Yüksel Aytuğ

Yüksel Aytuğ

Mail: hffhsyt@hotmail.com

Başka takım olsa iki kere yenilmişti

Az daha kendi kendimizi yeniyorduk, az daha... Şükür ki dirayetli, karakterli ve başarıya inanmış bir takımımız vardı da zafer beklentimiz kursağımızda kalmadı...
Finale çıktığımız İtalya maçından sonra olan bitenlere inanamadım. Filenin Sultanları'nın üzerinden memleket siyaseten bir kez daha bölündü. Atatürk ile Abdülhamid'i kıyaslayanlar mı istersiniz, Ebrar ile Vargas'ı sporcu kimliklerinden sıyırıp sadece özel hayatları ve görünümleriyle yargılayanlar mı, millilerimizi sadece "muhalefetin takımı" olarak tanıyıp ve tanıtıp, siyaseten rakip gördüklerini ötekileştirenler mi, "Fırsat bu fırsat" deyip Ebrar üzerinden LGBT propagandası yapanlar mı?..
Zaten uzun bir süredir kederde de, sevinçte de "bir" olamıyoruz. Sanırım fitnebazların oyununa gelip, "millet olma" özelliğimizi yitirmek üzereyiz. Şehitlere üzülenimiz de var, sinsice el ovuşturanımız da... Depremzedeyi acısıyla değil, kime oy verdiğiyle tartanımız da... Atatürk'e sövenin, onun filmini engelleyenlerin önce kim olduğuna bakıp, tepkilerini ona göre koyan ya da koymayan var. Yok eğer siyaseten işlerine gelmiyor ya da arpalarına engel oluyorsa üç maymunu oynuyorlar. Bu yüzdendir ki; yekpare olmamız gereken günlerde hep pare pare oluyoruz...
Yahu Kadın Voleybol Milli Takımımız tarihinin en önemli maçlarından birine çıkıyor. İçinizdekini kusmak için üç gün bekleyemediniz mi? Maç bir oynansın da, ondan sonra dökün eteğinizdeki taşları... Hele bir sağ salim Türkiye'ye dönsünler de ondan sonra eleştirirsiniz söylediklerini, yaptıklarını, yaşadıklarını... Evet, eleştirebilirsiniz tabii ki. Nasıl insanların özel yaşamı ve tercihleri bir özgürlükse, kendi inancınızla, yaşam tarzınızla bağdaşmayan hayatları eleştirmek ya da reddetmek de sizin özgürlüğünüzdür. Tamam da, aceleniz neydi birader?..
Dedim ya, Filenin Sultanları muhteşem karakterli bir takım. Başkası olsa önce bu sabotaja, sonra Sırbistan'a yenilirdi...

Vicdan haberin önüne geçince
Pazar sabahı A Haber, sel felaketi yaşanan Samsun muhabirine canlı bağlantı yapmıştı. Muhabir Mahmut Erdoğan, kameraman Yasin Köse ile birlikte Cumhuriyet Meydanı'ndan durumu bildirirken gözü o sırada içinde çocukların da bulunduğu zor durumdaki araca ilişti.



Sürücüsü, aracı güçlükle selden çıkartmaya çalışıyordu. Muhabir Mahmut kardeşim, kameraman Yasin kardeşim ile beraber tereddüt etmeden aracı itmeye başladı. İkili, bir yandan aracı kurtarmaya çalışıyor, bir yandan da felaket anlarını canlı yayında nakledip görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlardı. Sonunda araç ve aile kurtarıldı.



Hep söylerim, "Önce insan, sonra gazeteciyim" diye. Güzel yürekli haberci kardeşlerimi, bu düsturu hayata geçirdikleri için gönülden kutluyorum.

Böyle haber mi olur?
İnternet haberciliğinin nasıl "sazan avlamaya" dönüştüğünü gösteren örneğe, takip ettiğim önemli bir haber sitesinde rastladım.
Başlık aynen şöyleydi: "BİM'den yoğurt, süt ve peynir alanlar dikkat! Resmen duyuruldu..." Ben de pek çok vatandaş gibi "Aman Allah'ım, yeni bir gıda rezaleti mi?" diyerek haberin içine balıklama atladım. "Acaba çocuğumun boğazına bu kez ne zehir akıttım?" kaygısıyla bir solukta okudum.
Meğer market, süt ürünlerinde indirime gitmiş.
Evet, beni oltaya takmayı başardınız belki ama bir daha o sularda dolaşır mıyım? Asla... Artık o siteye giren, "tavada" kazarmış sazan olsun.

Ne demiş?
"Ben takımda yokken babam ağlayarak arayıp, 'Bir gün inşallah sen de orada olacaksın' demişti. Türkiye tarih yazarken ben de buradayım baba..." (Filenin Sultanları'ndan Gizem Örge'nin zaferden sonra gözyaşlarıyla söylediği sözler)

Gaf kürsüsü
Aleyna Tilki, fotoşop ile bacaklarının boyunu uzatmaya kalkınca ayakları kanguru ayağına benzedi. Fotoğraf, sosyal medyada alay konusu oldu.

Zap'tiye
Kütahya'da bir fırında Filenin Sultanları'ndan Vargas'a nazar değmesin diye simit dağıtılmış. Yakında molalarda lokma dökülürse şaşırmayın.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar