İlkokulu bitirdikten sonra bir yıl berber çıraklığı yaptım. Hala o dönemlerde bazı berberler diş çeker, sünnet yapar, sülük satarlardı. Bir çeşit sağlık memuruydular. Berberlikle bu tür işlerin ne ilgisi var diye düşünürdüm. O dönem için benim henüz cevabını bulmadığım bir soruydu. Bugün İthaki Yayınlarından çıkmış “Hekimin Filozof Hali” isimli kitabı okurken Faik Çelik’in makalesinde geçen bilgilerle sorunun cevabını buldum.
Meğerse M. S. 5 ve 9. yüzyıllar arasında Avrupa da tıp tamamen kilisenin etkisindeymiş. Ancak cerrahi kan, balgam, irin gibi pis ve kötü maddelerle uğraştığından bu alanı rahipler berberlere bırakmışlar. 14. Yüzyılda yapılan bir anlaşma ile cerrahlık ve berberlik ayrılmış berberlere sadece diş hekimliği kalmış.
Berber-cerrah Ambroise Pare’nin(1510-1590) eğitimi oldukça az olmasına rağmen beş kralın cerrahlığını yapmış. Kendini eleştiren tıp eğitimi almış dekan Etienne Gourmelen’e “Kitaplara bakmaktan başka, hayatında hiçbir şey yapmamış olan siz, bana nasıl cerrahiyi öğretmeye kalkarsınız. Cerrahi elle ve gözle öğrenilebilir. Sizin tüm bildiğiniz koltuğunuzda rahatça otururken kafa ütülemektir” demiştir.
Konuyu yaşanmış bir fıkra ile bitirelim.
Geçmiş dönemde bir berbere dişini çektirmek üzere biri gelmiş. Berber dişi çekmiş. Dişi çekilen kişi dükkândan çıktıktan sonra berber dükkânda bulunan arkadaşına dönmüş “Sağlam dişi çektim” demiş.
Arkadaşı hayretler içinde” Niçin öyle yaptın?” diye sorunca “Çürük dişi çekseydim bir daha gelmezdi. Şimdi mecburen bir daha gelecek
Yorum Yazın