Son günlerin en çok konuşulan meselesi Akbelen...
Aslında bölgede neredeyse 4 yıldır Yeniköy-Kemerköy Santrali'ne karşı bir direniş vardı. Ama nasıl olduysa son bir haftadır muhalefinden fondaşına, terör örgütlerinden candaşına kadar herkes işin içine girdi. Başrolü, kimin fonladığı (!) belli olmayan çevre örgütleri kaptı.
Hatta dün CHP'nin önerisi üzerine Meclis Genel Kurulu olağanüstü toplandı. Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında Akbelen Ormanı için direnen İkizköylüleri getirdi. İkizköylüler diğer partileri de ziyaret etti.
Bu kadar organizasyon herhalde tesadüf olamaz!
Elbette yöre halkının samimi mücadelesine diyecek lafım yok...
Fakat buradan Gezi kalkışması çıkarmak isteyen marjinal örgütlere, ithal kömür lobilerinin fonladığı kesimlere karşı da uyanık olmak gerekiyor.
Niye mi böyle diyorum...
Esasında bunu anlatmak için belki de Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin hikâyesine baştan başlamak gerekiyor. İki santralin kuruluşu çok eskiye gidiyor. 1970'lere... O tarihte Türkiye'de ne kömür ne doğalgaz ne yenilenebilir enerji kaynakları var. Evdeki elektrik fuel-oilden ya da motorinden, hidroelektrikten sağlanıyor. 1973'te Arap-İsrail savaşı sonrası petrol fiyatları yükselince, bu ürünleri ithal eden Türkiye büyük bir enerji krizine giriyor. Arkasından siyasi ve toplumsal olaylar... Ve o dönemde yerli kömür rezervlerini seferber ediyor. Soma, Afşin-Elbistan, Yatağan, Çayırhan ve Yeniköy Santrali gibi birçok santral kuruluyor. 1994'lerde ise Kemerköy Santrali... Devlet iki santrali de 20 yıldan fazla çalıştırıyor. O dönemde ithal kaynak bağımlılığı yüzde 20'lere kadar düşüyor. Bu durum ekonomiye de olumlu yansıyor. 2014'te ise iki santral de özelleştiriliyor. Hem de rekor bir bedelle...
Bugün yerli kaynaklardan elektrik üretiminin yüzde 60'a yaklaştığı Türkiye'de, kritik tesislerin başında geliyor Yeniköy- Kemerköy Termik Santralleri... Her gün 2 milyon hanenin elektrik ihtiyacına denk gelen üretim yapılıyor. Her 40 haneden 1'nin elektriği bu iki santralde üretiliyor. Büyük çoğunluğu bölge halkından oluşan 3 bin 100 kişi istihdam ediliyor. Dolaylı 15 bin kişinin geçimi sağlanıyor. Üretim yüzde 100 yerli kömürle yapılıyor. (Bu sayede geçen yıl 1 milyar dolarlık kaynak yurt içinde kaldı) Türkiye'nin elektrik üretiminin yüzde 2.5'i, Güney Ege'nin ise yaklaşık yüzde 62'si buradan karşılanıyor. Daha önce bölgeye gittim. Kömür üretiminin sona erdiği maden sahaları rehabilite edilip ağaçlandırılıyor. Zeytin ağaçları verim kaybına uğramadan taşınıp tarımsal üretime kazandırılıyor.
Velhasıl, 'kapansın' denilemeyecek kadar büyük bir işlevi var.
Üstelik de yerli kaynak...
Diyeceksiniz ki, bunları eylem yapan sözde çevreciler, oraya üşüşen muhalefet partileri bilmiyor mu?
Bal gibi biliyorlar.
O yüzden CHP'ye şu soruyu sormak istiyorum.
Santral bugün kapansa ve bölgede elektrik kesilse ne olacak?
Siz iktidara gelseydiniz bu santrali kapatır mıydınız?
Eğer 'kapatırdık' diyorsanız elektriği nereden sağlamayı planlıyordunuz?
Bu sorulara samimi yanıt verebileceklerini zannetmiyorum.
Fakat şunu iyi biliyorum,
Bir kesim uluslararası işbirlikçileriyle Türkiye'deki her tür yerlileşme hamlesine karşı... Yerli kömür stratejisini çizen dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın 'Burası çok önemli' kitabında dediği gibi; "Bir el Türkiye kendi kömürünü kullanmasın diye hep devrede... Nedense bu yapıların ithal kömür eylemi yaptıklarını hiç görmedik."
Yorum Yazın