gazla müdahale edildi. O şekilde müdahale edilmesi doğru değildi. O müdahaleyi yapan bekçi açığa alındı. Ama onlar camide arbede görüntüsüyle amaçlarına ulaştılar.
Bunlar cami istismarı, din istismarı yapan selefi bir grup. En büyük zararı İslam’a veriyorlar.
KÜLLİYE’DE TOPLANTI
Bir de alim sıfatıyla zarar verenler var.
Ayasofya imamı olarak İslam’ı sevdirmesi beklenirken adı ‘pamukçu hoca’ya çıkanlardan söz ediyorum.
Alpaslan Kuytul’culara camide biber gazlı müdahale ile Ayasofya’nın eski imamı Mehmet Boynukalın’ın “pamuk” göndermesi AK Parti MYK’da gündeme geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, camide onlara müdahale şekli yanlıştı. Onların yaptığı da yanlıştı. İkisi de yanlış diyor. Dini meselelerde siyasetin değil, Diyanet’in konuşması gerektiği üzerinde duruluyor. Erdoğan, önümüzdeki hafta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Diyanet’le bir toplantı yapılması talimatını veriyor. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bir çaba içinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kapsamlı bir toplantı yapılarak, bu konular ele alınacak.
ERDOĞAN’IN YÜZÜNÜ BURUŞTURDUĞU AN
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Mehmet Boynukalın’ın “pamuk” göndermesinden haberi olmadığı anlaşılıyor. Erdoğan duyunca yüzünü buruşturuyor.
Yorum Yazın