Hergün ya öğrendiklerimden ya da düşündüklerimden bir yazıyı paylaşmaya çalışıyorum. Bu yazıların yanında bir resim, fotoğraf varsa beğeni iki katına çıkıyor. Yazı biraz uzunsa beğeni oranı çok düşüyor. Yazı güncel bir olaya dayanıyorsa ve siyasi bir yoruma elverişli ise riskli görülüp beğeni oranı anında düşüyor.
Paylaşımlarımdan ne siyasi, ne sosyal, ne bürokratik rant elde etmek, ne maddi menfaat sağlamak ne de şöhret olmak gibi bir niyetim var. Öncelikle hergün bilgimi artırmak, düşüncelerimi geliştirmek sonra da belki birilerinin işine yarar diye sonra bunu paylaşmaktır niyetim.
Yazdıklarımı paylaşanların sayısı dördü geçmez. Bu kişilerden bir kısmı benden alıntı yaptığını bile belirtmeden doğrudan kendi yazmış gibi paylaşır. Yazdıklarımdan ticari bir getiri ve şöhret kaygım olmadığı için bu duruma çok aldırmam. Geçmişte de irfan sahibi bir çok ehli kalem yazdıklarına la edri (bilinmeyen) diye isimlerini yazmamışlardır. Ama kişinin kendine özsaygısı bakımından buna dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bazı kişiler nezakete çok dikkat eder paylaşım için iznimi ister. İsim vererek paylaşır. Özellikle bu şekilde paylaşanlara çok teşekkür ederim. Bilgiyi kendilerinde saklamayıp, ışığı yaydıkları için.
Bilgi ışık gibidir, paylaşıldıkça faydası artar, paylaşıldıkça karşılıklı yansıyarak çoğalır. Bilgiyi paylaşmamakla saklıyacağımızı sanıyorsak yanılırız. Bilgi cimrisi olmak cimriliğin en kötüsüdür. Bilgi cimrileri para cimrilerinden daha kötüdür. Gerçi Konfüçyüs “Ne denli nitelikli olursa olsun, cimriye değer vermeye değmez” diyerek her türlü cimriliğin diğer nitelikleri sıfırladığını vurgulamıştır.
Kimileri bilerek kimileri bilmeyerek bilgi cimrisi olurlar. Kişisel gelişim seminerlerinde anlattığım konuların slaytlarını talep edenlere rahatlıkla veririm. Bir zamanlar mizah atölyesi başlıklı yazılar yazdım. İstanbul’dan mizah dersleri veren biri beni arayarak, “Para kaynağı olan bu bilgileri neden ücretsiz yaydığımı, bunu yapmamam gerektiğini” söyledi.
Bazıları bilgiyi bilmeyerek yaymaz. Aslında bizler bilgiyi başkalarına vererek aynı zamanda o alanda yetkinliğimizi artırırız. Öğrenmenin en güzel yollarından biri de başkalarına öğretmektir, anlatmaktır, aktarmaktır. Sadece kendimiz için değil, başkalarına öğretmek ve aktarmak için öğrendiğimizde öğrendiğimiz şeyleri daha da geliştiririz. “Ele giden gelin gözü sürmeli gerek” diye bir atasözümüz var. Sunarken muhtemel durumları düşünerek hem güzelleştiriz hem geliştiririz. Dolayısıyla bakış açımızı derinleştiririz.
Osho’nun bir sözü var. “Saklamak değil, paylaşmak olsun özün. Eleştirmek değil, çıkış yollarını da işaret etmek olsun sözün.”
Peki bilgi cömertliğini geliştirmek için neler yapabiliriz:
Öğrendiğimiz doğru ve faydalı bilgilerle, düşüncelerimizi paylaşmaktan kaçınmayalım. Unutmayalım ki, “Bilgi, bölüşüldükçe artan hazinedir.” Bhartrihari
Faydalı bir şey öğrenmişsek, ya da düşünerek oluşturmuşsak onu birine anlatalım. Sokrates “Bir şeyi gerçekten bilmek, onu anlatmakla olur.” diyerek bunun önemine vurgu yapmıştır.
Siz başkalarının faydalı bilgilerinden, düşüncelerinden faydalanıyorsanız, siz de başkalarına el uzatın. Sizin de faydalı bilgilerinizden ve düşüncelerinizden başkaları faydalansın. (Burs alarak okuyan kişinin iş sahibi olduktan sonra başkalarına burs vermesi gibi. Işığı yaydıkça dünyamız aydınlanacaktır.)
Bilgi paylaşılmadıkça kimseye faydası olmadığı gibi kendi içinizde sakladıkça da fire vermeye başlar. Dağıtın ki o bilgi çoğalsın. Farklı yansımalarla tekrar size çoğalarak dönsün.
Sözümüzü Yusuf Has Hacip’in bir sözü ile bitirelim:
Bilgiyi uygularsanız büyürsünüz, paylaşırsanız efsane olursunuz.
Yorum Yazın