Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Bırakın şu telefonları rejiye!

Günlerdir yazmak istediğim konuyu, merhum Rasim Öztekin dostumun sevgili eşi, sağlık programları yapımcısı, gazeteci ve yazar, üniversiteden arkadaşım Esra Kazancıbaşı'nın sosyal medya hesabında görünce şaşırmadım. Çünkü bu düşünce birliği, aynı okul ve ekolden yetişmenin bir sonucuydu. İliştirdiği fotoğrafın altına şöyle yazmış Esra:
"Dinlemek bir saygı göstergesi. Haber programlarında ya hiç dinlemeyip cep telefonlarına bakıyorlar ya da birbirlerinin sözünü kesip konuşturmamaya çalışıyorlar. Programlarda cep telefonları kapalı olmalı. Aksi takdirde göz göze iletişim bitiyor."



Ne kadar da haklı... Konusu ne olursa olsun, tartışma programlarının tümünde katılımcıların gözü sürekli ellerindeki cep telefonlarında. Diğerlerinin konuşmaları şöyle dursun, bazen moderatörün yönelttiği soruyu bile duymuyorlar. Belli ki akılları programda değil, o sırada sosyal medyadan ne kadar takip edildiklerinde... "Benim yorumuma kim ne demiş?, Takipçi sayım ne kadar artmış?, Acaba gelen yorumlardan tırtıklayıp burada kendi fikrimmiş gibi pazarlayabilir miyim?" Tek kaygıları bu!
Esra'nın altını çizdiği 'göz teması yoksunluğu' da son derece önemli. Çünkü konuşmacının inandırıcılığını büyük ölçüde yok ediyor.
Tavsiyem, tartışma programlarında cep telefonlarının, yönetmen 10'dan geriye sayarken rejiye teslim edilmesi...

Taklit dizilerden bıktık
Köşemizin 'emekçi' okurlarından, değerli dostum Ali Aktulga bu haftayı da boş geçmedi. Tespiti, dizi sektörünün şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken zamanda olduğumuzu gösteriyor:
"Dünya piyasasında önemli bir yerimizin olduğu iddia edilen dizilerin hikaye yazarları nasıl bir konu sıkıntısı çekiyorlarsa, yeni bir dizi tutar tutmaz diğer kanallarda da neredeyse birebir aynı konuyu işleyen başka diziler başlıyor. Hastane ve doktorlar, reklam ajanslarındaki entrikalı aşk ilişkileri, restoran sahipleri ve şef aşçılar, adli konuları işleyen dizilerde savcı ve avukat aşkları gibi benzer içerikli diziler aslında birbirlerinin bindikleri dalları kesiyorlar.
Anadolu'dan gelip İstanbul'da hemşerisinin bakkal, manav veya kasap dükkanı açtığı sokakta, yeni isim bile bulmaya zahmet etmeden başına ÖZ, HAS veya HAKİKİ ekleyerek iki gün sonra kapatmak üzere yeni yer açan küçük esnaf gibiler....
Dünyanın parası harcanarak başlayan ve biten hesapsız projelerde, iş bulduğuna sevinen bir dolu emekçiyi bir süre sonra hayal kırıklığına uğratarak biten dizilerimiz..."

Değirmenin suyu nereden?
Köşemizin en eski okurlarından Hakan Eracun, Güney'e yerleştiğinden beri tembellik ediyordu. Sonunda sessizliğini bozdu. İşte Hakan'ın keyifli Sadakatsiz yorumu:
"Asya (Cansu Dere) dizide Asrın Hastanesi'nde çalışan bir acil servis doktoru. Diziyi internetten izlerken sürekli ekranın üst köşesinde baner'lar çıkıyor, Asya'nın botları 1.440 TL, Asya'nın triko kazağı 450 TL, yok efendim Asya'nın kimonosu 575 TL gibi... Merak ettiğim bir şey var, acil servis doktoru kaç para alıyor da bu kadar pahalı giyiniyor? Hastane yönetimi Asya'ya torpil mi geçiyor? Yoksa babadan kalan bizim bilmediğimiz bir gayrimenkulü var da kira mı alıyor? Ayrıca Asya, Tekirdağ'da bahçeli bir villada oturuyor. Acaba Asya'nın maaşına Ek Gösterge falan mı tanımlandı? Bu paranın kaynağını merak ediyoruz doğrusu. Bu arada bu diziyi seyredip kaç tane 1.440 TL'ye bot alabilecek kadın var, o da merak konusu..."

Gaf kürsüsü
Atv'deki Milyoner'de Harvard öğrencisi yarışmacı, İngilizce ve Almanca söylenen şarkıya "İtalyanca ve Fransızca" yanıtını vererek herkesi hayrete düşürdü...

Zap'tiye
Kolajen Peptit barındıran yüz kremi... Sülfatsız, parabensiz, silikonsuz şampuan... Şu acayip televizyon reklamları sayesinde kadınların cümlesi kimyager oldu vallahi...

Ne demiş?
Atv muhabiri Hümeyra Nebilir: Sizce en güzel kedi hangisi? Sokaktaki genç: Van kedisi. Hümeyra: Neden? Genç: Çünkü annem Vanlı. (Hemşericiliğin zirve yaptığı an)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar