Zormuş gerçekten... Pek zor... Anne hasreti en çok bu özel günde çöküyormuş insanın içine meğer.
Çiçeğini veremedim bu sefer. Elini öpüp, cennet kokusunu içime çekemedim. İki damla gözyaşı süzüldü dualar dökülen dudaklarıma doğru, o kadar...
Hiç istemezdi üzülmemi canım annem. Dudağımdan gülücüğün, yüreğimden neşenin eksilmesine tahammül edemezdi. Telefonda sesim ona biraz keyifsiz gelse, bana çaktırmaz ama o gün kendine yas ilan ederdi haberim olmadan. İşte bu yüzden hüznü kovalayacağım bugün içimden. Üzülmek yerine güzel hatıraları getireceğim gözümün önüne. Bulutların üzerinden bakışı buğulanmasın diye...
Bugün, sokaktaki hamile kedi dahil, her anneye, her anne adayına, çocuğu olmamasına rağmen içinde anne merhameti taşıyan her kadına sevgi sunacağım koşulsuz. Kendi anam niyetine... Artık Anneler Günü değil, 'Annelik Günü' olarak anacağım bu çok özel günü... Ve... Hayattakilerin değerini bilin isterim. Çünkü henüz zamanı bükemiyor insanoğlu...
Drone çekiminden çok sıkıldım
Kameralı drone'lar artık oyuncakçılarda 250-300 liraya satıldığı için çok yaygınlaştı. Millet evini barkını kuşbakışı görüp, eksik kiremit var mı diye bakıyor, fantezi yapıp kullandığı otomobilini kameralı drone ile takip ediyor filan...
Kameralı drone tekniği uzun süredir sinema ve televizyon sektörünün de kurtarıcısı oldu. Eskiden koca koca helikopterleri kiralayıp, içine usta kameraman koyarak yapılan çekimler şimdi iki adet pil maliyetine indirgendi. Özellikle tarihi ve coğrafi belgesellerin çekimi için kullanılan bu teknik, ekrana pek yakışıyor. Ama her dizide, gerekli gereksiz her sahnede drone kullanılmasından artık fena halde sıkıldım. Yolda elleri cebinde yürüyen adamı martının gözünden görsem ne olacak, görmesem...
Sürekli 'kuş bakışı' kullanıp, 'kuş beyinli' yerine koymayın izleyiciyi.
Bir futbolcu ölmeden...
Pozisyonu Başakşehir - Ankaragücü maçında izledim. Başkent ekibinin oyuncusu Berkay, bir ikili mücadele sırasında aut çizgisinin dışına savruldu. Ayağı yerdeki reklam örtüsüne takıldı ve uçarak kafasını elektronik reklam panolarına vurdu. Neyse ki sadece bir anlığına sersemledi, sonra kendine gelip oyuna devam edebildi.
Reklam örtüsü dediğim, yayıncı kuruluşun yerleştirdiği kameraların açısına göre çizgi dışında yere serilen ve üzerinde çeşitli logolar bulunan özel bir kumaş. Az önce detaylarını verdiğim pozisyon gösterdi ki, bu uygulama, futbolcu sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Kaldırılsın demiyorum. Çünkü biliyorum ki artık reklam geliri yoksa futbol da yok. Ama bu uygulamanın yeni tedbirlerle mutlaka sporcu sağlığına karşı bir tehdit olmaktan çıkartılması gerekiyor.
İçimize 'kapandık'
Arada yeni yazdığım şiirleri paylaşıyorum sizinle naçizane... Bu seferki tam da 'kapanma' günlerine yaraşacak cinsten. Buyurunuz...
BİLMEM...
Boğaz incilerini kuşanıyor
Gün geceye boyun eğerken
Çok nefes alıp verdik bugün
Ama yaşadık mı bilmem
Bitirdik yine koca günü
Kum aktı saatin belinden
Ay'ı kavuşturduk şavkına
Ama yaşadık mı bilmem
Ya bir gün eklendi ömre
Ya bir gün eksildi vade'den
Bugün de ölmedik şükür
Ama yaşadık mı bilmem
Gaf kürsüsü
Okurumuz Mesut Eryılmaz sobe'lemiş: Teşkilat dizisinde ekip İtalya dönüşü Yunanistan Kozani'ye zorunlu iniş yapıyor ve otele geçiyor. Kameraya yansıyan 'otel' (!) ise Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı...
Zap'tiye
Köpeği olana sokağın bir bölümü serbest. Eskiden insanlar, köpeklerini dışarıya çıkartıyordu. Şimdi köpekler sahiplerini hava almaya çıkartıyor.
Ne demiş?
"Sonra da diyeler ki, Bill Gates insanlara çip takıp idare eyleyeceğimiş. Öyle olsa önce kendi avradına takar, evlilik yoluna devam ederdi." (Azerbaycanlı spiker, komplo teorilerine bir daha açılmamak üzere nokta koyarken)
Yorum Yazın