Ertuğrul Özkök

Ertuğrul Özkök

Mail: djghdgd@hotmail.com

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiya'nın kına gecesinde mi öğrendik

Dün Hürriyet ve New York Times’ın manşetinde benzer bir haber vardı. Pandemi sırasında yasaklanan düğünlerin yeniden başlaması.

Hürriyet’in haberine göre Türkiye’de bu yıl düğün patlaması yaşanacakmış.

Normal yıllarda 500 bin olan düğün sayısının bu yıl 750 bine çıkması bekleniyormuş.

New York Times’ın haberine göre de İtalya da 17 Mayıs’tan itibaren düğünleri serbest bırakmış.

Düğünlerin serbest bırakılması bu iki ülkenin iki şehrinde özel bir sevince yol açtı.

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiyanın kına gecesinde mi öğrendik

Türkiye’de İzmir...

Çünkü İzmir gelinlik üretiminde belki de dünyanın en büyük şehri...

Sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın gelinlik ve damatlık kıyafetleri oradan gidiyor.

Avrupa’da düğünlerin başlamasına sevinen bir öteki şehir ise İtalya’da Sulmona...

Burası da İtalya’nın nikâh şekeri üretiminin merkezi.

Şehirdeki nikâh şekeri üreticileri tekrar tam vardiya çalışmaya başlamış.

*

Dün The New York Times gazetesinde bu şehirdeki nikâh şekeri üretimi üzerine güzel bir yazı vardı.

Nikâh şekeri bademin üzerine kaplanan beyaz şeker kılıftan oluşan bir şeker. Yani Türkiye’deki nikâh şekerinin aynısı diyebilirsiniz.

*

Bu şekerin üretildiği şehir Sulmona, “Aşk Sanatı” kitabının yazarı Ovidius’un doğum yeri.

Onun adını taşıyan cadde rengârenk şekerleme satan dükkânlarla dolu.

Şehir George Clooney’in “The American” filmini çektiği yer. Clooney de şekerleme düşkünüymüş.

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiyanın kına gecesinde mi öğrendik

Bu yazıyı okurken bir şeye takıldım.

Ben nikâh şekerini tipik bir Türk geleneği olarak biliyorum.

Ancak bu badem şekeri aslında Vatikan’ın kutsal törenlerinde papaların dağıttığı bir hediyeymiş.

Sulmona’da şekerleme geleneği 1400 yılına dayanıyor.

Ancak nikâh veya düğün şekerinin kökeni 1494 yılında Lükres Borjiya’nın düğününde başlamış.

Bu düğünün bir bölümüne sadece Roma’nın en güzel kadınları davet edilmiş.

Benim yorumuma göre bu bir tür bizdeki “kına gecesi” gibi bir şey olmalı. İşte o davette nikâh şekeri dağıtılmış.

*

Bütün bunlara bakınca insanın aklına şu soru geliyor.

Acaba bizdeki nikâh şekeri geleneğinin ucu Lükres Borjiya’ya mı dayanıyor.

TÜRKİYE’DE 2 BİN ÇEŞİT NİKÂH ŞEKERİ VAR

PANDEMİ sırasında İtalya’nın Sulmona şehrindeki nikâh şekeri üretimi yüzde 90 oranında azalmış.

Bizde de çok zengin ve güçlü bir nikâh şekeri sektörü var.

Dün küçük bir Google araştırması yaptım.

Piyasada 2 bin çeşit nikâh şekeri varmış.

Küçük Sinderella arabaları içine konan nikâh şekerleri bile var.

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiyanın kına gecesinde mi öğrendik

ZOMBİ ELVİS DE BU FİLMİ KURTARAMAMIŞ

Son yıllarda en sevdiğim yönetmenlerden biri Zack Snyder...

Özellikle Sucker Punch filmine bitmiştim.

Onun Z kuşağının en tuttuğu dizi olan “Walking Dead” (Yaşayan Ölüler) esprisine uygun yeni filmi streaming platformlarına kondu.

Filmin adı “Army of the Dead” (Ölü Ordusu).

Konusu da şu: Las Vegas şehri “Yaşayan Ölüler” tarafından ele geçirilir ve devlet bununla başa çıkamayınca şehrin etrafını bariyerlerle kapatır.

Zack Snyder bu konuyu işliyor.

Tabii ki bir Zack Snyder filmi... Tabii ki yine bir düzeyin üstünde...

Ama Walking Dead dizisinin sürükleyiciliği ve konu sağlamlığı yok.

Bazı yenilikler yok değil. Mesela “yaşayan ölü” konsepti, daha çok yaşayan ölü canavar haline getirilmiş. Las Vegas’ın taklit çakma Elvis’leri de zombi olmuş.

Hatta efsane haline gelmiş Siegfried&Roy şovunun ünlü kaplanı da zombileşmiş. Ama çakma zombi Elvis de zombi kaplan da filmi kurtarmıyor.

Yakışmamış Zack Snyder...

Ismarlama ve zoraki bir film olmuş.

Filmden aklımda kalan tek şey, The Raveonettes’in “The End” adlı şarkısı oldu.

2015’te çıkmış bu şarkı ve ben farkına varmamışım. Geç de olsa Zack Snyder sayesinde öğrendim.

Yani filmin tek kazancı bu oldu benim için.

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiyanın kına gecesinde mi öğrendik

ÇAPKIN BİR GONDOLCU AYNI ANDA KAÇ KADINI İDARE EDEBİLİR

HAFTALARDIR diyorum ya... Son zamanlarda en keyifli eğlencem akşamları eski İtalyan filmlerini izlemek.

Her gece ya Komiser Montebello ya da bir başka İtalyan filmi izlemeden uyumuyorum.

Önceki gece mönümde 1950 ve 60’ların en sevdiğim yönetmeni Dino Risi’nin “Venedik, Ay ve Sen” adlı filmi vardı.

1958 yapımı film, Venedik’te çapkın bir gondolcunun hikâyesini anlatıyor.

Filmdeki görünüşüyle evlenmesine üç-beş gün kala aynı anda benim sayabildiğim kadarı ile 5 ayrı kadını birden idare etmeye çalışıyor.

Ama tabii ki arada kalıyor.

Alberto Sordi ve Nino Manfredi’nin oynadığı film çok sıcak.

Kasetler arasında iyi geliyor insana.

Biz Türkler nikâh şekerini Lükres Borjiyanın kına gecesinde mi öğrendik

BU MESAJI İÇİP ATTIYSA KÖTÜ İÇMEDEN ATTIYSA FELAKET

GEÇEN pazartesi akşamı Number 1 FM video ödül törenleri vardı.

Ödül vermek için ben de davet edilmiştim ama Porto maçına gittiğim için törene katılamadım. Orada Kerimcan Durmaz’“En iyi klip” ödülü verilmiş.

Bu ödüller Number 1 FM’in izleyicilerinin oyları ile veriliyor.

Ödül töreninin TVden yayınlandığı gece Erkan Petekkaya kendini tutamayıp Instagram’dan şu mesajı yazmış:

“Bu kişi cinsel organını gözümüze soktu sizin gözlerinize helal olsun sizler utanmaz iflah olmaz kötü kişilerdiniz ayrıca herkesin tercihi kendine acun bey yuh size ahlak yoksunu. Utanıyorum senin kanalında olduğum için o uçaktaki ... sana gelsin acun efendi yuuhhh...”

Herkese açık mesajı imlasına hiç dokunmadan yayınladım. Her cümlesi tutarsız... Hakaretlerle dolu, aşağılayıcı, nefret dolu bir paylaşım.

Üstelik olayla ilgisi bulunmayan kişilere ağzına geleni söylüyor.

Güya Acun’un televizyonunda bulunmaktan utanıyormuş...

Ne varmış Acun’un televizyonunda utanılacak...

Kardeşim...

Güya bir insanın yaptığı bir şeyi eleştiriyorsun. Ama bir de kendi yazdığına bak... O yanlışlıkla bir uzvunu göstermiş...

Sen ise taammüden dil denen uzvunu çırılçıplak teşhir ediyorsun.

Bu paylaşımı kafayı çekip yaptıysan kötü...

Çok kötü...

Ama kafayı çekmeden yaptıysan felaket...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar