Ahmet Yenilmez

Ahmet Yenilmez

Mail: shjbjdsk@hotmail.com

BİR ÇİVİ BİR NALI BİR NAL BİR ATI…

Doğruluğunu teyit edemediğim bir bilgiye göre, Türkiye'deki tüm hanelere 200 metrekarelik bahçesi olan müstakil evler verdiğimiz takdirde, Konya ve Isparta kadar bir alanı, ancak doldurabiliyormuş, Türkiye nüfus yoğunluğu büyük ülkeler arasında olmasına rağmen!

Bu minvalde dönüp etrafımıza baktığımızda, üst üste kutuların içine ve betona hapsedilmiş, bırakın domates, biber bir çiçek bile yetiştirme imkânı olmayan, ayağı topraktan kesilmiş milyonlarca aile... Bu durum aklıma hep aynı ayeti getiriyor:

"Allah, insanlara haksızlık yapmaz. Ancak insanlar kendi kendilerine haksızlık yaparlar."

(Yunus 44)

Alemlerin Rabbi'nin ayette belirttiği gibi, insan kendisine zulmetmekten hiç çekinmiyor. Öyle bir savaşın içindeyiz ki, insana olan düşmanlık bitmedi, bitmiyor, bitmeyecek... Lüks adı altında, insan fıtratına aykırı bir yaşamı insana özendiren, kahve zincirlerinden kahve içmeyince ayılamayacağını sanan, gece erken yatınca tavuğa benzetilen, sağlıklı beslenip giyinince köylü damgası yiyen, yüzyılların kadim tıp bilgisini ikiyüzlü ilaç şirketlerine tercih edenleri cahillikle suçlayan bir düzendeyiz. Ve ne yazık ki, kendi isteğimizle... Yakında kendinizi bir domates yetiştirmekten aciz bir şekilde, böcek yerken bulabilirsiniz.

"Sakın bir çiviyi küçümseme. Bir çivi bir nalı, nal bir atı, at bir komutanı, komutan bir orduyu, ordu koca bir ülkeyi kurtarır."

(Cengiz Han)

Bir çiviyi bile ihmal etmenin nelere mal olacağını çok iyi anlatmış. Eğer, küçük detayları önemsemez ve bu gaflete düşersek, önemli bir savaş kaybedilir. Aradan 2 sene geçer orduyu toparlarsın, önceki hatalardan ders alıp, tedbirini alırsın ve bir sonrakini kazanırsın.

Fakat, bugün öyle bir savaşın içindeyiz ki, bize küçükmüş gibi gelen detayları atlamaya devam edersek, bugün kaybedeceğimiz gibi, gelecek nesillerin de savaşları kaybetmesine biz sebep olacağız.

Önceleri, aile derdim, ama artık ben de yoruldum, zaten freni boşalmış bir otobüs misali, aileyi yok etmeye yemin etmiş bir sistemde istediğimiz kadar konuşalım ne fayda.

Mevzu, artık bireye düştü. Düştü düşmesine de, birey kalitesi de öyle bir düştü ki, yerlerde sürünüyor.

İki aile düşünelim, birinde saygı ve sevgi korunmuş her ailede olduğu kadar tartışmalar mevcut, fakat daha ziyade psikolojik olarak aile travmalarına şahit olmamış çocuklar yetişiyor; diğerinde ise karı koca hem birbirine hem de çocuklara zulmediyor. Annenin babaya saygısı, sevgisi; babanın anneye sevgisi, saygısı kalmamış, çocuk sorumsuzluklara şahit oluyor, belki de şiddet görüyor (Bahsettiğim şiddet anne terliği değil tabiî ki)! Aradan uzun yıllar geçtiğinde bu iki çocuk karşılaşıyor ve evleniyor. Herkesin olduğu gibi bu iki insanın da acı, sinir, öfke duyguları; hem psikolojik hem de fiziki şiddet eşikleri oluşuyor. İkisi de ailesinde gördüğü normallere göre hayatını sürdürmeye devam ediyor. Mesela, bir tanesi için evde ses yükseltilmesi bile, belki bir haftasını demoralize geçirmesine sebebiyet verirken, diğeri için kullanılan kötü cümleler bile vız gelir modunda olabiliyor.

İşte, ortalık böyle ailelerle daha doğrusu aile olmaya çalışan bireylerle dolu. Zaten sosyal medyada özgürlük adı altında saygısızlık, arsızlık ve aşırılık pompalanmakta şu günlerde... Pek çok insan, çok da düşünmeden, rahatlıkla karşısındaki insanın öfke eşiğini zorlayabiliyor. Yıllar öncesinden kalan, fazla hatırlanmayan, ama bilinçaltına yerleşmiş ufacık bir anı, bir çocuğun gelecekte her şeye rağmen kurmaya çalıştığı aile kurumunu ve onun yetiştireceği çocukları negatif yönde etkiliyor. Peki, suçlu kim?

Sonra gelsin cinnetler, boşanmalar, toplumsal çöküşler... Tabi, bu da birilerini mutlu ediyor!Yalnız kalmış bireyler, dağılmış aileler, bir başına sevgisiz, anasız babasız yada aynı şiddet ortamında büyüyen sabiler; birilerine asker oluyor.

Bu devirde, kadını veya çocuğu fiziksel şiddetten koruduğunu iddia eden kurumlar, fink atıyor piyasada. Peki ya, psikolojik şiddet...? Onu umursayan yok tabi. Neyse, yine yazıyı uzattık. Freni boşalan aracın içinde, tek derdi zevk ve eğlence olan bireylerimize son olarak Alemlerin Rabbi'nin hadisini ileterek veda edelim.

"Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse şunu bilsin ki şeytan, her türlü aşırılığı ve her türlü çirkinliği telkin eder. Ve eğer Allah'ın üzerinizdeki lütuf ve rahmeti olmasaydı, sizden hiç kimse arınmayı asla başaramazdı. Fakat, Allah dileyeni arındırır. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir."

(Nur 21)

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar