Aslında bu yazıyı rahmetli Necmettin Erbakan'ın ölüm yıldönümünde yayınlayacaktım. Ama art arda yaşanan felaketler gündemi alt üst edince bugüne kaldı.
TRT Belgesel kanalındaki Türk Sanayiinin Yalnız Dehaları belgeselinde bu hafta sıra nihayet Necmettin Erbakan'a gelmişti. Yeni nesil, Erbakan'ı sadece siyaset sahnesinin muhafazakar ama aynı zamanda çok renkli bir şahsiyeti olarak tanır. Ama Erbakan'ın dünyayı "Başbakan" titrinden bile daha çok etkileyen bir özelliği vardır: Tank ve tank motoru üretmeye duyduğu sevdası... Ama bu arzusu hayal düzeyinde kalmamış, profesörlük unvanına erişene kadar özellikle Almanya'da Leopar tanklarına yaptığı müthiş katkılarıyla tüm bilim çevrelerinin hayranlığını kazanmıştır. Hatta Alman tanklarının proje yöneticisi zat, Erbakan'a "İkinci Dünya Savaşı'nda bizim tank motorlarının suyu Rusya'da dondu, Afrika'da kaynadı. Eğer savaş sırasında sen yanımda olsaydın, savaşın sonucu çok daha farklı olabilirdi" demişti. Ama Erbakan'ın gönlünde dehasını Türk milletinin emrine vermek vardı. Ne yapıp edip, Türkiye'nin ilk yerli ve milli motorlarını üretecekti. Nitekim üretti de...
Almanların kalması için sunduğu maddi imkanları ve yüksek makamları elinin tersiyle itip yurda döndükten sonra Gümüş Motor adıyla bir fabrika kurdu. Ama dönemin Maliye Bakanlığı, sudan sebepler öne sürerek ona seri üretim izni vermedi. Muhtemelen o makamları, Türkiye'yi ABD'ye bağımlı kılmak isteyenler adına işgal ediyorlardı. Bunun üzerine Necmettin Erbakan, düşlerini süsleyen ağır sanayi hamlesini daha geniş kitlelere anlatabilmek adına siyasete soyundu. Ama başarılı mühendis/ acemi siyasetçinin hesaplayamadığı bir denklem vardı. Bir motor fabrikasının genel müdürünün sadece teknolojik ve ticari rakipleri olabilirdi. Ama Türkiye'ye sanayide çağ atlatmak isteyen bir siyasetçinin karşısına bütün dünya dikiliyordu. Öyle ki, ağır sanayi hamlesini aşağılayıp, bunu mizahi bir siyaset malzemesi haline bile getirenler oldu...
Belgeseli izlerken aklımda taze bir ekran görüntüsü dolaşıp durdu. Hani geçenlerde gazeteci Abdülkadir Selvi'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Milli Görüş'ün devamı olduğunu söyleyenler şimdi tüm silah sanayii projelerine engel olmak isteyenlerle yan yana duruyor. Bu duruma ne diyorsunuz?" demişti de, Erdoğan, "O konulara hiç girme, bizi üzme, ağlatma" diye cevap vermişti ya... Düşünün: Erbakan'ın sözde fikri varisleri, onun hayallerini süsleyen Altay tankını ve nicelerini üretmiş olanların karşısında saf tutuyor.
Eminim, Hoca'nın kemikleri sızlarken, Altay'ın, Fırtına'nın, Tayfun'un, TCG Anadolu'nun, Atak'ın, Gökbey'in, Bayraktar TB-2'nin, Kızılelma'nın varlığından rahatsızlık duyanlar yeni plan ve entrikalar için geceleri uykusuz kalıyorlardır.
Müge'nin oy oranı kaç?
Geçen hafta Müge Anlı'ya AK Parti'den milletvekili olması için teklif yapıldığı, Anlı'nın oy oranının yüzde 2 ile 2,5 arasında olduğu iddiası kulislere yansıdı. Müge ise canlı yayında yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Yüzde 2-2,5 bir kere çok az. Ben bugün aday olsam görün bakalım yüzde kaç oy alıyorum. Siyasetle alâkam yok. Ama yapmak istesem onu da biliyorsunuz, yaparım. Böyle abuk subukluklarla beni Twitter'da TT yapmayın. Hiç gelen teklif de yok..."
Kesin yüzdeyi bulmak kamuoyu araştırma şirketlerine düşer. Ama bana soracak olursanız, bugün ittifak adı altında masadan koltuk kapmaya çalışan bir çok ıvır zıvır partinin toplamından Müge'nin oyu daha fazladır.
Gaf kürsüsü
Teke Tek canlı yayınına konuk olan Prof. Celal Şengör, diğer konuk Emrah Safa Güngör'e "Sen şimdi Carl Sagan'ı s...et" deyince, Fatih Altaylı hemen reklama çıkmak zorunda kaldı.
Zap'tiye
İstanbul'da belediye otobüslerinin karıştığı bir kaza olmadan gün geçmiyor. Allah bu memleketin direksiyonunu ehliyetsizlerin eline düşürmesin.
Ne demiş?
Astrolog Rezzan Kiraz'dan son kehanet: "Fenerbahçe ve Kılıçdaroğlu'nun aynı anda kazandığı bir senaryo imkansız. Ya seçimi Kılıçdaroğlu, ligi Galatasaray alacak ya da seçimi Erdoğan, ligi Fenerbahçe alacak..."
Yorum Yazın