Bir Olimpiyat yaşanacak da dünyada, yaşayan en büyük Olimpiyat bilimcimiz, dünyanın saygı duyduğu Nejat Kök'ün adı, ülkemizde geçmeyecek!. Abartmıyorum. 1984 Los Angeles Oyunları, dünyada bilgisayarın kullanıldığı ilk Olimpiyat oldu. Amerikalılar, hem atletizmi, hem bilgisayar programcılığını iyi bilen ODTÜ Öğretim Üyesi Nejat Kök'ü altı ay evvel davet ettiler ve işin başına getirdiler. Öyle uzmandı Nejat, hele atletizm konusunda..
Ben oyunlara gidince, onunla Santa Monica'da tuttuğu tek odalı stüdyoda kaldık.
Bir yatak vardı. Bir de deniz yatağı ve çarşaf aldık, yere.. Birimiz yerde, birimiz yatakta nöbetleşe yatıyorduk sevgili Nejat'la..
"Nerde yahu bu Nejat?. Sesi niye çıkmaz?" diye merak edenlerin başında, bizim Attila Gökçe de varmış meğer.. Tabii o da, Nejat'la Olimpiyat ve Dünya Atletizm Şampiyonası izleyenlerden.
O zaman gazeteler paradan kaçınmaz, böyle organizasyonlara kalabalık ekipler yollarlardı. Hey gidi günler..
Attila, Nejat'ı bulmuş, konuşmuş ve haftalık pazar yazısına yetiştirmiş.
Nejat, "Atletlerimiz madalya almasalar da 2024 Paris için büyük umutlar verdiler" demiş ve finalde yarışan kadın-erkek atlet sayımızın yüksekliğinin gelecek açısından yarattığı değeri ve umudu anlatmış.
Attila, "Paris 2024 için bu genç yetenekleri, dünyaca ünlü antrenörlerin kamplarına yollasak iyi olmaz mı?" diye sormuş.
Nejat, "Bunlar burada, bu hocalarla yetişen çocuklar. Yurt dışındaki hocalara gitmeleri gerekmez.
Bugünkü hocalarıyla çalışmaya devam ederek kendilerini geliştireceklerini ve Paris'te başarılı olacaklarını düşünüyorum" diye cevap vermiş..
Okur okumaz Nejat'ı aradım ve "Seninle ayni fikirde değilim. Dünya sporu, özellikle gelişmekte olan ülkelerden bu ünlü hocaların kamplarına gidenlerin aldığı madalya örnekleriyle dolu. Biz neden yapmayalım?" dedim..
"Tartışılabilir" dedi, uzatmadan.. "Ama bu ülkenin asıl birçok önemli sorunu var.
Kimse gündeme getirmiyor.." "Nedir o?" diye merakla sordum..
"Okullarda spor diye kıyamet koparıyorsun ama, okullardan beden eğitim dersi fiilen kalktı, tek satır yazmadın.. Okullar artık eskisi gibi değil. Pek çoğunun salonu var. Oldukları yerde kullanabilecekleri salonlar ve tesisler de var. Yani ortaokul ve lise öğrencileri, bugün beden eğitimi hocaları nezaretinde çok iyi spor yapabilirler. Ama Milli Eğitim Bakanlığı, beden eğitimini zorunlu ders olmaktan çıkardı. O zaman bu dersi hangi çocuk, hangi hoca ciddiye alır" dedi.
Düşündüm.. Haklı, hem de çok haklı Nejat.. Bu işi hangi Milli Eğitim Bakanı, ne zaman, niye yapmış onu bile bilmiyorum, iyi mi?.
Bildiğim, geçen haftadan beri yeni bir Milli Eğitim Bakanı'mız var.
Mahmut Özer!.
Sayın Özer, içinde okullarda ciddi yapılacak sporun olimpik spora katkılarını bilen spor uzmanlarının da olduğu bir şûra toplar ve beden eğitimi dersinin okullara yeniden zorunlu ve öyle göstermelik haftada 1 saat değil, en az 3 saat olarak konmasını sağlar..
İçine girdiğimiz Olimpiyat ve zafer düşüncesinin havası kaçmadan bu işi yapmalıyız.. Paris ve ötesinde daha da büyük başarılar istiyorsak!.
Kimse alınganlık yapmasın.. "Ya Stephen Hawking" örnekleri vermesin..
Japonların ünlü spor malzemeleri markası ASICS, adını Latince "Anima Sana In Corpore Sano" deyişinin baş harflerinden alıyor..
Bir Romalı din adamı şairin dizesi bu.. Anlamı, dünyanın hemen her dilinde yer alan, mesela Rusya'da Deli Petro'ya, bizde Mustafa Kemal'e atfedilerek kullanılan ünlü bir deyiş..
"Sağlam vücut!.. Sağlam kafa!."
Yani okullarda kafa ve beden eğitimleri beraber yapılmalı.. Herhangi bir beden eksikliği, spor yapmayı, hem de dünya çapında spor yapmayı engellemez..
İşte Türkiye'nin de 13 dalda 87 sporcu ile katılacağı 16'ncı Paralimpik Oyunlar gene Tokyo'da, 24 Ağustos'ta başlayacak..
Tekrar ediyorum.. İnsanın bir yanının engelli olması, geri kalanın da engelli olmasını gerektirmez.
Onlar da, kendileri gibi engellilere örnek ve umut, ülkelerine gurur vermek için yarışacaklar..
***
'MESUT'LA OLANLARA ÇOK ÜZÜLDÜM!..'
15 sene sonra Alman Milli Takımı'nın başından ayrılan eski Fenerbahçe Teknik Direktörü, bizim maç gurubundan Özcan Karamahmutoğlu'nun Bağdat Caddesi'ndeki restoranına nerdeyse gün aşırı geldiği için, benim de sık sık gittiğim akşam yemeklerinde tanıştığımız, masa paylaşıp sohbet ettiğimiz Joachim Löw, gazetecilere bu 15 yılın "Zirveleri ve Dipleri"ni anlatmış..
Diplerinin başında Mesut Özil olayı geliyor.. "Bu benim en büyük pişmanlıklarımdan biridir. Çok üzüldüm" demiş.
"Ben milli takımın başındayken İngiltere'ye kaybettiğimiz maçtan sonra orta sahamızdan Mesut'un 'Alman Milli Takımı'nda ırkçılık var' demesi bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı." Şöyle devam etmiş..
"Mesut, Alman Milli Takımı için çok önemli bir futbolcudur. Bir gün gene buluşacağız ve her şeyi bir kenara koyup konuşacağız, uzun uzun konuşacağız.
Almanya onu kazanmalı!."
*
Dış basından bir de dedikodu haberi size.. İspanyol medyası, "Messi'nin yapacağı hiçbir şey yoktu. Yeniden seçilen Başkan Laporta'nın kulüp yönetiminin başına getirdiği yeni CEO Reverter, Messi'yi resmen kovdurdu" diyor.
Laporta, "Federasyonun kulübümüze tanıdığı limitin yüzde 110'u Messi'nin maaşı olacaktı" dedi, ama kimseleri inandıramadı.
Gazeteler, Ronaldo için "O bir hayvan" diyen Real Madrid Başkanı Perez'le, Reverter'in çok eski ve çok yakın arkadaş olduklarını ve bu ikisinin el ele vererek Laporta'yı, Messi'nin gönderilmesi konusunda ikna ettiklerini yazıyorlar..
Bu iddialar da Messi'nin hüngür hüngür ağlayarak gidişine bakıp "Bu kadar ağlıyorsa niye gidiyor?" diye soranlara cevap oluyor.
"Messi gitmedi. Barcelona onu adeta kovdu!."
Tabii, Ronaldo'dan sonra, Messi de gidince "El Clasico" da bitti!.
***
YANGINZEDELER İÇİN 'BİR DESTEK, BİR YUVA!'
"Bir Destek, Bir Yuva" diye bir proje var. Duydunuz mu?. Medyada ben görmedim. Sevgili dostum, yıllar yıllar evvel Vakko'da Basın Müşavirliği'ni Deniz Adanalı kardeşimden devraldığında tanıdığım, sonra o da dostum Fem'le "BernaylaFem Ajansı"nı kuran Berna Sağlam haber vermese duymayacaktım bile...
Destek tabii yangından zarar görenlere.. Yapılacak olan da evi yananlara yeni bir yuva, yeni işyeri ve gücü sağlama..
Proje için Nef Vakfı ve "İhtiyaç Haritası" gurupları birleşmiş..
Proje ilk olarak valiliklerin ve ilgili bakanlıkların yönlendirmesiyle; www.afetharitasi. org adresinde yangın söndürme ve hasar tespit çalışmaları tamamlanan bölge ve köylerden başlayacak, diğer afet alanları da dahil edilecek.
"Bir Destek, Bir Yuva" projesine katılmak isteyenler önce tıklayacaklar. www.birdestekbiryuva.com
İhtiyaç Haritası kurucularından ünlü sinema ve tiyatro oyuncusu Mert Fırat, "Bu yangınlar sönse bile, acımızın kolay kolay dinmeyeceğinin farkındayız. İhtiyaç Haritası olarak 'Bir Destek Bir Yuva' kapsamında köyleri eski haline getireceğiz, geçim kaynakları yaratmak için seraları yeniden kuracağız, ahırları yeniden inşa edeceğiz, yuvasını kaybeden her canlının yuvasına yeniden kavuşmasını sağlayacağız.
Başlattığımız projeye herkes katılarak, bu hayatların yeniden filizlenebilmesi için destek olabilir" diye konuştu.
Desteğin büyüğü küçüğü olmaz.. "Damlaya damlaya göl olur" demiş eskiler..
Adresini yazdığım siteyi tıklayın, geniş bilgileri alın, sonra elinizden ne geliyorsa onu yollayın.. "Bu kadarcık da olmaz" demeden..
***
TARİH YAZMAK...
Ben "Yazayım mı, yazmayayım mı" diye uzun uzun düşünür ve "Milletin keyfine limon mu sıkarım acaba?" diye düşünürken Öcal Ağbim, Türkiye'de "Olimpiyat'ta sporcularımız tarih yazmadı" diye patladı..
Oyunları TRT'den izlerken, spikerler, Türkiye adına hatta goygoy yaparak işi abarttılar, nerdeyse öksüren için "Tarih yazdı" dediler..
Tabii başarıyı coşkuyla anlatacaksın. Zaferi önce sen yaşayacaksın ki, seyirci de yaşasın..
Ama diyelim bir judo maçını izlerken ve rakip birbiri ardına bizimkini eleyecek puanları alırken, "Bakın gene oyun vermedi.. Gene vermedi..
İşte gene vermedi" diye çığlık atmak ne oluyor?.
Ekranda görüyoruz, tek tek verdiği puanlarla hem de 5-0 mağlup durumdaki bizim sporcu, oyun ve puan almaya mı çıktı, rakipten kaçmaya mı?.
İkincisi, en küçük başarının bile adı "Tarih yazmak" olmuş bizimkilerin dilinde.. Kim ay yıldızın yarışmasını anlatıyorsa, orda "Tarih yazacak" bir şey bulmak zorunda hissediyor kendisini ve anında sallıyor..
"Tarih yazıyor!."
Olur olmaz abartmalar yüzünden, önüne gelen tarih yazınca, gerçekten tarih yazan Busenaz Sürmeneli ve Mete Gazoz gibileri gölgede bırakmıyor muyuz, spiker kardeşler..
Türkiye Tokyo'da fevkalade başarılıydı. Ama orda defter dolusu tarih yazılmadı..
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Düşünce özgürlüğü, farklı düşünceleri ifade etmekte eşitlik olursa gerçekleşir." Bertrand Russell
***
TEBESSÜM
- Bir inekle kaplanı çapraz çiftleştirirsen ne olur?.
- Onu bilmem ama ben, doğanı sağmam!..
Yorum Yazın