Doktor mesleki bir yetenekle insanoğlunun bütün zayıflığını görüyor. Korona virüsü doktorun da diğer insanlar gibi zayıf olduğunu ona hatırlatıyor.
**
Hastalıkla ilgili sürekli “moralini yüksek tut sağlığına kavuş” derler. Oysa korona ile ilgili turkuaz tabloyu sürekli gözümüze sokarak; “hastalanacaksın, öleceksin” korkutmalarına maruz iken nasıl moral bulacağız?
**
Bizi iyimser hissettirecek yalanlar, hastalığı yenmemize yardım edebilir. Ama yetkililer korona ile ilgili inandırıcı yalanlar söyleme becerisi gösteremeyince hastalığımız daha da arttı.
**
İstatistiklerin bir çeşit yalan söyleme sanatı olduğunu biliyoruz. Korona ile ilgili birbiriyle çelişen istatistikler birbirini yalanlayınca harama hile katmak gibi bir şey oldu.
**
Bir yakınımız ölse, çaresizlik duygusuyla “kader” etiketiyle dosyayı kapatırız, “sayılı nefesi bitti” der, sorgulamadan geçer, gideriz. Oysa kendimiz için dosya henüz kapanmamışsa, örneğin korona virüsüne yakalanmışsak, kader mader demez aşı ve ilaçla sayılı nefesimize yeni rakamlar eklemeye çalışırız.
**
Eğer korona virüsüne yakalanmamışsak, yakalananlara çok iyi akıl veririz. Hani yaş tahtaya basıp düşenlere için için güler sonra da yaş tahtaya basmasaydı deriz. Oysa yaş tahtaya basan biz isek tahtanın ne kadar yaş ve kaypak olduğunu anlatır dururuz, aynen onun gibi.
**
“Hastalık sağlığın zekatıdır” derler ama korona virüsüne yakalanırsan belli olmuyor. Bu virüs zekatla yetinmiyor, bazen tüm servetini alıyor, yani hayatını ortadan kaldırıyor.
**
Eskiler “Çok okuyan değil çok gezen bilir.” Derlerdi. “Şimdi hayat eve sığar” diyorlar. Yani gezme, dizini kır, otur evinde diyorlar. Ey korona, sen nelere kadirsin, atasözlerimizi bile değiştirdin.
Yorum Yazın