Saygın bir hukukçu olan Av. Celal Ülgen, emekli amirallere, “Bu duyurunun TSK’da görev yapan başka kişilere bir ima anlamı taşıyıp taşımadığı sorulmuş” dedi.
104 emekli amiralin yayınladığı bildiri hakkında oluşan hassasiyetin en önemli nedenlerinden biri bu soruda yatıyor.
Yoksa kimse emekli amirallerin Montrö hakkında görüş açıklamasından rahatsız değil. Zaten Montrö konusunda ekranlarda 100 saat tartışma yaşandıysa bunun 80 saatinde emekli oramiraller konuştu. ‘Sarıklı amiral’ hakkında ise hem Milli Savunma Bakanlığı tarafından soruşturma açıldı hem de bu emekli amirallerin tepki göstermesine bir engel yoktu. Zaten bir kısmı sosyal medyadan rahatsızlıklarını dile getirdiler.
SORUŞTURMA ÖNEMLİ
Gözaltındaki emekli amirallerin denetimli serbestlik kapsamında tutuksuz yargılanması yerinde bir karar oldu. Balyoz sürecinde de isimler yurtdışında oldukları halde gelip, teslim oldular. Kaçma ya da delilleri yok etme tehlikesi yok. Tutuksuz yargılama esas olmalı. Tutuklama bir infaza dönüşmemeli.
Ama soruşturmanın titiz bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü eğer bu bildiri konusunda gereken hassasiyet gösterilmese bugün yol olmuştu. Durumdan vazife çıkaranların bildirileri art arda geliyordu. Yeni bir Samet Kuşçu olayına meydan vermemek gerekiyor. Çünkü onun bedeli ağır oluyor.
‘AÇIKLAMA YAPMALIYIZ’ DİYEN EMEKLİ AMİRAL
Emekli amirallerin bildirisiyle ilgili önemli haberlere imza atan Hürriyet muhabiri Mesut Hasan Benli’nin haberinde Ergun Mengi, ilk olarak sarıklı amiralle ilgili haberler üzerine bir bildiri fikrinin oluştuğunu söylüyor. “Büyüklerimizden emekli bir amiralin, ‘Bu konuda rahatsızlığımızı giderici bir açıklama yapmalıyız’” dediğini ifade ediyor.
ÖDLEKLER OLMAMAK İÇİN
Mengi devam ediyor.
“Aradan geçen iki-üç günden sonra bir emekli amiral ‘WhatsApp’tan ne zaman açıklamada bulunacağız, Boğaziçi öğretim üyeleri kadar olamadık, hâlâ bir açıklama bekliyorum’ dedi. Yine iki-üç gün sonra bir emekli amiral açıklama yapılması gerektiğini, aksi takdirde tarihin bizi emekli amiraller değil ödlekler olarak anacağını belirtti” diyor.
Bu tartışmalar emekli amirallerin bulunduğu “ADMEK-2” isimli WhatsApp grubunda yaşanıyor.
Ergun Mengi, emekli büyükelçilerin Montrö’yle ilgili bildirilerini görünce kendilerinin de böyle bir duyuru yapabileceklerini konuşup, hazırlıklara başladıklarını ifade ediyor. Yukarıda yol olurdu dememin nedeni bu.
Sarıklı amiralle başlayıp, Montrö’yle devam eden bu süreç bir gece yarısı, “Yüce Türk milleti!” hitabıyla başlayıp, “Aksi halde” diye devam eden, darbe çağrışımı yapan bir bildiriye neden oldu.
SON ANDA EKLENEN İFADE
Emekli amirallerin sorgusu ilginç bilgilere ulaşmamızı sağladı. Emekli amiral Semih Çetin’in “‘Bu bir darbe metnidir’ diye üzerlerinde durdukları birkaç husus var, onlar da son iki saat içerisinde metne dahil edilmiş” dediği noktalardan biri de, “Yüce Türk milleti” hitabıydı. Semih Çetin, kendisine gönderilen metinde, “Yüce Türk milleti” ifadesinin yer almadığını, sonradan eklendiğini söylemişti. Bildiriye “Yüce Türk milleti” ifadesini, emekli tuğamiral İlker Güven’in eklediği ortaya çıktı.
İŞTE O İSİM
Şimdi başa döneceğim. Bildiriyi kaleme alan Ergun Mengi, açıklama yapılmasını ilk olarak öneren, “büyüklerimizden bir emekli amiral” dediği kişinin ismini de veriyor. Emekli büyükelçilerin bildirisinden sonra “Işık Biren’i aradım, böyle bir duyuruyu hazırlayayım mı, diye sordum. Bana, ‘yapabilirsin’ dedi” diyor.
DARBELERİN ETKİSİ
Işık Biren 1933 doğumlu, 88 yaşında bir emekli koramiral. 1980-82 yılları arasında yani 12 Eylül’ün en güçlü olduğu dönemde, “Milli Güvenlik Konseyi Koordinatörü Komisyonları Başkanlığı” yapmış... Bunları neden yazıyorum? Çünkü bir gözlemim vardır. Darbe dönemlerinde görev üstlenen askerler, o virüsü kapıyor. Çevik Bir de 12 Eylül’ün Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı değil miydi?
İDDİANAME ÖNEMLİ
Bir şey soracağım. Bildirinin yazılmasını ilk olarak öneren Işık Biren ile bildirinin başına “Yüce Türk milleti” ifadesini ekleyen İlker Güven gözaltına alınan amiraller arasında mıydı? Değildi. Peki soruşturma açılmasa bundan haberimiz olacak mıydı? Olmayacaktı.
Bakalım iddianamede neler ortaya çıkacak?
BU BAHANE NE?
Mesela ben, Ergun Mengi’nin, bildirinin taslak metnini ADMEK-2 isimli grupta paylaşması için gönderdiği Ali Yüksel Önel’e yazdığı, “Bildiride işlenen Montrö ile ilgili açıklamaların bahane” olduğu yönündeki mesajının ne anlama geldiğini merak ettim. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Veysel Kaçmaz da bu hususu önemli bulmuş olmalı ki, Mengi’yi tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk etmişti. Hani Gezi sürecinde Mehmet Ali Alabora, “Mesele Gezi Parkı değil, sen hâlâ anlamadın mı arkadaş!” demişti ya, öyle bir şey mi acaba?
HANDE FIRAT İYİLEŞİYOR
BU pandemi süreci bizi öyle bir hale getirdi ki, gazetede odalarımızın yan yana olduğu Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın, gözünden kaza geçirdiği haberini internet sitelerinden öğrendim. Üzüldüm. İçim sızladı. Önce bizim haberimizin olması ve yardımına koşmamız gerektiğini düşündüm. Ancak koronavirüs tehlikesi nedeniyle çalışma mekânlarımızdan ve mesai arkadaşlarımızdan uzak duruyoruz.
Hande Fırat benim Hürriyet’ten önce de tanıdığım değerli bir meslektaşım. Kendisiyle dün konuştum.
EV İÇİ KAZA
Hafta sonu bulaşık makinesine parlatıcı koymak istemiş. Birleşik olan bulaşık makinası parlatıcılarını ayırmaya çalışırken, parlatıcıların patlaması sonucu bir anda büyük bir acı yaşamış. “Gözlerimin içine cam kırıkları dolmuş gibi hissettim. Gözlerime batıyorlardı. Bir saat sonra gözlerim bulanık görmeye başladı. Hemen hastaneye gittik” dedi. Hemen müdahale edilmiş. Serum ve kortizon tedavisi uygulanmış. Gözleri 24 saat kapalı kalmış. “Şimdi biraz daha iyiyim. Ama az da olsa cam kırıkları gibi gözlerime batmaya devam ediyor” dedi.
Hızla iyileşen Hande Fırat’ın en kısa sürede sağlığına kavuşup, yazılarına ve CNN-Türk’teki “Gece Görüşü” programına dönmesini bekliyorum.
Yorum Yazın