Küresel bir karantina ve mağduriyet bu.
Neticesi de çoktan belli: Sıkıldık, bunaldık, yorulduk hepimiz. Tam da “Aşıdan umutlanalım” derken “mutasyon meselesi” giriverdi devreye. Peki, çare ne? Tek çaremiz var: Gülümsemek! Önce gülümseyecek, sonra da tek çıkar yol belleyip birbirimize yaslanarak, sırt sırta verip kol kola girerek bu uzamış belanın bir an önce defolup gitmesini, yakamızdan düşmesini bekleyeceğiz. Kısacası, diğer hocalar söyleyemiyor, bilim insanları bir türlü diyemiyor ama ben tavsiyelerin toplamını üç sözcükten özetleyeyim: SABIR, SABIR, SABIR!
ÖNEMLİ
YAŞLILARA DİKKAT
SİZ de farkında olmalısınız: “Yeni ve farklı bir dünyamız var”. Ve biz, hepimiz o yeni dünyanın bize dayattığı yeni ve farklı koşulara uyum sağlamaya çalışıyoruz. Uyumda en çok zorlananlarımız ise yaşlılarımız. Resmi tanımları ile “65 yaş üstü” büyüklerimiz. Bir başka deyişle, “gölge çizgisine geçip ömür yolculuğuna çıkanlarımız”. Şu kesin: Pandemi en çok onları zorladı. Zorlamaya da devam ediyor. Karantinalar en çok onları üzdü. Üzmeye de devam edecek gibi görünüyor. Duygusal çoraklaşma en fazla onları yalnızlaştırdı. Yalnızlaştırmayı da sürdüreceği anlaşılıyor. Pandemi kâbusu en fazla onların “ruhlarının amentüsü”nü çalıp bunalttı. Bunaltmaya devam edeceği de kesin. İşte bu nedenle bugünlerde her zamankinden çok daha fazla dikkat etmeliyiz yaşlılarımıza. Onların ruhsal ve bedensel sağlıklarına.
BANA GÖRE
DAHA ÇOK GÜLÜMSEYELİM
YUKARIDA belirttiğim nedenlerle yaşlılarımızın bize her zamankinden çok daha fazla ihtiyaçları var. Şefkate, güzel sözlere, içten gülümsemelere en çok o “65 yaş üstü” yorgun canlar ihtiyaç duyuyor. Hepsi bizden her zamankinden daha fazla anlayış daha çok gülümseme bekliyor. “Gülümseme de neymiş” demeyin; önemli, hem de çok önemli bir ayrıntıdır. Ünlü Fransız edebiyatçı André Maurois diyor ki “Herkese gülümseyin çünkü herkesin öncelikle güvene ihtiyacı var. Bir insanda güveni sağlayan en güçlü şey ise karşısındakinin yüzünde bir gülümseme görmesidir.”
AKLINIZDA OLSUN
YAŞAMAK SANATI
SÖZ yaşlılıktan açılıp sürece André Maurois’nın cümleleri girince, tabii ki akla hemen ve anında ünlü düşünürün 1939’da yazdığı “YAŞAMAK SANATI/UN ART DE VIVRE” isimli kitabı geliyor. Söz o kitaptan açılınca da beni en çok etkileyen bölümünden, “Yaşlanmak sanatı” kısmından bahsetmemek yanlış olur diye düşündüm. Ve o bölümden aldığım bazı cümleleri yaşlanma yolculuğunu zarafetle sürdüren “sabır anıtı” yaşlılarımızla da paylaşmak istedim. İşte o cümleler...
NOT ALIN
ANDRE MAUROIS’DAN 7 ÖNERİ
Andre Maurois diyor ki...
VARAN 1-YAŞLILIK KAÇINILMAZDIR: Yaşlanmak tuhaf bir şeydir. Hem de o kadar tuhaftır ki yaşlılığın başkaları gibi bizim de başımıza geleceğine bir türlü inanmayız.
VARAN 2- BEDEN YAŞLANIR, RUH YAŞLANMAZ: Yaşlılığın en kötü yanı bedenin zayıf düşmesi değil, ruhun kayıtsız kalmasıdır. Bu kayıtsızlıkla mücadele edebiliriz, etmeliyiz de... Yitirilen, “hareket etme yeteneğinden çok hareket etme isteğidir”.
VARAN 3-MÜCADELEYE DEVAM: Yaşlanmak sanatı, yaşlılığın kötü yanlarıyla mücadele etmek ve onlara rağmen hayatın sonunu mutlu bir dönem haline getirmektir.
VARAN 4-BEDEN DE AKIL DA SAĞLAM KALABİLİR: Hayat süresinin sınırlı olduğunu pek kederlenmeden kabul ederiz ama genelde yolun sonuna bedence ve akılca sağ salim varmayı arzularız. Bu mümkün müdür? Hem de pek mümkündür. Yaşlılığın ille de kötü yanlarıyla birlikte gelmesi gerekmez.
VARAN 5-EGZERSİZ, EGZERSİZ, EGZERSİZ: Dün yaptığını insan bugün de (yaşlanınca da) yapabilir. Egzersiz ve sabır harikalar yaratır. Demek oluyor ki vaktinden önce bedensel faaliyetten vazgeçmek yok.
VARAN 6-ÖNÜMÜZDE İKİ YOL VAR: İYİ YAŞLANMANIN iki ayrı yolu vardır: “Birincisi, yaşlanmamaktır”. Faaliyete devam etmek suretiyle yaşlılıktan kurtulanların izlediği yol bu yoldur. İyi yaşlanmanın ikinci yolu ise “yaşlılığı kabul etmek”tir.
VARAN 7-KÖTÜ YAŞLANMAYA GİRİNCE: KÖTÜ YAŞLANMANIN ise ikiden fazla yolu vardır. En kötüsü, elimizde kalanlara dört elle sarılmak.
İYİ HABER
DELİ KÖREK COVID-19’A ÇARE Mİ
ARAŞTIRMA Nottingham Üniversitesi’nde yapılınca ve sonuçları da üniversitesinin internet sayfasında yayınlanınca, ilk sonuçları size duyurmamak olmaz. Ege bölgemizde ve genelde Akdeniz coğrafyasının tamamında kendiliğinden yetişen zehirli bir bitkiden, bizdeki adıyla “deli körek otu”ndan elde edilen “THAPSİGARGİN” maddesinin yeni tip koronavirüse karşı da etkili olduğu anlaşılıyor. Araştırmayı üniversitesinin farklı bölümlerinin uzmanları, bitkisel ilaçlar konusunda deneyimli Çinli uzmanlarla birlikte yürütmüşler. Sonuçlarını da Journal of Viruses’da yayınlamışlar. Elde edilen ilk sonuçlara bakılırsa, thapsigargin yalnızca koronavirüse karşı değil, diğer solunum yolu virüslerine karşı da oldukça etkili bir molekül. Eğer ilaç haline getirilebilirse -ki pek kolay görünmüyor ama araştırılmaya değer- thapsigargin sadece COVID-19’da değil, grip, nezle gibi diğer virüs enfeksiyonlarında da başarıyla kullanılabilecek.
BİR DİPNOT: Thapsigargin aslında uzun süredir üzerinde çalışılan bitkisel bir molekül. Aralarında John Hopkins Üniversite’nin de bulunduğu pek çok merkez, prostat kanseri dahil bazı kanserlerin tedavisinde de thapsigarginin etkinliğini araştırıyor.
AKLINIZDA OLSUN
AĞRI KESİCİLER AŞININ ETKİSİNİ AZALTABİLİR
YENİ yapılan bir çalışma, aşı yapılmadan hemen önce ve sonrasında yoğun ağrı kesici kullanımının COVID-19 aşılarının etkinliğini azaltabileceğini göstermiş. Bu nedenle de uzmanlar aşı sırası gelenlerin bu bilgiyi dikkate alarak ciddi bir ihtiyaç olmadığı takdirde bu süreçte ağrı kesicilerden uzak durmalarını tavsiye ediyorlar. Bilindiği gibi aşılar bağışıklık sistemimizi harekete geçirerek, yani onu uyararak etkili oluyor. Ağrı kesiciler de tıpkı aşılar gibi bağışıklık sistemini harekete geçirebiliyor ve aşıların yaptığı etkiye benzer etkiler yaparak aşılara karşı oluşabilecek bağışıklık cevabını azaltabiliyor.
Yorum Yazın