Evettt..!
Dünün heybesine bir yılı daha atıyoruz !
Hemen ertesi günü, 2020 de, “Ahhh o eski yıllar…” albümünde yerini alacak!
An acıtır, dün burkar, yarın korkutur!
Dün yaşanan yaşanmıştır, acıya dair yaralar ince de olsa kabuk bağlamıştır, yarın ise, “acaba” kelimesiyle beklendiğinden, hep korkutur!
“Acaba eskisi gibi mi olacak, eskisinden de kötü mü olacak, yoksa eskiden ve bu andan daha mı iyi olacak” şeklinde, bilineni de çok bilinmeyeni de barındıran bir denklem!
“Bu denklemin çözümü..?” desek, herkes kendince dün ve bugün nasibine düşen derecede, “Yaşanmışlık” diyecektir.
Yaşanmışlık...
Sadece kişinin kendisini bağlamayan, kişinin dünyasında, bizzat tanıdığı ya da cismen tanımasa da aidiyet ve mensubiyet ortak paydasında, aynı kader yolunda buluşanlarla yapılan yolculuğun adıdır yaşanmışlık .
Aslına bakarsanız, yarından korkmamızın, umutlarımızın, acaba ile başlayan sorularımızın sebebi de işte, o yaşanmışlık olsa gerek .
Böyle günlerde bir muhasebe başlar ki, say sayabildiğin kadar!
Şirketler, kişiler, aileler, mahalleler, ilçeler, iller, devletler, paktlar, dernekler, partiler, devletler…
İşte, bu muhasebeyi yapabilen şirket, kullar, mahalleler, ilçeler, iller, paktlar, dernekler, partiler, iktidarlar, devletler, “acaba” sorusunun cevabını da aklederek verirlerse, gelecekte onları, “acaba” sorusu ile yüzleştirecek anlarda daha rahat olacaklardır!
Rahatlıktan kastım, bir eli yağda bir eli balda rahatlığı değil, elbette ki!
Belki daha çok yük binecek omuzlara, lakin taşıyan vücut daha idmanlı olacaktır!
Bu idmanlılık illa da zafer, mutluluk, bol kazanç getirecek diye, bir kaide de yoktur, çünkü her şeyin neticesini insan belirleyemez!
Daha doğrusu, insan zaferle değil, seferle mesuldür!
İnsanın seferinin zafere varmada, hiç mi etkisi yoktur ?
İşte bu zamanda yapılacak muhasebe, -ki muhasebe sadece dört işlemden ibaret değildir- akıl ile kıyaslama gerektirir, layıkıyla yapıldığı taktirde, Allah da zaferi ihsan edecektir, elbet!
Mesela...
Dün sabah ajanslara düşen haberin biri, “İşten çıkarma yasağı iki ay uzatıldı” idi.
Aradan bir saat bile geçmemişti ki, telefonum çaldı ve telefondaki ses, “Bizi işten çıkardılar” dedi!
Hem de kamu hizmeti gören bir şirketti, işten çıkaran..!
Benim memleketim Ordu’da ayrıca Giresun ve Gümüşhane’de de aynı durum söz konusuydu. Sebep nedir” diye sorduğumda, “Artık bizim nöbet tuttuğumuz yerler kameralarla gözetlenecekmiş (!)” cevabını aldım!
Aslına bakarsanız, tam da istifa sayılmaz, istifaya zorlama!
Nasıl mı?
Çalışanlar hasta oldukları sebebiyle istifa ediyorlar (!)
Daha doğrusu ettiriliyorlar!
Sanırsın, Allah muhafaza tüm çalışanlar Covid olmuş(!)
İmdi!
Bu kişilerin ailelerini, akrabalarını, o ildeki insanları Zat-ı Devletleri’nin, “işten çıkarma yasağı iki ay uzatıldı” kararına, inandır inandırabilirsen!
Hadi, kamu adına hizmet veren bu şirket, bunu yaptı diyelim, o ildeki parti il başkanları ne iş yaparlar arkadaş?
Biri de çıkıp, “Bir dakika! Sen kamu adına hizmet veriyorsun ve bu devletin başı işten çıkarmaları yasaklayan kararı iki ay uzatmışken, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu“ diye neden sormaz?
Giden yılın son gününde, ben bunu neden mi yazdım?
Birincisi, içte ve dışta değil yedi düvel yedi yüz binlerce düvel ile boğuşup, bu günlerde insanının canı biraz daha az yansın diyerek didinen Zatı Devletleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan gecesini gündüzüne katarken, kimsenin, hele hele kamu adına hizmet veren bir şirketin, bunu yapmaya tüm bedelleri Zat-ı Devletleri’ne ödetme hakkı yoktur, arkadaş!
Ayıptır, günahtır, vebaldir!
İkincisi, bugün, merhum Muhsin Yazıcıoğlu ‘nun doğum, merhum Seyyid Ahmet Arvasi Hocamızın vefat seneyi devriyeleri..!
Yaşasalardı, Muhsin Başkan 66, Seyyid Ahmet Arvasi Hocamız 88 yaşında olacaklardı!
Merhum Başkan’a bir seçim çalışmasının son gününde seçim yasakları başladığında bir kardeşimiz “Başkan biz ne zaman iktidar olacağız “ diye sorduğunda, merhum Başkan, “Gardaş ne zaman iktidar olacağız bilmem! Allah bana ‘Ey kulum Muhsin neden iktidar olmadın’ diye sormayacak! ‘Ey kulum Muhsin ne yaptın’ diye soracak! Ben de ‘Allah’ım gece demedim gündüz demedim, yağmur demedim çamur demedim, bildiğim kadarıyla anlattım, ama bu kulların var ya, onlar bana inanmadılar’ dersem siz ne yapacaksınız” der!
Ben üstüme düşeni yaptım.
Buyurun, merhum Seyyid Ahmet Arvasi Hocamızın sözüyle 2021’e girelim, “Allah’a kul olmak demek, başka hiçbir şeye, kul olmamak” demektir.”!
Her ikisine de rahmet diliyorum.
Yorum Yazın