İki arkadaş sohbet ediyordu. Biri diğerine:
-Hayatımızda, bilim, sanat, edebiyat, felsefe gibi konuları hiç konuşamıyoruz. İçimiz dışımız siyaset olmuş. Bu nedenle başımızı yastığa rahat koyamıyoruz. Siyaseten birbirimize yaptığımız kötülüklerle, anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geliyor.
- “Anamızdan emdiğimiz sütün burnumuzdan gelmesi” deyimi bile siyasi bir hırs ve zulmün eseri olarak ortaya çıkmış, biliyor musun?
-Hayır bilmiyorum, nasıl yani?
-Osmanlı döneminde tahta geçen padişah kendine rakip olarak gördüğü kardeşlerini, kardeşlerinin eşlerini, çocuklarını, amcalarını onların eş, baba ve çocuklarını öldürürdü. III. Mehmed (1595-1603) tahta çıktığı günün gecesi sadece 4’ü erişkin olan, içlerinde kundaktaki çocuklarında bulunduğu 19 kardeşini boğdurarak öldürtür. Sonra da “Onları cennetin kayığına bindirip, gönderdim” der. İşte cellat henüz bebek olan bir şehzadenin boğazına çöktüğünde az önce anasından emdiği süt burnundan gelmiş. İşte o günden itibaren “Anasından emdiği süt burnundan geldi” deyimi günümüze kadar gelmiş.
Deyimin acı hikayesinden sonra bir suskunluk oldu. Hikâyeden çok etkilenen gayri ihtiyari konuştu:
-Milletçe yaşadığımız siyasi hırslar aklımızı başımızdan alıyor. Ne zaman ki aklımız başımıza gelir, işte o zaman anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan gelmez.
Yorum Yazın