Yanıbaşımızda öyle bir savaş yaşanıyor ki!
20. asır sanki vahşet adına neyi var neyi yok saçmadan, yeni asra devretmeyecek dünyayı, insanlığı!
Baktığınızda, içerisinde kilise var!
İçerisinde sosyalizmin her türlüsü var!
Hem de 12 Mart ile 18 Mart tarihleri arasında...
12 Mart 1921 İstiklal Marşı'nın kabülü, 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, hani merhum Atatürk'e atfedilen bir söz vardır, "Çanakkale, Yeni Türkiye'nin önsözüdür"!
Doğrusunu isterseniz, bu söz gerçeği o kadar güzel ifade ediyor ki...
Ondandır, ülkemizin ilk Çanakkale Zaferi konulu dizisi "Kınalı Kuzular" dizimizin jenerik sözü yapmıştık, bu sözü.
Konu İstiklal Marşı ve Çanakkale Zaferi olunca, akla elbette ki merhum Mehmet Akif Ersoy gelir.
Bakar mısınız, şu mısralara Allah aşkına!
...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl,
Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
...
Düşünsenize, 20.asır daha ilk günlerinde, sadece bizden yüz binlerce can, milyonlarca kilometre vatan toprağı kopardı !
Öyle acıtmış ki içimizi, her bir Türk'ün yüreğinde sızım sızım sızlar!
Şu anda o vatan topraklarının üzerinde, elliden fazla devlet var.
Var, var olmasına da koptukları andan itibaren, hem kendilerine hem de bize dünyayı zindan ettiler!
O 20.asrın ortalarında, sadece Rusya'da yirmi yedi milyon insan ölmüş!
Avrupa'yı da ekleyin üstüne...!
Son çeyreği ile alakalı sadece, Filistin, Bosna, Kosova, Irak, İran, Suriye...
Ya Ebu Garip Cezaevi...
Tam da merhum Akif'in ifadesiyle,
...
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
...
O "Tek dişi kalmamış canavar, " Ukraynalı sığınmacılara merhamet gösteriyor(!)
bizim Müslümanlar da hemen deri rengi ve din açısından kıyaslamaya gidiyorlar.
Haksız da sayılmazlar, ama eksik ve dahi biraz da yanlış!
Tehlike sınırına dayanmasaydı, görürdünüz siz Batı'yı!
Gelelim bize...
Hani, bir söz daha vardır, "Allah bizi bu topraklarda, toprağın altında kefensiz yatanların yüzü suyu hürmetine tutuyor" diye...
Şu yaşadıklarımıza ve halimize bakınca, bu söze katılmamak hakkı teslim etmemektir!
Evet, 19.asır bizi çile, gözyaşı, ateş deryasının ortasına attı!
Allah'a hamd olsun ki, toprağın altında kefensiz yatanlar, Anadolu coğrafyasını kurtarabildi!
20. asrın ortalarında, Boraltan Köprüsü'nde içimize ağladık.
Ama, sanırım o tek dişi kalmış canavarın tek dişi de düşecek, biz ağzına bir şey vermezsek de açlıktan ölecek!
Çünkü, bugünkü Türkiye 1923, 1944'lerdeki Türkiye değil, 1920'lerde ayağında çarık, elinde silah yoktu, 1944'lerde yaramız tazeydi, hala sızan yaralarımız vardı!
Şimdiyse, neyimizin olmadığını bilmediklerini mi sanıyorsunuz, bilmeseler böyle yılan gibi etrafımızı sarıp boğmak için uğraşmazlardı.
Tıpkı, Çanakkale'de olduğu gibi şah damarımıza çökerlerdi.
İşte, o zamanlarda öğrendiler ki, Türk'ün damarına basmayacaksın!
Elimizde ne olduğunu bildiklerindendir ki, son dört günde, dünyada Türkiye'ye gelmeyen lider kalmadı!
Acaba neden?
Biliyorlar da ondan...
Yorum Yazın