12 Şubat gecesinden bu yana siyasi sahada sanki "tek kale maç" oynanıyor havası hâkim. 6 partinin bir araya geldiği masanın belirli çevrelerde yarattığı kısmi heyecan dalgası bir yere kadar anlaşılır da... Lakin meydan; CHP, İYİ Parti, Deva, Gelecek, SP ve DP'ye terk edilmiş değil ki. Ayrıca HDP'nin bu blokla siyasi resmi nikâh kıyma talebi de dikkate alındığında o pilavın daha çok su kaldıracağını öngörmek kehanet dahi sayılmamalı!
"Geliyor, gelmekte olan" söylemine sarılan partilerin, gele gele gelebildikleri "koalisyoncu başkanlık modeline" dört elle sarılmaları başlı başına bir mesele iken...
Seçimlere kadar geçecek 16 ay içinde, "Beklenmeyeni, beklemek" durumunda kalacaklarını tahmin etmek de sürpriz görülmemeli.
Yani...
Cumhur İttifakı'nın ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bütün olup bitene seyirci kalacağını kimler varsayıyor olabilir ki? Elbette, muhalefetin ileri sürdüğü argümanların seçmendeki karşılığına ve kurguladığı siyasi oyuna göre, karşı hamleler gelmesi zaten işin doğası gereği...
***
İsmi değişmesi muhtemel siyasi mahalleye bakıldığında... Malûm bildiriden, özlü ve süslü sözler ayıklandığında geriye kalan başlıklar şunlar:
1- Mutlak olarak Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı.
2- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne kategorik karşı çıkış.
3- Ülkenin yönetilemediği algısını yerleştirmeye dönük hazırlıklar.
4- Ekonomik konjonktürün beraberinde getirdiği sorunları, sonuna kadar istismar.
5- Seçimlerden sonra iktidarın kaybettiği senaryoyu alt alttan işleme ve demokratik değişimin yaşanmayacağı iddiasını, meşruiyet tartışmasına dönüştürme gayreti.
Ve nihayet...
Kürt kökenli seçmenin duyguları ile oynamak için PKK terör örgütünün ipoteği pahasına HDP'yi, "siyasi kuma" gibi yedekte tutma stratejisi...
***
Hal böyle iken...
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" adı altında geçmişin siyasi sistemik hastalıklarına feda etme vaadinin millette ne kadar karşılık bulacağı bir yana... Sistemin daha önceki checkup raporları güncellenerek, kapsamlı ince ayar yapılacağının söylenmesi bile pek çok ezberi bozmaya yetmeyecek mi? Evet, bu sistemin doğrudan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la özdeşleşen özellikli, hatta iç içe geçen uygulama boyutu da var. Ee, millette karşılığı olan lider Erdoğan olduğuna göre... Bölgemizin ve küresel sistemin her türden risklerini görerek bu millet Erdoğan'ı bilhassa yetkilendirdiğine göre... Ve o yetkilendirmede yani güven katsayısında öne sürüldüğü gibi azalma olmadığına göre... 6 partili suni heyecan dalgası hayal kırıklığına dönüştüğünde, samimiyetle muhalefetten medet uman kitleler, neredeyse siyasetten umudunu kesecek hale geldiğinde ne olacak?
Doğrudur, ekonomik şartlar ve beraberinde gelişen sosyolojik tepkiler çok ama çok önemli. Nitekim bu eleştirilere duyarlı bir iktidarın iş başında bulunmasının, çözümün birinci maddesi olduğunu 6'lı masanın sahipleri de biliyor. Geçim sıkıntısının azaltılması, enflasyonun kontrol altına alınması, gelir düzeyinin artırılması, piyasadaki keyfiyete geçit verilmemesi hem siyasi irade gerektirmekte hem de etkili iletişim yönetimi. Bir başka deyişle, "ekonomi kötüye gitsin, nasılsa iktidar da gider" oportünizmi ters tepmeye aday senaryonun adıdır. Niye? Tablo ağırlaştıkça, birbirinden farklı 6 partinin etrafındaki çıkar gruplarının tesirindeki ekonomiyi toparlamak kolay olmayacağı gibi, bugünkünden farklı kararlar alamayacaklar da ondan!
Tabii hesaba katılması gereken bir kritik faktör de HDP kapatma davası ve hangi yönde çıkarsa çıksın nihai kararın yansımaları... Ama bugünden ipuçlarının alındığı şekli ile terörü dışlayan söylemlerle sahne alacak aktörlerin hazırlıkları, içeride ve dışarıda tüm dengeleri etkilemeyecek mi? Üstelik varsayıldığı gibi muhafazakâr Kürt oluşumlardan ya da arkasında devletten izler aranan bir yapılanmadan söz edilmiyorsa epeyce senaryo bozulmayacak mı?
Demem o ki...
Beklenmeyeni beklemek, gelmekte olduğu sanılanın karşısında, en güçlü alternatif olarak boy gösterebilir!
Yorum Yazın