Hani bir fıkra vardır:
Padişahın biri kendine dalkavuk alacakmış. Sırayla sorgudan geçirmiş adayları. Her adaya, “Senden dalkavuk olmaz” diyormuş. Adaylar ise dalkavukluk konusunda ne kadar marifetli olduklarını ispata çalışıyorlarmış. Adaylardan birine de aynı şeyi söylemiş, “Senden dalkavuk olmaz” deyince, aday, “Doğru söylediniz efendim. İsabet buyurdunuz efendim. Benden dalkavuk olmaz efendim” demiş; padişah onu sarayda dalkavuk başı yapmış.
Dalkavukluk; kişiliksiz, erdemsiz, özgüvensiz insanların güç karşısında takla atarak menfaat elde etme çabasıdır. Çıkar temin edilecek kimse ile ilgili olarak onda olmayan iyi vasıfları varmış gibi göstermek, onun hoşuna gidecek güzel yalanlar üretmek dalkavuk davranışlarıdır.
Eleştiri kültürünün gelişmediği, padişah-tebaa kültür geleneğinin egemen olduğu toplumlarda dalkavukluk bireysel bir olgu değil, salgın bir hastalık gibi toplumsal nitelik taşır.
Vahim olan ve insanı korkutan; dalkavukluğun münferit vakalar olmaması, toplumu istila etmesidir. Toplumun tolere edeceği azlıkta dalkavukluk, olsa olsa mizahın konusu olur. Ama toplumun dalkavukluğa teslim olması ciddi sosyal bir trajedidir.
Dalkavukluk toplumdaki güven ilişkisini bozar. Çünkü çıkar ve otorite ibresine uyumlu olarak dalkavuk da yön değiştirir sürekli. Çıkar dengeleri ise oldukça değişkendir.
Osmanlının son dönemlerinde Sadrazam olarak atanan biri iftar yemeği verecekmiş. Oldukça kalabalık olan davetliler akşam ezanını beklerken birden Sadrazam’ın görevden alındığı haberi yayılmış. Kalabalık anında dağılmış ve yemekler ortada kalmış.
Dalkavukluk ihaneti beraberinde getirir. Tarihte en büyük ihanetler dalkavuklar tarafından yapılmıştır. Bir Fransız atasözü vardır, “Yalayan ısırır da” diye.
Dalkavuk kültüründe insanların arkadan vurulması söz konusudur. Dalkavuk zayıfları pusuya düşürür. Onun bulunmadığı yerde gıyaben yargısız infaz yapar. Dalkavuk zayıfın üstüne basarak, güçlünün önünde yalakalık yaparak dans eder.
Doğu toplumlarında dalkavukluk, batı toplumlarında ise soytarı kültürü vardır. Dalkavuk, mevcut otoritenin iradesini onun hoşuna gidecek tarzda abartarak yansıtır. Asla ona ters düşmez. Dalkavuğun iradesi, çıkar ve güç durumuna göre yön değiştirir.
Batının soytarısı ise farklıdır. Soytarı, eleştiriyi gülmece formuna sokarak ortaya koyar. Belki biraz da otoritenin gazabından korunmak için, soytarılık bir gizleme malzemesi olarak kullanılır. Soytarı, soytarılıkta yergilerini kral tarafından yutulur hale getirmektedir.
Dalkavukluk ikiyüzlülüktür. Dalkavuk davranışlarının yürekte kökleri yoktur. Onun için dalkavukla bir aradaysanız ciddi risk altındasınız demektir. “Cenazeye gider ağlar, düğüne giden oynar” dalkavuk. Ama aslında bu davranışın sevinç ya da üzüntüsüyle organik bağı olmaz. Bu davranışların menfaate dönüşmesidir, esas olan.
“Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyeceksin” sözüyle dalkavukluk biraz da meşru zemin bulur. Yüze karşı, “Evet efendim, isabet buyurdunuz efendim, siz bilirsiniz efendim” diye eğilip bükülen tavır, yeni efendiler bulunca tam tersine dönüşür.
Tembelliğin, başarısızlığın, yeteneksizliğin örtülmesi ve çıkar uğruna takla atarak bunun başarıya tahvil edilmesi dalkavukluğun altında yatan diğer etmenlerdir. Padişah-tebaa ilişkisi içindeki lütuf kültürü de bedavadan geçinmeyi, çalışmadan Hindistan maymunları gibi şirin görünerek, kısaca yağcılıkla mevkii sahibi olmayı beslemiştir.
Bürokraside dalkavukluk ve onun yandaş kavramları olan yağcılık, yalakalık, yağdanlık, yalamalık o kadar ileri düzeye ulaşır ki iktidar değişimlerinde “gelene methiye, gidene mersiye” döşeyen bürokratlar henüz literatüre geçmeyen ya da isimlendirilemeyen yağcılığın bütün versiyonlarını sergilerler.
Dalkavukluk arttıkça güvenliğimiz, iletişimimiz, kavramlarımız, düşüncemiz risk altına girmektedir.
Kendi ayakları üzerinde durabilen, özgüveni olan, başarıyı esas alan insana itibar etmeliyiz. Hiçbir çaba sarf etmeden sadece takla atarak, el ayak öperek, kapı aşındırarak, bir mevki edinmeyi meşru görürsek ve bu güzergâhtan giderek sonuca ulaşmışlara itibar edersek geleceğimiz olmaz.
Eğer ruhumuzu dalkavuk kültüründen kurtaramazsak, başımızda zalimler, diktatörler hep olacaktır. Ve bizler hangi mevkide olursak olalım eğer dalkavuk ruhumuz varsa sadece acınacak halde olacağız.
Yorum Yazın