Geçenlerde kendi gençliğimin ekonomik ve sosyal zorluklarını anlatırken, o zamanki hükümetlerin bize reva gördüğü muameleleri hatırlayıp, "O günler bugünün gençlerine mutlaka anlatılmalı" demiştim. Zira hastanelerin perişanlığından, tüp gaz ve margarin kuyruklarından, emeklilerin sefaletinden ilk kez oy kullanacak gençlerin de haberleri olması gerekiyordu.
Bu konuda en etkili girişim A Haber'den geldi. Yüksel Altıntaş ve ekibi, bülten aralarına serpiştirilen "Bir Zamanlar Türkiye" adıyla enfes kliplere imza attılar. 90'lı yıllarda her gün uzak bir mahalleden bankaya gelen ve tam 4 kez parasını alamayıp geri dönmek zorunda kalan yaşlı amcanın feryadı, ölmek üzere olan böbrek hastasının üç ay sonraya randevu alabilmek için verdiği beyhude çaba hep bu kliplerde yer alıyordu.
Salı günü ise son derece çarpıcı yeni bir bölüm yayınlandı.
Yıl 2000'di. Başbakan Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü'nde tasarruf haftasıyla ilgili konuşma yaparken iki ampulden birinin söndürülmesini tavsiye ediyordu. Çünkü o yıllarda ülkemiz büyük bir enerji krizinin ortasındaydı. Gün aşırı elektrik kesiliyordu. Gelin görün ki bu konuşma, Çankaya Köşkü'nün Resepsiyon Salonu'ndaki 250 avizede yer alan tam 3 bin 400 ampulün ışığında yapılıyordu... Çok şükür. Bugün ampul söndürme talimatı veren yöneticilerimiz yok. Enerji sorununu kendi kaynaklarıyla çözen ülkemizin her yeri ışıl ışıl.
Beş çocuğumuzdan biri yaralı
Evet, şaşırtıcı, dehşet verici ama gerçek. Ülkemizde 4,8 milyon çocuk son deprem felaketlerinden fiziki, psikolojik ve sosyal açıdan etkilenmiş durumda.
Depremin ilk günlerinde özellikle çocuklara yapılan maddi ve manevi yardımın durakladığına şahit oluyor ve üzülüyorum. Oysa bunun artarak devam etmesi lazım. Zira çocuklar bir anda ilginin kesilmesiyle ikinci bir travma yaşamaya başladılar. Devletin ve gönüllü kuruluşların bölgede çocukların rehabilite edilmesi için giriştikleri çaba gerçekten de takdire değer. Ama yetmez, yetmeyecektir. Çünkü mesele devletin boyunu aşacak kadar büyük.
Her beş çocuğumuzdan birinin duygusal dengesi bozulmuşsa, geleceğimizin beşte biri tehlike altında demektir. Buna izin vermemek için ulusal bir seferberliğe daha ihtiyacımız var.
O çizme hiç olmamış (!)
Podyumlarda "erkekleri maskara etme" modası aldı başını gidiyor. En ünlü modacıların ve markaların yeni modellerini tanıttığı defilelerde hemcinslerimin "maymun edilmesi" ağırıma gidiyor. Ama biz erkeklerin sesi en yüksek perdeden çıkan feminist örgütler, kadın hakları dernekleri gibi bir sosyal örgütlenmemiz olmadığı için sadece yüzümüzü buruşturmakla yetiniyoruz.
Maazallah bu "aşağılama" kadınlara yapılsaydı, bakın o zaman dünyayı nasıl başımıza geçirirlerdi.
Kadınlar da fırsatı kaçırmayıp, o fotoğrafların altına dalga geçen yorumlar yazmayı ihmal etmiyorlar tabii:
"O çizme onun altına hiç olmamış!.."
Zap'tiye
Fotoğraf, Millet Ittifakı'nın son televizyon reklamından. Türkiye'yi aynı anda yönetmeye talip 8 kişi (Selo da dahil 9) horon ekibi gibi dizilmiş. Müzik başlar başlamaz birbirlerinin ayaklarına basacak gibi duruyorlar.
Gaf kürsüsü
Mustafa Sandal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2014'teki Maltepe mitinginin fotoğrafını, Millet İttifakı'nın son mitingi sanıp, "İstanbul'umuz da kırmızı beyaz" notuyla paylaştı.
Ne demiş?
"İlaç gibi adam. Beşiktaşlılar her hafta bir doz Aboubakar alıyor." (BeIN Sports'ta Antalyaspor - Beşiktaş maçını anlatan Ali Okancı'nın gol sonrası yorumu)
Yorum Yazın