''Dünya bu kadar belirsizliğe mahkum oldu mu acaba'' diyecektim, ama vazgeçtim. Okuduklarımızdan, öğrendiklerimizden biliyoruz ki, kimine göre milyonlarca hatta milyarlarca yıllık geçmişe sahip hepimizden ihtiyar bu dünya nelere şahit olmamıştır ki...!
Kim bilir neleri, ne katliamları, ne acıları, ne afetleri, ne savaşları, ne yok oluşların izlerini, sinesinde taşımakta!
Çatır çatır çatlamış denizler olmuş!
Yanmış için için, yangını sönmemiş hala derinliklerinden lavlar fışkırtmakta!
Oluşan okyanuslar, denizler de söndürememiş iç yangınını!
Kavimler, kıtalar, dağlar, erimiş yok olmuşlar birer birer!
Nice canlılar dayanamamış, yok olmuş, nesilleri tükenmiş!
Niceleri de evrim geçirmiş, şekilden şekille girmiş, kimisi ufalmış, ufacık kalmış atalarına nazaran!
Kimi canlılar terk etmiş diyarlarını, diyarlar aşıp başka diyarlarda kök salmışlar!
Düşünsenize, Anadolu'yu bizlere vatan tutan ecdadımız, bugün bizim yediklerimizin çoğunu tatmadılar, yemediler!
Eşrefi mahlukat tarifindeki insan, çoğaldıkça her şey yer değiştirmiş!
İnsanın, ''Dünya karman çorman olmuş'' diyesi geliyor!
Karman çorman, karmakarışık...!
Öyle bir karışma ki, bugün insanlık, bu karma karışıklığın içerisinden çıkamıyor sanki!
Debelendikçe daha da batıyor bu karışıklığın bataklığına!
Oysa, dünyadaki tüm canlılar Eşrefi Mahlukat denilen insanın emrine verilmemiş miydi?
Emrine verilenleri güzel kullansın diye de hiçbir canlıda olmayan akıl ile donatılmamış mıydı?
Cevabımız, ''evet'' ise, nedir bu karmakarışıklık?
Bu artan durum, insanın varlığını yok etme ile burun buruna da insanlık farkında değil!
Dünyanın ateşi artıkça artıyor!
Dünyanın içi yandıkça yanıyor!
Öyle bir yangın ki, dünyanın üzerindeki buzlar eriyor, dünyanın derin dondurucusunda olan virüsler meydana çıkıyor!
Balıklar ölüyor, her şey ölüyor!
İnsanlık, dünyada dolaşan bir gram virüsün karşısında çaresiz kalıyor!
Yazının tam da burasında, aklıma Nemrut düştü!
Hani, şu kendi tanrılığını ilan edip, Allah'a meydan okuma cüretinde bulunan Nemrut!
Hey hat ki, kulağından içeri giren ufacık bir sineğin karşısında aciz kalan, kafasını duvardan duvara vuran Nemrut...!
Farkında mısınız, bugün biz bir sinekten de ufak, ufacık bir virüsün karşısında, Nemrut'tan da aciz hale düştük?
Aklıma çok kötü sorular geliyor.
Aklıma gelen o kötü soruyu, kendime soruyorum, biz Nemrutlaştık mı?
Kitle kitle ölen balıklar, kuruyan göller, ırmaklar, kusan denizler, sokakta katledilen kadınlar, eli kolu doğranıp çöp bidonlarına atılan çocuklar...!
Başta kendim olmak üzere, bu soruya hayır diyememek, ne kötü Allah'ım!
Yorum Yazın