Ben K.Maraş’ta görev yaparken gazeteciler arasında bir espri dolaşırdı.
10 Ocakta Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla valiliğin organizesinde bir toplantı düzenlenmişti. Günün anlam ve önemi üzerine vali bir konuşma yapmış, devamında gazeteciler söz almışlardı. Gazetecilerden biri konuşmaya başlarken. “Sayın valimizin gösterdiği şeyden çok memnun oldum” demiş.
O dönemde o gazeteciye diğer gazeteciler sürekli “Valinin gösterdiği şey neydi?” “Valinin şeyini görmüş gazeteci” diye espri yapıyorlardı.
**
Gerçi gazeteciler bunu şaka olarak yapıyorlardı ama yine de bu tatsız bir espriye maruz kalan gazeteci durumdan hoşnut değildi.
Gazeteci, “Valinin gösterdiği ilgiden çok memnun oldum” demek istediği gün gibi açıktır. Ama maksat değişik olduğunda söz anlamından uzaklaşabilmektedir.
Mevlâna, “Deniz ne kadar büyük olursa olsun, kabınız kadar su alırsınız” demiş. Burada iki husus var. Birincisi kabınızı geniş tutmanız, ikincisi ise temiz tutmanızdır. Kabınız temiz değilse içine ne koysanız kirlenir.
Şey Arapça bir kelime olup nesne anlamında kullanılır. "Eşya" "şey" kelimesinin çoğuludur, “eşya" "şeyler" demektir. Şey kelimesini; madde, söz, olay, iş ve durum vb.nin yerine belirsiz anlamda bir söz olarak da kullanırız.
Şey kelimesi iletişimde parazit bir kelime olarak kabul edilir. Şey kelimesini sık kullanmak bir konuşma zaafı olarak algılanır.
Siyasiler, her söze karşı tarafa nasıl bir suç, hata, çirkinlik yüklerim diye yaklaştıklarından nerdeyse her söz mahkemelik olabiliyor.
Fransız din adamı ve siyasetçi Kardinal Richeliu, (1585-1642) “Bana en dürüst adam tarafından söylenmiş 6 cümle verin, onu ipe götüreyim.” Demiş. Bunu yapmak bir marifet değildir. Marifet kalbi temiz tutup sözleri kendi kabımızda kirletmeden barışçıl bir ortam yaratmaktır.
Yorum Yazın