Nasreddin Hoca kadılık yapıyormuş. Tarlası ekini ve inekleri de varmış. Harman zamanı biçilen buğday saplarıyla birlikte deste halinde bir yerde bulunuyormuş. Komşusunun biçilen ekinleri aynı şekilde imiş. Komşusu bir gün bakmış ki hocanın ineği, bir buğday destesinin bir kısmını yemiş, geri kalanını da çiğnemiş. Adam mecburen durumu kadıya şikâyet edecek, yolda giderken düşünmüş “Eğer doğruyu söylersem deste hakkını tam vermez. Tam tersini söyleyeyim, bakayım nasıl olacak?”
Hocaya gidip “Benim inek senin buğday destesini çiğnemiş ne yapacağız?
Hoca kırmızı kaplı kitabı açıp bakmış, “Kitap diyor ki bir deste iki desteyi öder, yani bir deste karşılığında iki deste vermelisin” demiş.
Adam “Öyleyse gidip desteleri sayalım” demiş.
Buğday destelerinin yanına gelince adam, “Ah hocam” demiş “Benim inek değil, senin inek benim desteleri ezmiş. Şimdi ne yapacağız?”
Hoca “Dönüp kitaba bakalım, oradan okuyalım” demiş. Hocanın evine gelmişler. Hoca yeşil kaplı kitabı alıp okuduktan sonra, “Kitap diyor ki, herkes harman yığının etrafını çitle çevirecek, kimseden şikâyet etmeyecek”
**
Bir atasözümüz var. “Davacın kadı olursa yardımcın Allah olsun” Yani seni yargılayacak kişi, hükmeden kişi, senden davacı olan kişi ise elbette kendisini haklı çıkaracak ve sana ağır ceza verecektir. İnsanlık adaletin gerçekleşebilmesi için; milli egemenlik, demokrasi, hukuk, insan hakları, kuvvetler ayrılığı gibi birçok kavram, kural ve kurumsal yapı geliştirmiştir. Bunlar bir anda olmamıştır. Bu kavramların, kuralların ve kurumların gelişmesi ancak insani değerlerin gelişmesiyle mümkün olmuştur.
Önemli olan “Davacın kadı ise yardımcın Allah olsun” demek değildir. Önemli olan bir Alman köylüsünün krala dediği gibi, “Asıl sen unutma ki Berlin'de hakimler var! Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir. Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz.” Diyebilmektir.
Yorum Yazın