Başlıktaki sözü eden kişi Fatih Terim!.. Haberi yazan da Sabah gazetesi.. Gerçi manşet olacak kadar önemli ve ilginçti, aşağılardan vermişler, manşeti genelde ve hemen her gazetede olduğu gibi Fener'e ayırdıklarından.. Ama iyi işlemişler.. Fatih Hoca'nın sözünü ettiği pozisyonun resmini koyup grafikleştirerek.
Resimaltı izah ediyor..
"Geçen sezon 31. haftada oynanan Rize maçında Saracchi tacı Luyindama'ya atmak isterken topu kapan Samudio ağları havalandırmıştı." "Bir taçla şampiyonluğu kaybettik" diyen Terim'in Galatasaray'ı o maçta 4-3 mağlup olmuştu, küme düşen Rizespor'a..
Matematik olarak doğru Hocamın dediği.. Üç veya bir puan ekleyin Galatasaray'a, bakın bakalım şampiyon kim?.
Amma velakin, bu sözü söylemeye, bu şikâyeti yapmaya hiç ama hiç hakkı olmayan tek adam da Fatih Terim'in ta kendisi..
Tam üç yıldır, bu köşede kaç defa yazdım. Uyardım, eleştirdim.. Hatta başlık attım.
"Galatasaray taç atma özürlü" dedim..
"Bir Galatasaraylı olarak en büyük korkuyu kendi sahamızdan taç atarken yaşıyorum. Çünkü taç özürlü takımım, hem de takım hücuma çıkmak için yerleşmişken topu neredeyse 'hep' denecek kadar rakibe atıyor ve onlar da ileri çıkmış savunmamızı gafil avlıyorlar. Gol yiyoruz" dedim.
Çözüm önerdim..
"Alt tarafı taç deyip geçmeyin. Tacı doğru, hızlı ve anında kullanmak, takıma gol getirir.Ama, hele de kendi sahanda yanlış atarsan gol yersin. Dünya futbolunda ileri gitmiş takımlarda bu yüzden özel 'taç antrenörü' var.. Örneğin, Liverpool" dedim..
Hocam hadi sen gazete okumazsın diyelim.. Okuyup da konuyu seninle konuşacak bir yardımcın yok mu?.
İşte asıl sorunu bu Galatasaray'ın ve Terim'in..
Hayır yok.. Terim'in yanında iki yardımcı hoca var, bir de kaleci antrenörü.
Yardımcı hocaların en fahiş kenar hatalarında bile Fatih Terim'e müdahale ettiklerini görmedik ve duymadık.
Ağızlarını açıp konuştuklarını da..
Göstermelik, bol maaş alan ahbaplar sanki hepsi..
Ama çağdaş futbol o kadar uzmanlık dalıyla ayrıntılara bölünmüş ki, örnek verdiğim Liverpool'un teknik kadrosu 30 kişi.. Yazı ile otuz..
Futbolcuların bireysel sorunlarını çözecek, onlara bir aile havası verecek ruh bilim ustası.. Mentör yani..
Futbolcuların genelde sportif sorunlarında devreye girecek "menecer", yani yetkili, sözü dinlenir bir ağabey..
Kaç defa yazdım 2002 Dünya Şampiyonası'nın gizli kahramanlarının Mentör Turgay Biçer ve Menecer Can Çobanoğlu olduğunu..
Şenol Güneş'i şimdi maçlarda durmadan kâğıda bir şeyler yazarken görüyorsunuz ekranda.. Peki Avrupa Kupası maçlarında not alan teknik direktör gördünüz mü?. Orada notları "analizciler" alıyor. Biri rakibi, biri kendi takımını analiz eden yardımcılar. Şenol yazmaktan bakmaya vakit bulamıyor ve maçın en kritik anlarını kaçırdığı için okuyamıyor da. Kaldı ki, analizcilik artık bilim dalı.
Muslera'ya verilen paslar da büyük korku anlarımdan. Kalecinin topu elle tutma hakkının olmadığı pozisyonlar, topu ayakla çok iyi kullanmayı gerektirir. Muslera ülkenin en kötülerinden. Rakibe kaç asist yaptı bugüne dek.
Eloğlunun "Kaleci topu ayakla çıkarırken, oyun kurma setleri planlayan hocaları bile" var.
Çağdaş ve ileri futbolun teknik kadrosu niye 30 kişi anladınız herhalde..
Dilerim Fatih Terim de anlamıştır, yeni Başkan Burak Elmas da..
Yan yana resimlerini gördüm. İkisi de harika görünüyorlardı. Hocama "Bodrum dinlenmesi" çok yaramış. Genç Başkan Burak'la arası da çok çok iyi.. Şu ana dek ikilinin çalışma sistemi konusunda alınan kararlar da olumlu.. Yapılan "yerli" transferler bence harika..
Eksik olan tek şey, Fatih Terim'in "Her şeyi ben bilirim, ben yaparım" inadından ve inancından vazgeçtiğinin, "Başarının uzman bir teknik kadro kurmakla sağlanacağı gerçeği"ni gördüğünün işareti..
Bugüne dek takım için çok olumlu transferler yapan Galatasaray, teknik kadroyu da artık, geniş, çağdaş ve uzman ekipten oluşturmalı.. Terim'in her dediğine kafa sallayan üç beş ahbap çavuştan değil..
Ben Fatih'in Piontek, Mustafa Denizli'nin Derwall gibi devlere nasıl isyan ettiklerini yaşayan, bilen adamım.
Başarıyı Ahfeş'in keçileri gibi kafa sallayıp her şeye "Evet" diyenler değil, patronu en azından "ikinci defa düşünme"ye zorlayan "Hayır"cılar sağlar.
Fatih gibi, Mustafa gibi, dünya devi hocalarına isyan edenler.. Hatta kapıyı çarpıp, hatta gece yarısı kamptan çekip gidenler gerçek "yardımcı hocalar"dır..
***
NEREDE BU DANIŞMANLAR!..
Başkanlık sistemi çok ama çok güçlü danışmanlar gerektirir. Sebebi açık.. Başkan her şeyden sorumludur. Peki dünyada her şeyi bilen bir insan var mı, olabilir mi?. Tövbe Yarabbim, bu vasıf "Ulu Tanrı"da vardır bir tek. Peygamberlerinde bile değil..
Niye yazdım bunu..
Fatih Çekirge yazmış, onda okudum. Ülkemin gelmiş geçmiş en büyük uluslararası atletlerinden Muharrem Dalkılıç, ağır bir Kovid geçirmiş. Sonra da ona bağlı gene ağır bir hastalık daha.. 1 ay çok pahalı bir tedavi, sonra da ameliyat..
Yani uzun zamandır hasta, kimsenin haberi yok..
Hem medyamızın rezil halini yazdım, hem de Muharrem'e geçmiş olsun dileklerimi.
O atletizme, ben gazeteciliğe ayni yıllarda başladık. Bir de Antepli hemşerim. Onun bütün zaferlerini beraber yaşadık..
"Utan medya" demeye getiren uzun, manşet yazımı okudunuz.
Muharrem, durumunu anlattım ya.. Hastanede geç okumuş..
Aradı.. Konuşamadı.. Ağlamaya başladı.
Bu kadar ilgisizlikten sonra, bu yazı öyle duygulandırmış ki, "Unutulmamışım" diye mutluluktan ağlıyor Koca Muharrem..
Yahu bir faal sporcumuz başarı elde etti mi, otomatik kutlamalar yağar..
Peki ya Muharrem gibi efsaneler?.
Atletizm Federasyonu Başkanı hastaneye gitmiş mi acaba?. Gençlik Spor Genel Müdürü, Spor Bakanı, telefon etmişler mi?. Ya da Gaziantep Belediye Başkanı?.
"Bu ülkenin gururu efsane adama bir telefon etseniz çok iyi olur. Hem onun hem de faal sporu bırakan tüm efsaneler için iyi olur" diyen bir danışman çıkmamış ki, Cumhurbaşkanlığı Sarayında?.
Tüm gazeteleri Başkan okuyacak satır satır. Düşünecek, karar verecek öyle mi?.
Peki o zaman Başkanlık Sistemi içinde ülkeyi yönetmeye zamanı kalacak mı?.
Muharrem Dalkılıç'a "Geçmiş olsun" telefonu etmek, popüler bir olay üstelik. Başkan'a fevkalade sempati de sağlar.. Sizin işiniz de bir yanda bu değil mi, ey danışmanlar?.
***
BRAVO AHMET HAKAN!..
Bu yazıyı pazartesi sabahı yazdım, salı çıksın diye.. Ama bir yandan benim gevezeliğim, bir yandan reklamlar yüzünden kaldı da kaldı. Ben de inat ettim, her gün koydum.. Günü geçmez çünkü.. Konu gazetecilik mesleği çünkü.. Mesleğin kaderi.. Sosyal medyanın yalan dolan dolu haber siteleri, gazetedeki köşe yazıları dahil her şeyin internette yayınlanması yüzünden tirajlar düştü.. Her türlü vergiden, sigortadan muaf, denetimsiz "influencer" denen garip kişiler reklam pastasından büyük paylar almaya başlayınca, reklam gelirleri de düştü..
Bizler kalanı kurtarmak, kâğıt gazeteyi çıkarmak için gayret ederken, garip bir kararla devlet de darbe vurmaz mı?.
Onun için yazdım bu yazıyı..
Yayınlanana dek de her gün listeme koyacağım ki, mesela Sağlık Bakanı Koca, rastgele ve de dayanaksız aldığı bir kararın hangi algıyı yarattığını ve mesleğe nasıl nefreti bir darbe vurduğunu görsün.
*
Hürriyet Genel Yayın Müdürü ve Köşe Yazarı Ahmet Hakan "Kaldırın şu saçma yasağı" diye harika bir köşe yazmış, pazartesi günü.. Hemen bir kutlama ve kucaklama mesajı attım. Bir yanda yüzde 90'ı yalan haberlerle tıklanan sosyal medya, öte yanda "İnfluencer/ Etkileyici" diye sosyal medya uygulamalarını kullanan, vergiden, sigortadan, denetimden muaf kişiler, medya reklam pastasından muazzam bir bölümü götürür ve yazılı medya hem tiraj hem reklam açısından büyük kayıplara uğrarken, "Tık" peşinde olan yazar ve yöneticiler de, kendi boyunlarına ilmek geçiren bu uygulamaların baş destekçisi oluyorlardı.
Kızıyor, yazıyor, eleştiriyor ama hiçbir şeyi değiştiremiyordum.
Ahmet Hakan, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan "Kovid 19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi"ni incelemiş ve ordaki "cinayet"i ortaya çıkarmış.
Bakın bu rehbere göre, gazetelerin yasak olduğu yerler..
- Berber, kuaför ve güzellik salonları.
- Spor salonları.
- Kahve ve kıraathaneler.
- Çay bahçeleri.
- Dernek lokalleri.
- İnternet kafeleri.
- Halı sahalar.
- Bilardo salonları.
"Liste böyle uzayıp gidiyor" diyor Ahmet.. Ona katılıyorum.
Sağlık Bakanlığı'nın hazırladığı bu rehber, tam anlamıyla gazete düşmanlığı.
Nedir Doktor Fahrettin Koca'nın gazete düşmanlığının sebebi?..
Günahımız, yalan dolan dünyası sosyal medyaya karşı gerçekleri yazarak, devletin koyduğu Kovid kurallarına uyulması konusunda mücadele vermemiz mi, Sayın Koca?.
Siz nasıl doktor ya da nasıl Sağlık Bakanı'sınız?.
Ahmet Hakan eksik yazmış.
Yasağı kaldırmanız yetmez. Bu saçma yasağı niçin aldığınızı da açıklamalı ve biz gazetecileri "düşmanımız olmadığınıza" ikna etmelisiniz?.
***
İNSANDA 'UTANMA' OLUR!..
Ali Eyüboğlu dostum, dikkatle okuduğum, keyif aldığım köşe yazarlarından biri.. Ama son zamanlarda bir TRT övgülerine başladı ki, anlayamıyorum..
Tabii öveceksin. Hatta dağlar gibi öveceksin. Hep söylerim, marifet iltifata tabidir. Mesela TRT 2'yi ne kadar övsek az.. Başta seçtikleri filmler, sonra yaptıkları görsel programlarla harikalar yaratıyorlar..
Tiryakilik yapıyorlar resmen, hele belli konulara ilgisi olanlarda.
Ama özel TV'lerle sidik yarışına girip 180 dakikalık diziler oynatan, tıpkı özel TV'ler gibi bitmez tükenmez reklam araları verip, RTÜK'ün adeta "Kötüye kullanın, seyirciyi aldatın" diye hazırladığı reklam yönetmeliğini bin beter kullanan, nihayet seyirci toplayan futbol naklen yayınlarını en kötü anlatan TRT 1'in övülecek yanı ne bilemem..
Hele de neredeyse sıfır maliyetli TRT Müzik'e tek kelime etmeyişi..
Her gece saat 19.00'da "Arşivden" diye bir klip programı var. Tıklarsan, şu tanıtım görüntüsü gelir ekrana..
"TRT'nin zengin arşivinden derlenen.." Doğru.. Dünya zengini bir arşivi var TRT'nin.. Hem de dijital kayıtlı.. Ve de pandemi var, iki yıldır. Ailecek evde millet. İşte ekran başı için en iyi zaman, 19.00 ve elde "Zengin Arşiv.." Peki bu "Arşivden" programı niye bir senedir tekrarlar, hem de kaçıncı tekrarlarla dolu..
Yahu reklama ihtiyaç duymasın diye, devletten milyarlarca ödenek, yani vergilerimle benim paramı alan TRT, neden o dijital arşivden, iki tıkla bedava yeni bir "Arşivden" yapacağına, eski Arşivden programlarını tekrar tekrar gösterir?.
Ezberledik be.. Ezberledik..
Utanın.. Varsa tabii..
Hadi TRT Müzik'in başı boş.. Peki, o çok övdüğün TRT Genel Müdürü "Bu ne rezillik" demez mi, TRT Müzik sorumlusuna?.
Bu milletin sahibi yok mu, Ali.. TRT'nin bağlı olduğu Cumhurbaşkanı Yardımcısı'na dek açık mektup yazdım. Cevap bile vermedi hiçbiri. Oysa Anayasal hakkım "Cevap almak.." Bir işi düzeltmek, bitirmek için ille de Cumhurbaşkanı'nın kendisine mi gideceğiz durmadan, bu ülkede Ali?.
Dördüncü güç medyanın işi ne, peki?.
***
TEBESSÜM
Akıl hastanesinde 3 hastayı taburcu etmek için kontrole almışlar. Birinciye sormuşlar..
"2 kere 2 kaç eder?" "Pazartesi" demiş hasta. İkinciye sormuşlar.. "2 kere 2?." "9" demiş hasta. Üçüncüye sormuşlar.. "2 kere 2?." "4" demiş hasta.
Doktorlar aralarında fısıldaşmışlar, "Bunu taburcu edebiliriz herhalde" diye. Biri "Ben bir soru daha sormak istiyorum" demiş. Yanına gitmiş.. "2 kere 2'nin 4 ettiğini nasıl buldun?."
"Çok kolay" demiş hasta.. "Pazartesi ile 9'u topladım!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Başarısızlık Tanrı'nın sana 'Pardon ama yanlış yolda ilerliyorsun' demesidir. Hata sadece bir deneyimdir."
Oprah Winfrey (Sadık Gültekin'in Posta'daki köşesinden.)
Yorum Yazın