Bu aralar gazete yazılarımı yazarken merhum şair-yazar Abdurrahim Karakoç’un kendi sesinden yahut seslendirilmiş şiirlerini dinliyorum. Diyeceksiniz ki, “Yıldıray Çiçek, kanlı bıçaklı olduğun, mahkemelik olduğun, birbirinize karşılıklı yazılar yazdığınız Abdurrahim Karakoç’u, şimdi niye dinleme ihtiyacı duyuyorsun?” Merhum Abdurrahim Karakoç benim aleyhimde özel şiirler yazdı, bana özel yazılar yazdı. Hatta bir yazsında “Dünyada dört tehlike var Amerika, İsrail, Danimarka ve Yıldıray” demişliği de olmuştu. Başlığı ve içeriği ağır yazılarda yazdı. Her yazısına da cevap vermiştim. Hatta bir yazısı çok ağırdı. Mahkemeyi kazanmış ama tazminatı almamıştım. “Benim adımı duyduğunda cinnet geçiyordu” dersem inan abartmış olmam.
Onun 1992 yılında MHP’den ayrılmasıyla birlikte MHP’ye olan hasmane tutumu sürekli devam etti. Benim de tüm yazılarım zaten bu tutumuna karşıydı. Her yazımda da “Sana hak ettiğin cevapları verdiğimizde bile bizim kalbimiz ve kalemimiz sızlarken, sen de hiç geçmişin ve mazin adına saygın, vicdanın, vefan yok mu?” vurgusunu kullanıyordum.
Onunla ilgili ilk yazım “Dev İken Cüceleşen Abdurrahim Karakoç” başlıklı ve “Bir zamanlar şiirleri ile gönlümüze, dilimize taht kurmuş Abdurrahim Karakoç vardı. Şiirleri her Ülkücünün dilinde marş ve türkü olan Abdurrahim Karakoç…” girişiyle ve “Ya sahi, Abdurrahim Karakoç’un Ülkücü Hareketten ayrıldığı günden bu yana, yazdığı şiirlerden bir tanesi hafızasında olan var mı?” sorusuyla yazının kapanışını yapmıştım.
Bu yazı aslında bir üzüntüyü, hayal kırıklığını ifade ediyordu ve “Keşke MHP ve Ülkücü Hareketten kopmasaydı?” diye geçmişe dair bir temenniyi işaretliyordu. Çünkü Abdürrahim Karakoç gerçekten Ülkücü Hareketin atmosferinde iken dev cüsseli bir sanat icra ediyordu. Dava, sevda şiirleri bir dönemin hazinesiydi. O eserler elbette kıyamete kadar hazine özelliğini koruyacaktır. O atmosferde ürettiği şiirleri, bugün de Türkiye’de dava, sevda eserleri içinde sembol durumdadır.
“Lambada titreyen alev üşüyor, üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor, Mihriban
Mihriban, Mihriban
Tabiplerde ilaç yoktur yarama
Aşk deyince ötesini arama
Arama
Her nesnenin bir bitimi var ama, var ama
Aşka hudut çizilmiyor, Mihriban
Mihriban, Mihriban” derken aşk eserlerinin sembolü olmuştu.
***
“Değişir bu mevsim, bu poyraz keser
Yurdumda davamın rüzgârı eser
Gün gelir anlayıp bağrına basar
Şehir bu sevdayı, köy bu sevdayı.” derken dava eserlerinin sembolü olmuştu.
***
“Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru.
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru.
İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
Geç kaldım diye gam çekme
Her varış ecele doğru.” derken doğumu ve ölümü tasvir eden eserlerin sembolü olmuştu.
***
“Şer mülküne açtık hasır
Sırtımızda günah, kusur
Nefsimize olduk esir
Bizi sen kurtar Allah’ım
Menfaat başımızda taç
Gözümüz aç, gönlümüz aç
Aklımız törpüye muhtaç
Bizi sen kurtar Allah’ım” derken Allah’a dua ve yakarış eserlerinin sembolü olmuştu.
***
“Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.” derken horlanan, ötelenen garibanların ruh dünyasını anlatan sembollerin eseri olmuştu.
***
“Mazlumlar hakkını almayıp ele,
Günü gün edersem zalimler ile,
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.” derken haksızlığa, adaletsizliğe çağrı sembollerin eseri olmuştu.
***
“Bir bozkurt yüreği yaralı, yarım;
Ve kandan bir yazı "ölsem de hürüm"
Haritada Kerkük, Türkistan, Kırım
Hasret durağında Turan yazısı.” derken Türklük mücadelesindeki sembollerin eseri olmuştu.
Ülkücü Hareket içinde iken bu ve benzeri nice sevda, aşk, dava, mücadele, iman, dua şiirleri vardı. Keşke kopmasaydı Ülkücü Hareket’ten, keşke gidenler onu da koparıp gitmeselerdi ama herkes kaderini yaşıyor. Bu hareket Abdurrahim Karakoç’a hiç vefasızlık etmemiştir. MHP ve Ülkücü Hareket, Abdurrahim Karakoç’un ürettiği eserlerin, hizmetlerin vefasını hep muhafaza etmiştir.
Hatta MHP iki yıl önce düzenlediği kongresinde Abdurrahim Karakoç’un “Bir güzel ülküdür gönül verdiğim” isimli eserini kongre şarkısı olarak hazırlayıp kullanmıştı. Abdurrahim Karakoç’un, MHP aleyhinde onca yazısına rağmen MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli cenazesinde tabutuna omuz veren, mezarına toprak atan, mezar başını en son terk eden olmuştu.
Abdurrahim Karakoç gibi sanatçıların, şairlerin, eser üreten insanların kısır siyasi tartışmalarda kendini öğütmemesi gerektiğini defalarca acı bir şekilde tecrübe etmiştik. Çünkü bu tür Allah vergisi olan insanların beyni, zamanı ve enerjisi başka alanlara çekilerek heba edilmemeli…
Biz, merhum Abdurrahim Karakoç ile kalem kavgası yaptık, mahkemelik olduk ama her daim, onun Ülkücü Hareket içindeki günlerinin hakkını verdik, onun hazine olarak miras bıraktığı eserlerini koruduk.
Yine bir şiirinde diyor ya:
Yıkılır, yırtılır her kalın perde
Hesaba çekilir dünya mahşerde
Yazın şu duvara... Bırakın kalsın.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.
Yazımı bitirirken Abdurrahim Karakoç’un bozulan toplumda, bozulan insan figürleri için yazdığı şu şiiri de yazıma eklemek istiyorum. Al kime elbise olarak giydirirsen giydir. O derece yani…
Tevazu-u severdi, kaynatıp taşırdılar
Girdi hırs ambarına, çıkamadı bir daha..
Haramla yağladılar, kibirle pişirdiler
Bulanık göl ettiler, akamadı bir daha..
Yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini
Doldurdular ve sonra dökemedi bir daha..
Kör dikişler atıldı kaypak iradesine
Sökmek istese bile sökemedi bir daha..
Soyundu inancından terk-i edep eyledi
Şerefini göğsüne takamadı bir daha..
Sürdü benlik atını karanlık geleceğe
Dönüp de geçmişine bakamadı bir daha..
Söndü yüreğindeki yanan aşk alevleri
Uyanıp yeni baştan yakamadı bir daha..
Yediği haram oldu, içtiği haram oldu
Ellerini haramdan çekemedi bir daha..
Burçlardan indirilmiş bayraktı haysiyeti
Alıp, tekrar yerine dikemedi bir daha..
Terk etti güzelliği, çirkinliğe sarıldı
Girdiği bataklıktan çıkamadı bir daha..
Küfrü baş tacı yaptı, dostlarına darıldı
Diktiği putlarını yıkamadı bir daha..
Kazancı beleş oldu ve kendisi leş oldu
Itır gibi, gül gibi kokamadı bir daha..
Zirvenin yollarında döndükçe dönekleşti
Ağzına helâl lokma sokamadı bir daha..
Dost oldu zalimlere, görmedi mazlumları
Gam çekmedi, gözyaşı dökemedi bir daha..
***
Menfaat için kılıktan kılığa giren, her güne değişik maske takan, arka kapı hesapları yapan, sinsi, nankör, ikiyüzlü, satan, hançerleyen, sadakatsiz, haramzade insanlar ancak bu kadar güzel tarif edilirdi. Biz de tarife aracılık ettik bugün…
YILDIRAY ÇİÇEK
Yorum Yazın