103 yıl önce bir kez daha alevlenen bağımsızlık meşalesi dün olduğu gibi bugün de "Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu" düsturu ile yolumuzu aydınlatmayı sürdürüyor. Atatürk'le simgeleşen ve Cumhuriyet çatısının kurulmasına giden süreçte zihinlere kazınan, "Milletin kaderini yine milletin azim ve kararlığı belirleyecektir" sözü, asırlık anlam ve önemini aynı canlılığı ile koruyor.
Ve elbette gençler... Hiç tereddüt etmeksizin, yetki ve sorumluluk verilmeyi, yani güvenilmeyi fazlasıyla hak ediyor...
Günün ehemmiyetini ve değerini kayda geçirdikten sonra güncelin hassas gündemi ile devam edelim...
Bu sıralar Türkiye'nin siyasi istikameti ile ilgili değerlendirme yapanlar, bırakınız çok gerilere gitmeyi, sadece Ağustos 2018'den bu yana olup bitenleri görmezden geliyorlar. Hatta vatandaşları da o yönde teşvik ediyorlar. Oysa dünü bilmeden yarına ilişkin yorumda bulunmak, çok yanıltıcı sonuçlara neden olabilir. Bilhassa ekonomi sahasında Türkiye'ye özgü faktörler ve tercihler yanında, dış kaynaklı operasyonların ve içerideki işbirlikçilerinin yakıcı mali ve negatif moral etkisi de ihmal edilemez bir gerçek
Kanımca şu anda, geniş halk kitleleri için tartışmasız öncelik, gıda enflasyonu! Hane halklarının tüketim kalıplarında en yüksek yekûnu tutan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artış, günlük konuşmaların hatta yakınmaların da ana konusu. Amenna!
Şunu da unutmamak lazım... Hayat pahalılığı, Suriyeli sığınmacılar ve seçim güvenliğine ilişkin erkenden başlatılan tartışmalar Türkiye siyasetinin fay hatları olarak, sistematik biçimde kullanılmak isteniyor
Buna bir de küresel güvenlik mimarisindeki gelişmeleri eklemek gerekiyor. Kendi güvenlikleri için NATO'ya girmek isteyen ama Türkiye'nin güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütlerine arka çıkan İsveç ve Finlandiya'ya karşı, Ankara'nın şahsiyetli itirazından rahatsız olan güçlerin giderek hız kazanması muhtemel "5. kol faaliyetleri" de hesaba katıldığında, 2023 seçimlerine giden yolun mayın haritası da ortaya çıkmış oluyor.
***
Bu aralar, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin, "Birlikten Berekete" temalı toplantılarına daha bir dikkatle bakmakta fayda var. Hem sektörlerin cari sorunlarını tespit ve çözüm bulunması hem de hükümetin beklentilerinin ilk ağızdan aktarımı hakikaten mühim. Neden? Çünkü son dönemde fısıltı gazetesi piyasayı fena manipüle ediyor. Fiyat oynaklığına dair provokatif yorumlar, firmaları da bireyleri de ihtiyacından fazla veya zamanından önce pozisyon almaya teşvik ediyor. Fiyat artışlarından bir süreliğine de olsa korunacağını düşünen sade vatandaş ile profesyonel stokçular maalesef aynı suni talep ortak paydasında buluşturuluyor. Halkımız zam psikozuna sokulurken, özellikle spekülatörler fiyatlarla daha fazla oynuyor. Ve tehlikeli bir sarmal yaratılıyor.
Ben, ilke olarak piyasa ekonomisinin rasyonel işleyişini desteklerim. Lakin piyasayı çarpıtan, enflasyonu ileriye taşıyan her türden alengirli iş ve işleme de yasalardaki hükümlerin, idarenin elindeki yetkilerin uygulanmasını savunurum. Ki hali hazırdaki çabaların kesişim kümesi de bu formülde gizli. Kuşkusuz, maliyetlerin azaltılması, bütçedeki sınırlı marjın dar ve sabit gelirlerin refah kaybının telafisi amacıyla kullanılması da zaruri. Nitekim gayretler de bu yönde.
Ve nihayet gelelim tüm bu olay ve süreçlerin sandık boyutuna...
Bana göre, "kararsız seçmen" tanımı, artık klişe kaçıyor. Meselâ, AK Parti özelinde konuşacak olursak, "Askıda Seçmen" benzetmesi daha uygun görünüyor. Yani, AK Parti'ye daha önce oy vermiş, gönlü AK Parti'den yana ama ya geleceğe dair beklentisi ya da özel küskünlük nedenleri ile ayrı bir kategoride duran seçmen topluluğu mevcut. Bu insanların gözü de hâlâ AK Parti'de. AK Parti ile yürüyüşünü sürdüren seçmenlere, AK Parti'ye yatkın ama şimdilik sağı/solu gözleyen seçmenlerin asli kimliği ile yeniden kazandırılması, 2023 ve sonrasının kaderini belirleyecektir.
Yorum Yazın