Sol siyasetin işçi, emekçi hakları konusundaki söylemlerinin toplumda yoğun itibar gördüğü dönemlerde Elbistan’da Hacali (Hacı Ali) sırtında ip, yakasında TİP (Türkiye İşçi Partisi) rozetini eksik etmeden hamallık yapmaktadır. Hammal Hacali namıyla bilinen Hacı Ali solun söylemlerine hak vermekle birlikte doğru bildiğini her zeminde söyleyen cesur ve dürüst biridir.
O dönem Türkiye İşçi Partisi Milletvekili olan Behice Boran “Emek Sermaye İlişkileri ve Anadolu İnsanı Dertleri” üzerine bir konferans vermek için Elbistan’a gelir. Hammal Hacali de hem Boran’ı görmek hem de konferansı dinlemek için gider. Konferanstan önce Boran’ı görmek ister, kalabalığı yararak Boran’ın yanına gelir. Boran Robert Koleji mezunu, yurt dışında eğitim görmüş biridir, duruş ve kıyafetiyle aristokrat bir görünümü vardır. İşçi emekçi sınıfını savunmakla birlikte o sınıfla hiçbir bağı yoktur. Hacali Boran’ı görünce aralarında şöyle bir diyalog geçer:
-Hoş geldiniz. Nereden geliyorsunuz?
-Sağolun. Ankara’dan geliyorum.
-Ankara’nın neresinde oturuyorsunuz?
-Çankaya semtinde.
-Oturduğunuz ev kendi eviniz midir?
-Evet kendi evimdir.
-Arabanız da var mı?
-Evet var.
-İyi iyi maşallah. Ölümlük, dirimlik bankada paranız da var mıdır?
-Evet hayatımızı sürdürmek için bir miktar paramız da var.
-O zaman siz bizi hiçbir zaman anlayamazsınız.
-Olur mu efendim. Biz bir elmanın yarısı gibiyiz. İşçi sınıfı ile aramızda hiçbir fark yoktur. Tüm çabamız sizin içindir.
Bu diyalogtan sonra, Hammal Hacali kendi durumuyla Boran’nın yaşantısını kafasında kıyaslar şöyle söyler:
-Sizin haliniz vaktiniz yerinde biz ise fakru zaruret halinde yaşıyoruz. Oynadığımız oyun aynı gibi görünüyor. Oysa biz kızgın saç üstünde ayağımız yandığı sıçrıyoruz. Siz ise keyif üzerine sıçrıyorsunuz, diyerek oradan ayrılır.
**
Haberlerde yer alan; yoksulluk ve işsizlik üzerine siyasilerin nabza şerbet tarzında konuşmalarını dinledikçe Hammal Hacali’nin sözleri aklıma geliyor. Evet, aynı dertler dillerde dolaşıyor ama kiminin canı yandığı içindir, kimileri içinse siyaset icabıdır. Dün olduğu gibi bugün de eylemiyle söylemi birbirine uyan dürüst bir siyaset anlayışına ihtiyacımız var.
Yorum Yazın