Amerikalı yayımcı, yazar, mucit, filozof, bilim insanı, siyasetçi ve diplomat Benjamin Franklin(1706-1790) otobiyografik kitabında bir anekdot anlatır.
Franklin vejetaryendir. Zorunlu sebeplerle kendine böyle bir diyet uygun görmüştür. Gençliğinde et pahalı olduğu için kuru üzüm ve bisküvi yermiş. Et yememe alışkanlığını endüstriyel hayvancılığın vahşetine karşı gelmek anlamında değerlendirerek buna uygun ahlaki bir felsefe de geliştirmiş.
Franklin kitabında Philadelphia’dan Londra’ya yaptığı bir seyahatini anlatıyor. Atlantik’i geçerken denizciler yakaladıkları balığı pişiriyorlardır. Franklin’e balığın kokusu çok güzel geliyor, canı balık çekiyor ve iç güdüsüyle ilkeleri arasında çatışma yaşıyor.
Franklin süreçteki halini şöyle anlatıyor: “Bir süre ilke ve eğilimlerimi dengede tuttum. Ta ki balığı açtıklarında midesinden daha küçük balıklar çıkana kadar. Sonra şöyle düşündüm. Siz kendi aranızda birbirinizi yiyorsanız biz neden sizi yemeyelim ki, sonra iştahla yemeğe başladım.”
**
Franklin çok akıllı bir kişi olmasına rağmen kendini kolayca kandırıyor. Hatta kendini kandırma olayını da “Kim seni kendinden daha fazla kandırdı?” sözüyle bu durumu normalleştiriyor. Demosthenes, (MÖ 384- MÖ 322) “En kolay şey insanın kendini aldatmasıdır. Çünkü insan genellikle arzu ettiği şeyin gerçek olduğuna inanır.” diyerek bu gerçeği asırla önce dile getirmiştir. Robert Heinlein (1907-1988) “İnsan akılcı düşünen bir hayvan değildir, düşüncelerini akıl kılıfına uyduran bir hayvandır.” demiştir.
Burada insanın kendini kandırması kendine münhasır bir durum ise sorun değildir. Franklin kendini kandırarak vejetaryenliğinden vazgeçebilir. Ancak bir karar merciinde olup önce kendini kandırmak, sonra bu konudaki yeteneği kullanarak geniş kitleleri ikna etmek, böylelikle aldatmayı egemen kılmak hem kişi açısından hem de toplum açısından ciddi bir sorundur.
Yorum Yazın