Anayasaların, gerçek anlamda bir toplumsal sözleşme olduğu ya da olması gerektiği konusunda hemfikir olmak için siyaset bilimci olmaya gerek yok. Her ne kadar hala yürürlükte olan ve tartışması hiç bitmeyen 82 Anayasası halkın yüzde 91.4'ünün oyuyla kabul edilmiş olsa da; darbe dönemi ürünü olması dolayısıyla toplumsal bir sözleşme olmadığı çok açık. Nitekim; 82 Anayasasının mimarı; Kenan Evren'in anılarında bu konu; bizzat şöyle ifade bulur: "Anayasa taslağı daha Danışma Meclis'inde görüşülmeye başlamadan önce elimizdeydi"! Yani; 12 Eylül darbesi sonrasında yeniden demokratik sisteme geçişi ifade etmek amacıyla hazırlanan ve referanduma sunularak rekor oyla kabul edilen! Anayasa; Danışma Meclisi'ne gelmeden Genel Kurmay karargahında çoktan yazılmış ve ilgililere çoktan dağıtılmış, daha doğrusu tebliğ edilmişti!
Gelişi gibi, işleyişi de hep tartışmalı olan darbe ürünü Anayasası, bugüne kadar kah TBMM Genel Kurulu'nda kah referandumla yapılan 184 değişiklikle hala yürürlükte! Her ne kadar değişiklik yaparsanız yapın; ruhunda olağanüstü darbe dönemi izleri taşıyan bu toplumsal sözleşme, özünden kokamıyor. Hani, ceketin ilmiğini baştan yanlış iliklerseniz bir türlü normal görünmez ya; o misal!
Gelelim bugüne... Bakıyorsunuz; iktidarıyla muhalefetiyle bütün partiler istisnasız "Bu Anayasa değişmeli" diyor. Hatta; Millet ittifakı ortakları bir süredir gizli ya da açık yürüttükleri çalışmalarında yeni Anayasa ile ilgili epey ilerleme sağladıklarını dönem dönem açıkladılar. Açıklamadıkları detaylar da; kamuoyuna sızdığı yönüyle (Anayasada Türklük ifadesinin olmaması gibi) haber oldu defalarca. Geçen Pazartesi Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Başkan Erdoğan'ın; toplumun bütün kesimlerinin görüşlerini alarak yeni bir Anayasa yazılması gerektiği sözleri ve hemen ertesi gün MHP lideri Bahçeli'nin bu görüşü destekleyen ifadeleriyle konu tümüyle gündeme girdi. Girdi girmesine ama ortada garip bir durum var Millet İttifakı ortakları tarafından.
Millet İttifakı'nı oluşturan partilerin liderleri birbirleriyle görüşüyor ama açıklamalarındaki seyir değişti. Yeni Anayasa ile ilgili kararlı ifadeleri, yerini ikircikli açıklamalara bıraktı. Hükümete yönelik tüm eleştirileri Anayasal çerçevede ama; yeni Anayasa yapmakla ilgili iradeden kaçıyorlar! İnsan Haklarından şikayetçiler, özgürlüklerden şikayetçiler, hükümet sisteminden şikayetçiler ve bütün bunların hepsinin düzenleneceği tek adres Anayasa ve bunların hepsinin teminatı Anayasa ama kaçıyorlar! İri iri laflar etmeye gelince ediyorlar, şikayet etmeye gelince eğrisiyle doğrusuyla dolu dolu ediyorlar ama gelin o zaman düzeltelim denilince; kaçıyorlar! Aslına bakarsanız bunu hep yapıyorlar. Milletin ve devletin yararına her iyi şeyde olduğu gibi yine kaçıyorlar! Ruhlarında ve özlerinde darbeyle gelmiş, gayri meşru yapılara eğilimi olan yapılardan da başka ne bekleyebilirsiniz ki? Hani bir söz vardır Anadolu'da; Masrafı sever, paradan korkar. Kavgayı sever, yaradan korkar. Bunlar da lafa gelince mangalda kül bırakmıyor ama icraata gelince pısss...
Yorum Yazın