Bir haftalık tatil boyunca bu köşede yazamadıklarımı kısa notlar halinde derledim. Sizin için de geçen haftanın kısa bir özeti yerine geçer diye düşünüyorum:
Çok fazla üzerinde durulmadı ama bana göre son yılların en önemli sahtecilik olayıydı. Aslında buna sahtecilik demek hafif kalıyor. Resmen halk sağlığına kastettiler. İstanbul'da para karşılığı sahte aşı kartı düzenleyen, yani aşı olmayanları aşı olmuş gibi gösteren üç hemşire tutuklandı. Ha şebeke suyuna siyanür katmışsın, ha sahte aşı kartı satmışsın. Bana göre ikisi de aynı tür suç...
İş Bankası'nın Zeki Müren canlandırmalı reklamı çok tartışıldı. Kimi "Zeki Müren yaşasaydı, bu reklamda oynamazdı" dedi, kimi uzak akrabalarını, kimi Bülent Ersoy'u referans gösterdi. (Bu arada Ersoy ile Müren'in yıldızı hiçbir zaman barışmamıştı. Referansa bakar mısınız?) Kimi de "Yahu ölmüş insanın ne düşüneceğini nereden biliyorsunuz?" diye dalgasını geçti. Hani neredeyse ruh çağırma seansı düzenleyeceklerdi. (!) İyi de aynı İş Bankası, bir reklamında Atatürk canlandırması da yapmamış mıydı? O reklamın, Zeki Müren kadar tartışılmamasını yadırgadım öncelikle. Bir de Zeki Müren'in bir deterjan reklamında oynadığı geldi aklıma. Tartışanlara sesleniyordu yıllar ötesinden adeta: "Size Alo diyorummm..." Son olarak; Zeki Müren yaşasa, kendisinin canlandırılmasına değil de o şahane Türk Sanat Müziği eserinin berbat edilip, paraya tahvil edilmesine itiraz ederdi gibi geliyor bana...
Hülya Avşar bir süredir sadece yatak reklamıyla ekranlarda görünüyordu. Bir yıllığına sözleşme yeniledi. Kaça mı? Tam 3 buçuk milyon liraya... Şimdi Hülya Avşar'dan bir kitap bekliyorum: "Yattığın yerden nasıl para kazanılır?" adıyla...
Bu sezon haber masasını bırakıp, Kanal D'deki reality show programıyla seyirci karşısına çıkan Ece Üner'le ilgili iddia, skandal boyutundaydı. Söylenenlere göre programında çalışan ekip üyeleri "Her şey abartılıyor ve gerçeğinden saptırılıyor" diyerek istifa etmişlerdi. Ece Üner sessiz kaldı. Yapım şirketi ise iddiaları yalanladı. Ama sinek mide bulandırdı. Bize de "Reality'nin realitesini" düşünmek kaldı.
Deniz Akkaya'nın dilinin kemiği yok. Bu kez de televizyon programına 'Ebru Gündeş hamile kalınca Reza Zarrab'dan para istedi' iddiasını taşıdı. Oysa dili yüzünden daha geçenlerde üç gün hapis yatmıştı. Belli ki "Nasılsa artık sabıkam var. Girer birkaç gün daha yatarım en fazla" diye düşünüyor olmalı. Bu arada Ebru Gündeş - Reza Zarrab ilişkisinden ne magazin malzemesi çıktı yahu... Yaz yaz bitmiyor...
Gazeteci Oral Çalışlar, NTV'nin canlı yayınında mışıl mışıl uyurken kameralara yakalandı. Öyle ki programın moderatörü bu görüntüyü fark edince reklama gitmek zorunda kaldı. Aslında meslektaşımı suçlamıyorum. Çünkü bu aralar gündem fena halde sıkıcı. Olsun... Ben sıkıcı gündemleri severim. Her sabah yeni bir felakete uyanmaktan iyidir.
Milli takım, Hollanda'dan yarım düzine gol yedi. 8-0'lık İngiltere yenilgilerini gördüğüm için ben ve benim neslim bu hezimetlere karşı 'antikor' üretmiş durumda. Yani ben gençler kadar etkilenmedim. Asıl garibime giden, Teknik Direktör Şenol Güneş ile kaptanımız Burak Yılmaz'ın maçtan sonra oynadıkları rezil futboldan ziyade "Şeytani düzen" benzetmesiyle Milli Takım Basın Danışmanı Ersin Düzen ve yorumcu Rıdvan Dilmen'e çemkirmeleriydi. Oysa benim gördüğüm, sahanın ortasında o şahsiyetsiz futbolu oynayanlar onlar değildi. Son sözüm: Her başarısızlığı futbol dışı nedenlere bağlama alışkanlığından vazgeçmezsek, bir arpa boyu bile yol alamayız.
Haber, gazetelerin satır aralarında kaynayıp gitti. Oysa son derece önemliydi. Anadolu Ajansı muhteşem bir habercilik başarısının altına imza atarak, bir Fransız çimento şirketinin, terör örgütü DEAŞ'ı finanse ettiğini belgeledi. Hem "İslami terör" diye yaygara kopartacaksın, hem de adamların harcına çimento dökeceksin. Bunun amiyane bir benzetmesi var ama burası yeri değil...
Ve Müge Anlı... Geçtiğimiz haftaya yine damgasını vurdu. Haber bültenlerinde kocası tarafından bir arabaya tıkılarak kaçırılmaya çalışılan Şilan'ın sesi oldu. Onu, Atv ekranlarındaki şapka çıkartılacak çabasıyla şiddetin, vahşetin ve muhtemel bir ölümün kıyısından çekip aldı. Bir çileli kadının çığlığı bu kez duvarlara çarpıp, boşlukta yankılanmadı. Bir kez daha helal sana Müge...
Gaf kürsüsü
İlk dersi turşu kurmak olan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin rektörü İbrahim Aydınlı ders yılı açılışı konuşmasında "Turşu kurmak da uzay ve havacılık kadar önemli" dedi.
Zap'tiye
Dünyada göz altı torbasının yakıştığı tek insan Jean Paul Belmondo da öldüğüne göre sarksın bu dünya!..
Ne demiş?
"Kendimi sana bırakmam konusunda emin misin? Ne zaman kendimi sana bıraksam çocuğumuz oluyor." (Sahnede Berfu Yenenler'den eşi Eser Yenenler'e)
Yorum Yazın