İnsan, yaşam öyküsünü anılarında biriktirir.
Anılarımızın yaş aldıktan sonra canlanmasını yaşlılığın bir belirtisi olarak gören yaklaşım tarzından söz etmek istiyorum.
Aslında insan yaşamı bir bütündür. Yaşlandıktan sonra anılarımızla baş başa kalmamız bu bütünün önemsediğimiz bir parçasını canlı tutmak içindir.
İnsan fani bir varlıktır, ölümlüdür. Şu fani dünyadaki ömrünü tamamlamadan anılarında yaşamak istemesini ve bu anılar kendinden sonra gelecek kuşağa yazarak emanet etmesini makul karşılamak gerekir.
Edebiyat tarihine adını yazdırmış şair ve yazarların, sanatın değişik dallarında adını duyurmuş sanatkarların ya da bilim insanı ve siyasetçilerin anılarını kaleme alması yaşadıkları dönemi aydınlatan baş ucu kitapları arasında yer almıştır.
Bu anıları bir araya getiren kitaplar eserin sahibi tarafından yazılmamış olsaydı, eserin sahibi ve yaşadığı dönem hakkında bilgi sahibi olmamış olacaktık.
Anıları anlatan kitaplar, eserin sahibinin yaşamını aydınlattığı kadar, yaşanan dönemi geleceğe aktaran bir özelliğe sahiptir.
Tarihte önemli başarılara imza atmış devlet adamlarının yaşamları merak konusu olmuştur.
Tarihi şahsiyetlerin yaşamlarına ışık tutan eserler günümüzde çok okunan eserler arasında kalmayıp ilgiyle izlenen TV dizileri ve radyo programları arasında yerini almıştır.
Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey ve imparatorluğun yükselme döneminin padişahları olan Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamları günümüze kadar çok sayıda anı kitabı ile TV dizisinin konusu olmuştur.
NUTUK, isimli eserde 19 Mayıs 1919’ dan Cumhuriyet sonrası inkılap dönemine kadar ki (1927) zaman diliminde yaşanan olayları ATATÜRK’ ün ağzından anlatan bir anı kitabı özelliği taşır aynı zamanda…
Cumhuriyet dönemi devlet adamı ve diğer siyasetçilerin yaşam öykülerini konu edinen eserler, eserin sahibi veya bir yakını ya da araştırmacı yazarlar tarafından kaleme alınan eserler arasında bulunmaktadır.
Cumhuriyet dönemi yetişen bilim insanlarımızın, sanatkarlarımızın, edebiyatçılarımızın yaşamlarının bilinmeyen yönlerini biyografik kitap türünde anlatan eserlerde, eserin konusu olan kişilerin yaşadıkları döneme ışık tutuyor.
Anı kitapları yalnızca eserin sahibinin yaşamına ışık tutmakla kalmaz, eser sahibinin bilimsel, sanatsal veya edebi yönünün aydınlanmasına yardımcı olur.
Eser sahibinin izinden gitmek isteyen sonraki kuşak için anılar; bir yol gösterici, bilgilendirici ve esin kaynağı konumundadır.
Amerikalı yazar, filozof, bilim insanı, diplomat ve siyaset insanı Benjamin Franklin’de (1706-1790) anıların önemine değindiği bir özlü sözünde şöyle diyor:
"Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız, ya okunmaya değer bir kitap yazın ya da yazılmaya değer işler başarın"
1947 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Fransız yazar Andre Gide’de ölmeden yazılan anılar için; "Anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır" der.
Cumhuriyet dönemi Türk şairlerinden Özdemir Asaf’ta (1923-1981) anılar konusundaki düşüncesini şöyle paylaşıyor:
Adının üstüne anılar koyma/ Sen mezar değilsin / Anılar adının ardından gelsin / Sen duvar değilsin
Anılarda yaşamak; yaşamında örnek davranışlar sergilemiş, insanlığa hizmetiyle katkıda bulunmuş şahsiyetler için ölmeden yazılan bir eserin kahramanı olmak demektir.
Yakın tarihte Hitler, Mussolini, Lenin ve Stalin gibi eli kanlı diktatörlerin anılarını yazdığı bu fani dünyada insanlığa örnek bir yaşam sergileyenler için anı yazmak daha anlamlı ve gerekli bir davranış tarzı olmalıdır.
Yorum Yazın